Hafta sonunda Cizre’de bazı bölücü örgüt yanlısı çapulcuların Türk bayrağını ayaklarının altına almalarına seyirci kalan emniyet güçleri, dün Şanlıurfa’da AKP’li Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba’yı protesto eden bin kadar esnafı önce copla dövdü, sonra da göz yaşartıcı spreyle etkisiz hale getirdi!
Kısaca olayı anlatayım:
Bamyasuyu Mahallesi’nde bulunan Küçük Sanayi Sitesi’ndeki çok sayıda esnafın, bir süre önce kent dışındaki Evren Sanayi Sitesi’nde yapılan yeni iş yerlerine taşınması istenmiş.
Esnafın bir bölümü yeni yerlerine taşınırken, 434 esnaf yeni bölgede iş yapamayacaklarını öne sürerek karara uymamış...
Belediye de verilen 15 günlük sürede boşaltılmayan iş yerlerini dün 500 çevik kuvvet polis eşliğinde mühürlemiş...
Bunun üzerine iş yerleri mühürlenen esnaf ve çalışanları dün sabah kararı protesto etmek için sitede toplanmış. Ardından da Belediye Başkanı Fakıbaba ile görüşmek için belediyeye doğru yürüyüşe geçmiş.
Sen misin yürüyen!
Polis göstericilerin analarından emdikleri sütü burunlarından getirmiş!
Biz polisimize, atalarımızın kanlarıyla boyadıkları bayrağımızı ayakları altına alıp çiğneyen alçaklara göz yumsun, vergisini ödeyen ama belediyenin bir kararını yanlış bulan esnafa haddini bildirsin diye mi maaş ödüyoruz?
Polis esnafı neden dövüyor?
AKP’li Başkan’ın rahatı, huzuru bozulmasın diye!
Peki; AKP’li Başkanı o koltuğa oturtan kim?
Dün coplanan esnaf, onların çalışanları ve aileleri...
Seçmene teşekkür bu mu?
Uzun söze gerek yok...
Çünkü ne özgürlük ne demokrasi ne hak ne hukuk ilgilendiriyor iktidarı...
Türban söz konusu olunca ağızlarından düşürmedikleri “özgürlük”, ülkeyi bölmek isteyenlere fazlasıyla gösterdikleri hoşgörü ve “demokratik hak”; tek amaçları belediye başkanıyla görüşmek olan sıradan vatandaşlar için “yasak” olabiliyor!
Tüm “sahte özgürlük ve demokrasi şovları” bir yana; ülkemizde korkunç bir baskı rejiminin ayak sesleri her gün biraz daha fazla duyuluyor!
Tabii; duymak ve görmek isterseniz...
BASKI!
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Demokrat Parti iktidarıyla AKP dönemini kıyaslamış ve “Menderes döneminde basınla ilgili ciddi soruşturma ve yasaklamalar vardı. Şu anda böyle bir uygulama yok” demiş...
Keşke Yasemin Hanım bu iddialı saptamada bulunmadan önce, en azından Adnan Menderes’le Recep Tayyip Erdoğan’ın kaçar gazeteci hakkında dava açtıklarına baksaydı...
Hoş; o zaman iktidar yanlısı bir gazetedeki “Haftanın Sohbeti” bölümünün konuğu olamazdı ya!
GÜNÜN SORUSU
Başbakan türban karşıtlarının düzenlediği mitingleri kastederek, “İstesem ben o meydanlara toplananların 10 katını toplarım” demiş...
Hani herkesin başbakanıydı ve hani halkımızı “siz, biz” diye bölmüyordu?
Mahkemeye saygılı olacakmış!
Başbakan Erdoğan pazar günü “yandaş” bir televizyona çıktı ve “yandaş” gazetecilerin “muz orta” kokan sorularını gole çevirdi...
Anayasa’nın “türbana özgürlük” nedeniyle değiştirilen maddeleri konusunda dedi ki:
“CHP destek bulursa başvurabilir. Anayasa Mahkemesi’nin ondan sonra vereceği karar, şekil noktasındadır. Tersini verirse bilemem. Mahkemenin kararına tabii ki saygılı olma durumumuz var!”
Daha geçen hafta ana muhalefet partisinin liderini, “Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapmak”la suçlayan Başbakan’ın yaptığına bakın...
“Yürütmenin başı” olduğunu unutuyor ve Anayasa Mahkemesi’ne “sendeki Anayasa değişikliğini sadece şekil açısından inceleyebilirsin” diyor!
Ve en ilginci, mahkeme kararına saygılı olacaklarını söyleyerek, adeta lütfediyor!
İyi de Sayın Başbakan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi bu konuda diyeceklerini yıllar önce dememiş miydi?
Madem Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygılı olacaktınız, o zaman neden bu değişiklikleri yaptınız?
Yüce Mahkeme’den çıkacak olan kararı beğenmemeniz durumunda, yine benzer bir çabaya girmeyeceğinize nasıl inanacağız?
VATAN/Mustafa Mutlu [email protected]