Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2714
EURO
37,4636
IMKB
8.964,000
ALTIN
2.896,500
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
İRAN İSLAM DEVRİMİ, KENDİ FAZIL SAY'LARINA NE YAPTI?
İRAN İSLAM DEVRİMİ, KENDİ FAZIL SAY LARINA NE YAPTI?
 
Fazıl Say’ın ortaya attığı iddiaları magazinleştirip üzerini kapattık. "Milli Eğitim Bakanlığı, müzik derslerine önem vermiyor mu?" sorusunu hiç tartışmadık bile.
 
13.1.2008 - 09:03
Ve her zaman yaptığımız gibi asıl konuyla yüzleşmedik; bizim dinimiz musikiye karşı mı? Müzik haram mı? Ya da hangi müzik türü günah? İran’da, İslam Devrimi olduğunda bu soruların yanıtları bulunana kadar sanatçılar çok acı çekti. Yanıtlar bulunduğunda da bu acılar sona ermedi! İşte İranlı "Fazıl Say"ların yaşadıkları.

AKİRA Kurosava adını duydunuz mu? Dünyaca ünlü Japon yönetmen ve senaryo yazarı.

1954 yılı yapımı "Yedi Samuray" filmi dünya sinema klasikleri arasındadır.

Anımsarsınız belki; yoksul köylüler her yıl hasat zamanı köylerini basan haydutlardan bıkmıştır. Köyün güvenliği için yaşlı bir samuray ile anlaşırlar. Ancak haydutlara karşı bir samuray ne yapabilir ki?

Yaşlı Samuray Kambai, ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış eski samuray arkadaşlarının peşine düşer. Onları tek tek bulup ikna eder. Sonunda yedi samuray, haydutlara büyük bir ders verir.

Ve film mutlu sonla biter.

İran’ın gelmiş geçmiş en büyük Klasik Batı Müzik üstadı; besteci, maestro Ali Aleander Rahbari’yi, ben Samuray Kambai’ye benzetirim.

1948 Tahran doğumlu Rahbari, daha dokuz yaşında beste yapmaya başladı. Viyana’ya gönderildi. Tahran Müzik Konservatuvarı’na yönetici olarak atandı.

Şef olarak kariyerinin başlangıcında, İran’ı terk etmek zorunda kalan ilk sanatçılarından biri oldu. Çalışmalarını ülkesinden uzakta sürdürmek zorunda kaldı.

Herbert von Karajan’ın dikkatini çekti; Berlin Filarmoni Orkestrası’nı yönetti. 1985 yılında, Çek Filarmoni Orkestrası’nın daimi konuk şefi oldu.

1996’da Virtuosi di Praga’nın müzik direktörlüğüne getirildi.

Ve gelelim; İranlı Rahbari’nin "Samuray Kambai" olmasının öyküsüne...

1997’de Amerika, Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya, İsveç ve İsviçre’de yaşayan 60 İranlı müzisyeni, tek tek bulup Bregenz’de toplayan Rahbari, İran Uluslararası Filarmoni Orkestrası’nı kurdu.

Orkestradaki tüm sanatçılar İran İslam Devrimi’nden kaçanlardı.

Evet, "filmimiz" başlıyor...

PİYANO GİREMEZ

Yıl 1979.

Ferhad Fahreddini, İranlı ünlü bir piyanistti.

İran milli/ulusal müziğini Klasik Batı Müziği formatına sokarak çağdaşlaştıran sanatçıların başında geliyordu.

(Tıpkı Fazıl Say’ın; İsmail Dede Efendi’nin "Gülnihal"ı, Aşık Veysel’in "Kara Toprak"ı, Nasreddin Hoca’nın "Danslar"ı ve Názım Hikmet, Metin Altıok oratoryosunu yaptığı gibi...)

Piyanist Ferhad Fahreddini, İran Şahı aleyhine gösterilerin yoğunlaştığı o sıcak günlerde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne gitti. Bakü Radyo Televizyonu Senfoni Orkestrası’yla bir dizi konserler verdi.

O günlerde İran’da büyük değişim yaşandı. Şah İran’dan kaçtı, Humeyni Tahran’a döndü.

Piyanist Fahreddini, konserlerini bitirip ülkesine dönerken yaşamının en büyük sürpriziyle karşılaştı.

Pasaport kontrolü yapan İranlı görevli, Fahreddini’ye sordu:

"Musiki helal midir?"

Fahreddini
yanıt veremedi. Bilmiyordu.

Güvenlik görevlileri piyanoyu İran’a sokamayacaklarını söyledi!

MÜZİK HARAM

İslam Devrimi, İran’ı değiştiriyordu.

İlk yasaklanan müzik oldu.

Kuran-ı Kerim’de müziği haram sayan bir ayet var mıydı? Yoktu. Ama yine de Nisa 140, En’am 68, Furkan 72 gibi ayetlere göndermeler yapıldı.

Önyargılar ve bilgisizlik sonucu bu ayetler musikiyi yasaklamak maksadıyla farklı yorumlandı.

Artık İran’da müziğin her türü yasaktı; hepsi müptezeldi; haramdı.

Kültür emperyalizminin de aracıydı musiki. Müzik eğitim merkezleri kapatıldı. Sanatla uğraşmak "batıl" sayıldı.

Yabancı müzisyenler ülkelerine geri döndü. Kaçabilen İranlı sanatçı yurtdışına kaçtı. Kaçamayanlar müziği bıraktı.

Bestekár Ali Tecvidi gibi sanatçılar müzik aletlerini sakladılar; toprağa gömdüler.

Evinin bodrum katında, gece yarıları gizli gizli çalmayı sürdürenler oldu. Yakalananlar devrim bekçileri tarafından falakaya yatırıldı.

Müzisyenlere artık hiç iyi gözle bakılmıyordu; "şeytan"dı onlar!

Müzik, İran düğünlerinde bile yasaktı.

Radyo ve televizyon programları müzik olmadan yayın yapmakta zorlanıyorlardı, ama elden ne gelirdi?

Mollalar, Emevi ve Abbasi dönemlerinde, kadın şarkıcıların bulunduğu müzikli, danslı, içkili toplantıları, İslam saltanatının yıkılmasına sebep olarak gösterdi. Koskoca bir ülke müzik dinlemeden yaşayacaktı.

İBRAHİM TATLISES

Toplum ilk şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra el altından kaset satışı başladı.

İran’dan kaçıp Los Angeles’a yerleşen ya da Arap ve Türk ses sanatçıların kasetleriydi bunlar. Kaçak yollardan İran’a sokulan bu kasetler arasında en çok rağbet gören İbrahim Tatlıses’ti.

Zamanla bir yumuşama oldu.

Çünkü tartışmalar başlamıştı: Müzik toptan mı yasaklanmalıydı, yoksa müziğin eğlence türü mü yasaklanmalıydı?

Devrim marşlarının, askeri musikinin ve dinlendirici, ruhu güçlendirici müziğin çalınabileceği söylenmeye başlandı. Tartışmaya noktayı 1988’de Humeyni koydu:

Marş okunurken kullanmak gibi genel fayda sağlayacak işler için müzik aletlerinin alımı ve satımı yapılabilirdi.

Önce tambur, ut ve neye izin çıktı!

Belli ölçüler içinde musiki ile uğraşmak caiz sayıldı.

Ama öyle müziğin her türü de serbest değildi. İslam Devrimi ve askeri marşlar ile dinlendirici müzik olacaktı!

Tahran’daki büyükelçiliklerin resmi davetlerde İran geleneksel müziğini çalmalarına engel olamayan İran yönetimi, zamanla geleneksel müziğe de izin vermek zorunda kaldı. Ancak yine şart vardı; sanatçılar musikiye teknoloji sokmayacaktı! Örneğin, yaptıkları müzikte teknoloji kullandığı ortaya çıkan dönemin sanatçıları Huşenk Zarif, Hüseyin Alizade, Celil Şehnaz, Feramez Payver’in şarkıları yasak kapsamındaydı.

EL ÇIRPMAK YASAK

Belli sınırlar dahilinde izin verilen müzik, öyle her ortamda çalınmayacaktı

Bir kere öncelikle, kadın, içki ve dans olmayacaktı.

Erkekler sadece erkek topluluklara çalıp söyleyebilecekti. Ancak sazlar öyle insanı kendinden geçirir gibi hızlı ve fesada sürükleyici olmayacaktı.

Sözler günah içermeyecekti.

Şarkıcının görünüşü/kıyafeti ve davranışları da önemliydi. Harama yöneltmeyecekti. El çırpılmayacaktı.

Zamanla kadınların şarkı söylemelerine de izin verildi. Tabii sadece kadınların bulunduğu ortamda söyleyeceklerdi.

Radyoda Klasik Batı Müziği’nin çalınmasına da bir ara sözlü izin çıktı. Ancak yine şart vardı: Hızlı tempolu olanlar çalınmayacaktı. Erkek ya da kadın sesiyle arya söylemenin mümkünü yoktu tabii.

Klasik Batı Müziği’ne göreceli izin çıkmasının nedeni, marşların ancak bu müziğin enstrümanlarıyla çalınıyor olmasındandı.

Bu arada müzik aletlerinin televizyonda gösterilmesine izin yoktu.

Radyo ve TV’de belli müziklere izin vardı ama bunların kaset yapılmasına izin yoktu! Sonra bu yasak da kalktı. İran sanat musikisinin önde gelen bazı şarkıcılarına, (örneğin M. Rıza Seceryan, Hüsemaddin Saraç, Sıddık Tarif, M. Rıza Lütfi’ye) kaset yapma izni çıktı. Fakat kasetlerini satma ya da dağıtma özgürlükleri yoktu!

Zamanla bu yasak da aşıldı. Ama yine de zorluklar vardı; sansür kurulundan geçmeniz gerekiyordu. Her engele rağmen kaset satışlarında patlama yaşandı.

Uzatmayayım:

Bugün İran’da rap gibi bazı müzikler hálá yasak. Klasik Batı Müziği ise bazen yasaklanıyor bazen serbest bırakılıyor.

"Samuray Kambai" Ali Rahbari ve diğer "samuraylar" kısılmış İran sesini dünyaya duyurmak için mücadeleye devam ediyor.

Laİk Türkİye, kendİ Osman

YaĞmurderelİ’sİne ne yaptI

İran İslam Devrimi müziği yasakladı; "Fazıl Say"larına izin vermedi. Peki, son 30 yılda müzik konusunda laik Türkiye ne yaptı? Osman Yağmurdereli gibi isimleri hangi koşullar ortaya çıkardı? Neden onlar hep el üstünde tutuldu? Bu kültürel yozlaşma, Türkiye’nin "İranlaşma sürecini" hızlandırmıyor mu?

TARİH: 6 Şubat 1953.

Yer: Trabzon.

Osman Gazi Yağmurdereli dünyaya geldi. Selma-Zeki çiftinin üçüncü çocuğuydu. Faik Levent, Nesime Yasemen’den sonra doğmuştu. Yağmurdereliler soyadlarını Gümüşhane’nin Yağmurdere İlçesi’nden almışlardı.

Kökleri oralıydı çünkü. Sonra Erzurum Tortul ve Trabzon’a dağılmıştı aile. Baba Zeki Bey, sorgu yargıcı Ahmet Kaşif’in oğluydu.

Kayınpederi Salih Bey kaymakamdı. Teyzesi, Türkiye’nin ilk kadın sendika başkanı Nevber Yağmurdereli idi.

Ailede Eşber Yağmurdereli gibi solcular; Nazmi Bilgin gibi gazeteciler; Lemi Bilgin gibi tiyatrocular vardı.

Osman Yağmurdereli’nin babası Zeki Bey memurdu. Trabzon’un zengin armatör ailelerinden Deteoğlu’ların kızı Selma ile evlendi. Aileye içgüveysi oldu.

Zeki Bey zamanla memurluğu bıraktı; Trabzon’da yerel gazetesi ve matbaası olan bir işadamı oldu. Siyasete atıldı. Demokrat Parti Trabzon İl Başkanı oldu.

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi gelince Zeki Bey gözaltına alındı. Yine de siyasetten kopmadı; Adalet Partisi Trabzon İl Başkanı oldu.

TBMM’ye 12. dönem milletvekili olarak girdi. Aynı dönemde, halasının eşi Turan Bilgin de YTP’den milletvekili oldu.

Osman Yağmurdereli’nin çocukluğu ve gençliği siyasetin merkezi Ankara’da geçti. O, müziği seçti. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’ne girdi. Siyasetten kopmadı. MHP’ye yakındı. Ülkücüydü. Olaylara karıştı.

Osman Yağmurdereli, 1973 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi ve müzik öğretmenliği yapmaya başladı. Aynı zamanda gece kulüplerinde sahneye çıktı. Yeraltı dünyasıyla o dönemde tanıştı. Dündar Kılıç, Hüseyin Cevahir, İnci Baba gibi isimler artık onun "ağabeyi" idi. Ankara gazinolarında uzun süre kalmadı.

Arkadaşı şarkıcı Faruk Tınaz’ın ısrarlarıyla İstanbul’un yolunu tuttu.

Şişli’de tek odalı bir evde türkücü Kamil Sönmez ve Faruk Tınaz’la yaşamaya başladı. Bir süre sonra onlara Asım Ekren de katıldı. Hepsi de eğlence dünyasında çalışıyordu. Apolitik idiler.

Osman Yağmurdereli, eski kabadayı ağabeylerine İstanbul’da yeni bir isim ekledi:

Alaattin Çakıcı.

Yeraltı dünyasının pek çok ünlü ismi, Osman Yağmurdereli’yi destekledi, kolladı, onun sahne aldığı gazinolardaki masaları doldurdu. Bu ilişkileri sayesinde, gazinolarda iş yapabilen az sayıdaki insandan biri oldu.

Sesinin çok güzel olmadığı, diksiyon sorunları bulunduğu, hatta sık sık detone olduğu biliniyordu. Buna rağmen sık sık televizyonda boy gösteriyordu! Yeraltı dünyası onu bir yere taşıdı ama siyasal ilişkileri yıldızını parlattı.

Arkadaşı Asım Erken’in, Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal’la evlenmesinin ardından o da dönemin bakanlarından Veysel Atasoy’un kız kardeşi Esin Atasoy ile evlendi. Bu evliliğin çöpçatanı, Özal çiftiydi.

"Baba-oğul gibi olduk" dediği Turgut Özal’ın iktidarı döneminde, yaşamının en parlak günlerini yaşadı. "110 kiloluk bir adam olarak tek başıma sahneye çıkıyorum ve alkışlanıyorum. Üstelik erkek şarkıcılardan hiçbirinin almadığı yevmiyeyi alıyorum" diyordu.

Arkasına ANAP’ın siyasal gücünü alan Yağmurdereli, oyunculuğa adım attı. "İz Peşinde" adlı televizyon dizisinde "Komiser Esat" oldu. Oyunculuktan yapımcılığa atladı. Yağmur Ajans’ı kurdu. Kerime Nadir’in "Samanyolu" adlı eserini bir dizi haline getirip TRT’ye sattı.

ANAP gitti DYP geldi, Yağmurdereli "baba ocağına" döndü. DYP gitti MHP geldi, Yağmurdereli "gençlik ülküsüne" döndü. Sonra AKP’den milletvekili oldu.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde işkence yapılmadığını savundu:

"İşkence ’var’ diyen de vardı, ’yok’ diyen de var. ’Var’ diyene inanmak istiyorsun da, ’yok’ diyene neden inanmak istemiyorsun? Birisi görmüş mü? ’Ben oradaydım, Mehmet’i aldılar, yere yatırdılar, falakadan geçirdiler, hayalarını sıktılar’ diyen var mı?"

Osman Yağmurdereli
çevresinde hep sevildi.

Zeki değildi; kurnazdı.

Son yıllarda yakalandığı kanser hastalığını yendi.

Magazinin popülerleştirdiği Osman Yağmurdereli, gün geldi magazini eleştirmeye başladı.

Ve en acıklısı: İçkisini içen, káğıt oyunları ve at yarışı gibi hobileri olan Osman Yağmurdereli, bir gün tutup, "Eşimin türbanlı olmasını isterdim" deyiverdi.

Bu "kültürel yozlaşma" sizce Türkiye’yi nereye götürüyor?

Siz solcu avukat Eşber Yağmurdereli’yi yıllarca dövüp cezaevlerinde çürütür ve şarkıcı Osman Yağmurdereli’yi el üstünde tutarsanız, bu son, işte böyle kaçınılmaz olur.

Arayın bakalım bulabilecek misiniz bir "Samuray Kambai"?


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


BAYKAL'LA BAŞEDEMEYEN SARIGÜL, ALMAN SDP'YE DESTEK İÇİN ALMANYA'YA GİTTİ

BAYDEMİR'DEN BEKLENMEYEN PKK ÇIKIŞI

MEKKE'Yİ SEL BASTI
»  DTP'Lİ VEKİL BOMBACIYA İKİ GÜN AĞLADI
»  BU ASKERLER BAŞKA ASKERLER!
»  CEM EVİ İBADETHANE OLAMAZ
»  DAĞLICA'DAKİ O GECEYİ BİRDE TOPÇU ALBAY ANLATTI
»  BAYKAL, EN ÇOK HANGİ TV DİZİSİNİ SEVİYOR?
»  DTP'LİLERDEN SAYIN ÖCALAN'LI MEKTUP
»  DİYARBAKIR CANİSİ PİŞMAN DEĞİLMİŞ!
»  GENELKURMAY'DAN OPERASYON AÇIKLAMASI
»  GÜL'E 400 BİN DOLARLIK HEDİYE TEKLİFİ
»  İŞTE YENİ PASAPORT
»  AKP'NİN ALEVİSİZ ALEVİ İFTARI
»  YAŞAR'LAR PARTİLERİ BİRLEŞTİRİYOR
»  İLHAN MANSIZ'DAN HAYAT KURTARAN ŞOV
»  AKP'DEN BEDAVA ELEKTRİK ATAĞI
»  PETEK DİNÇÖZ- CAN TANRIYAR CANLI YAYINDA EVLENDİ
»  AKP'Lİ BAKAN, CAMİ İSRAFI VAR DEDİ, TOPA TUTULDU
»  BEYNİ ÖLDÜ, VÜCUDU BEBEĞİNİ BEKLİYOR
»  AKP'Lİ VEKİL EŞLERİNE MUTLU EVLİLİK TÜYOLARI
»  MİLLETVEKİLİNDEN NOROVİRÜS UYARISI
»  ''MHP'DE 9 IŞIĞI BAHÇELİ BİLE SAYAMAZ''
»  GÜL, AYAĞININ TOZUYLA MISIR YOLCUSU
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.