CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın dinlenme olayının “vahim bir olay” olduğunu ifade ederek, “Olay yaklaşık bir yıl önce gerçekleşmiş ve bugüne kadar aydınlanmamışsa bunun sorumlusunu bulmamız gerekiyor. Bu başka bir Uludere’dir. Birileri Başbakanı dinliyorsa failleri ortaya çıkarmak zorunda. Yoksa o da bir başka Uludere olayı gibi üzeri kapatılmış olur” dedi.
Kılıçdaroğlu gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle Hilton Otel’de kahvaltılı sohbet toplantısında bir araya geldi. Toplantıda bazı toplumsal olaylar başta olmak üzere, Uludere görüntülerinin, kadına şiddet, çocuk işçiler, uyuşturucu kullanımının artması gibi hükümete yönelik eleştirilerin yer aldığı bir sinevizyon gösteri yapıldı. Gösterimin ardından Kılıçdaroğlu, temsilcilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
-“ÜNİVERSİTELERİN DEĞİL REKTÖRLERİN GÖRÜŞÜ...”-
Kılıçdaroğlu ODTÜ’de yaşanan olaylarla ilgili üniversiteler tarafından farklı görüşlerin dile getirilmesi konusunda, AİHM’in karalarına göre ifade özgürlüğünün “sadece olumlu karşılanan, zararsız ya da kayıtsız kalınan değil, aynı zamanda yetkilileri ve toplumu incitici, şoke edici ya da rahatsız edici düşünleri de kapsadığını” belirterek, “Dolayısıyla elbette ki şiddette karşıyız ama gençlerin slogan atma, pankart açma gibi özgürlüklerini şiddet olarak gören bir anlayışı da karşıyız. Üniversitelerde, ODTÜ’de yaşanan olayların sadece Başbakan’ın gözüyle görmeleri, onun söylemiyle dillendirmelerini de kabul etmiyoruz. Onlar üniversitelerin görüşü değil, AKP’nin atadığı rektörlerin kendi görüşüdür. Çünkü üniversite sadece yöneticilerden oluşmaz. Öğrencisiz, laboratuarsız, hocasız üniversite olmaz. O nedenle Sayın Başbakan’ın önce üniversitenin ne olduğunu bilmesi gerekiyor” dedi.
Slogana karşı biber gazının, polis copunun devreye sokulmasının orantısız güç kullanılması anlamına geldiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bazı üniversite yöneticilerinin bunu görmeyip sadece öğrencileri görmelerini doğru bulmuyoruz” diye konuştu.
-“ONLARA ÜNİVERSİTE HOCASI DEMEK DOĞRU DEĞİL”-
Kılıçdaroğlu, eğer bir ülkede Başbakanın bir üniversiteye çok fazla sayıda polisle giriyorsa orada olay çıkmamasının mümkün olmadığını belirterek şöyle devam etti:
“Bir ülkenin Başbakanı bir üniversiteye 2 bin 500, 3 bin 500 polisle girecek, zırhı araçlarla girecek ve orada olay olmayacak. Siz bir düşman ülkesine mi giriyorsunuz, bir üniversiteye giriyorsunuz. Üniversite farklı görüşler elbette olur. Buları bastırmak için şiddet kullanıyorsanız doğru değil. Hastanede yoğun bakımda yatan kim, öğrenci. Şiddetin arkasında durulmaması doğrudur, şiddeti hiç kimse benimsemiyor, kabul etmiyor ama ODTÜ’de yaşanan olayları sadece Başbakan’ın gözüyle ve söylemiyle görmelerini de doğru bulmuyoruz. Onlara da zaten üniversite hocası demek de doğru değil” dedi.
-“YASADIŞI DİNLEME HEPİMİZİN ORTAK TEPKİ GÖSTERMERSİ GEREKEN BİR SUÇTUR”
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın ofisinde dinleme cihazı bulunduğuna yönelik açıklamasının sorulması üzerine, “Yasadışı dinleme adı üstünde, hepimizin ortak tepki göstermesi gereken bir suçtur. Bu bir Başbakan olabilir, sade bir yurttaş olabilir, bir kamu görevlisi olabilir, yasadışı dinlemelere ortak tepki göstermek zorundayız” dedi. Yasadışı dinlemeyi yasal hale getiren uygulamalar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Eğer siz bazı gazetecileri dinlemek için sahte isimlerle yargıdan karar çıkarıyorsanız, bu daha vahim bir suçtur. Türkiye’de bazı gazetecilerin telefonları sahte isim kullanılarak yargıdan karar alındı ve dinlendi. Soru bir; dinlemeden şikâyet den Sayın Başbakan buna ne tür bir tepki verdi? İki; yargıcı kandıran kamu görevlileriyle ilgili bugüne kadar AKP Hükümeti ne yaptı? Eğer siz yasadışı dinlemeyi yasal yönlerle kılıf hazırlayıp, yargıcın önüne götürüp karar aldırıyorsanız buna hepimizin tepki göstermesi lazım. Yasadışı dinlemeler, bir ülkenin Başbakanının dinleme noktasına gelmişse bu da vahim bir olaydır. Orada devletin bütün sırları tartışılır, görüşülür. Sayın Başbakan’ın etrafındaki kişiler kimdir, nasıl olmuştur, bunu herhalde Başbakanın çıkıp açıklaması gerekir, bizim de öğrenmemiz gerekir.”
-“BAŞBAKAN’I HANGİ DERİN DEVLET DİNLEDİ?”-
Başbakan’ın dinlemeleri derin devlete bağladığını, derin devleti hala sonlandıramadığını ifade ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Önce Sayın Başbakan’ın derin devlet konusundaki düşüncesini netleştirmesi gerekiyor. Eğer derin devlet devletin bütün sırlarının yasal ortamlarda görüşülmesi, tartışılması ise her ülkede var, bu bizde MGK’dir. Burada devletin bekası açısından pek çok konu tartışılır konuşulur, Ama siz devletin gücünü kullanarak, yasadışı organizasyonlara deste veriyor ve bunu ‘derin devlet’ olarak adlandırıyorsanız bu doğru değil. Buna herkes karşı çıkmalı. Susurluk olayı derin devletin, yasadışıyla iş birliğidir. Bizin karşı çıktığımız nokta budur. Şimdi Sayın Başbakanla ilgili dinlemeyi hangi derin devlet yaptı. Yasal olan mı yaptı, yasadışı olan mı yaptı” diye sordu.
-“DİNLEMELER KONUSUNDA İKTİDAR ÇİFTE STANDART UYGULUYOR”-
Kılıçdaroğlu soru üzerine kendilerine de CHP yöneticilerinin, grup başkanvekillerinin dinlediği yönünde bilgileri geldiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Ama hükümet kanadından ‘hayır siz dinlenmiyorsunuz’ diye bir tepki gelmedi. Sessizliğin de ikrar olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi.
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya milletvekili Deniz Baykal’a ait yasa dışı görüntülerle ilgili bir gelişme olup olmadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Sorunun muhatabı Sayın Başbakan. Devleti yöneten o. Eğer ben başbakan olsaydım bu olayı çoktan açıklığa kavuştururdum. Komplo yapanların hepsini yargının önüne çıkarmış olurdum” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, yasa dışı dinleme ve görüntü kaydı olaylarının zamanlamasına işaret edilmesi üzerine ise, “Başbakan’ın dinlenme olayı vahim bir olaydır. Siyasal partilere dönük yasadışı dinlemeler, görüntüleme vahim bir olaydır. Demokratik bir ülkede siyasal iktidarların bu tür olayların üzerine kararlılıkla gitmeleri ve sorunu çözmeleri gerekir. Failleri tutup yargının önüne çıkarmaları gerekir. Bu oldu mu? Olmadı. Eğer bir olay iktidara dokununca tepki verilir, iktidara dokunmayınca ondan yararlanılırsa yani çifte standart uygulanırsa bundan sonuç alamazsınız. Türkiye’de bizim yaşadığımız olay dinlemeler konusunda, iktidarın uyguladığı çifte standarttır. Kendisi dinlenince rahatsız oluyor, başkaları dinlenince oh oluyor. Bu olmaz. Sonunda etme, bulma dünyasıdır, gelir Sayın Başbakan’ı da bulur” dedi.
Devletin ilgili kurumlarının harekete geçmesi ve olayın aydınlatılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Olay yaklaşık bir yıl önce gerçekleşmiş ve bugüne kadar aydınlanmamışsa bunun sorumlusunu bulmamız gerekiyor. Bu başka bir Uludere’dir. Bir ülkenin başbakanı dinleniyor, Başbakan kendisinin dinlendiğini bir yıl sonra katıldığı bir televizyon programında açıklıyor. Bunu da getirip derin devlete bağlıyor. Yabancı ülkelere bağlamıyor. O derin devletin kimlerden oluştuğunu Sayın Başbakan bilir. O kişilerle, istihbarat örgütleriyle zaman zaman bir araya geliyor. Sayın Başbakan’ın oturduğu konutun etrafı yolgeçen hanı değil herhalde. ODTÜ’ye giderken 3 bin 500 polisle gidiyor da herhalde evine tek başını gitmiyordur. Ama bu korumaya rağmen birileri Başbakanı dinliyorsa failleri ortaya çıkarmak zorunda. Yoksa o da bir başka Uludere olayı gibi, üzeri kapatılmış olur ve ya Afyon’daki patlama gibi. Demokrasi de bunlar olamaz. Failler çıkarılacak yargının önüne koyulacak, biz de hangi gerekçeyle Başbakan’ın dinlendiğini öğrenmiş olacağız.” (ANKA/DEVAM)