Radikal'e röportaj veren Deniz Baykal gündemdeki konulara ilişkin kendi tespitlerini aktardı. Bayka'ın açıklamalarını 'Kapı aralamak' olarak değerlendiren gazetede yer alan röportaj şöyle.
Murat Yetkin Baykal kapıyı araladı
CHP lideri Baykal, siyasi krizi aşmak için Başbakan Erdoğan'ın güven uyandıran, sözde kalmayan bir adım atması halinde, üzerine düşeni yapacağını söyledi. Baykal'a göre AKP, MHP'nin tuzağına düştü
CHP lideri Deniz Baykal, yaşanan krizin aşılması için Başbakan Tayyip Erdoğan'ın güven uyandıran, sözde kalmayan bir adım atması halinde, kendisinin de üzerine düşeni yapacağını söyledi. Bu karşılıklı adımların ne olduğunu konuşmak için henüz erken olduğunu söyleyen Baykal, "Daha yapılan hataların kabul edilmesi noktasına gelinmedi. Kolay iş değil. Bu sorunu Erdoğan yönetimindeki AKP ortaya çıkardı. Bu sorunu aşmak lazım. Yeni bir başlangıç lazım" diye konuştu.
CHP lideri Baykal'ın Radikal'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
# "Türkiye'nin bugün yaşadığı sıkıntının altında AKP-CHP sürtüşmesi yatmıyor. Yatsa, parti yetkililerimiz bir araya gelir sıkıntıyı aşarlardı. Sorun, AKP'nin Anayasa ile probleminin olması. Siyasetin subapları yaratılan fiili durumla tıkanınca yargı devreye girdi. Yargıyı rahat bırakmak lazım. Sorun, yargının engellenmesiyle çözülmez."
'Siyasetin supapları tıkanınca'
# "Krizin aşılması için AKP açısından yapılacak iki şey olduğu görülüyor. Birincisi, AKP anlayışına göre Anayasa değiştirilir. Bu yapılabilir, ama bu krizi rahatlatmaz, bana göre derinleştirir. İkincisi, AKP Anayasa ile ilişkisini gözden geçirir. Bakın hâlâ kimse çıkıp laikliğe karşı odak değiliz bile demiyor. Başbakan daha dünkü (önceki günkü) konuşmasında 'Konuşup da ek iddianameye delil vermeyin' diyor. Burada sorun siyasetle yargının karşı karşıya getirilmesindedir."
# "Siyasetin sübapları birkaç yerde tıkandı. Vatandaşın yüzde 47 oy desteğini anlayışla kullanamadın. Kendi gündemini dayattın. Cumhurbaşkanlığı seçiminde niye AKP'nin üç kurucusundan birini aday gösteriyorsun? Siyasette gençlik dinamizmini yaşayan bir üyeni niye alıp cumhurbaşkanlığına atıyorsun? Süleyman Demirel, Turgut Özal deneyimli çağlarında çıktılar oraya. Şimdi orada iddianame ile suçlanan bir cumhurbaşkanı var, şimdi uzlaşma diyorsun."
'Erdoğan, söylediğini yapsaydı'
Baykal bu noktada, Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda aralarında geçen görüşmeye şöyle atıfta bulundu:
# "Oysa cumhurbaşkanlığı konusunda başta uzlaşabilirdik. Erdoğan bana telefonda cumhurbaş-kanlığı konusunu aramızda konuşmak istediğini söylemişti oysa. ('Hangi telefonda, ne demişti?' sorusu üzerine) Seçimi kazanmasından sonra Başbakan beni aradı. Hayırlı olsun dedi. Türkiye'nin önünde önemli konular olduğunu, bunların çözümü için Meclis'te birlikte çalışacağımızı, bunların arasında cumhurbaş-kanlığı seçimiminin olduğunu, bu amaçla ziyaretimize geleceğini söyledi. Ben de bunu duyduğuma memnun oldum, hayırlı olsun deyip kapattık."
'MHP'nin tuzağına düştü'
# "Ama sonra Bahçeli çıkıp 'Sen istediğini seçersin' deyince kapıldı, MHP'nin tuzağına düştü. Sadece bu konuda değil, daha sonra türban konsuunda da düştü ya... Bahçeli 'Sen seçersin' deyince bizimle konuşmaya gerek olmadığını düşündü herhalde. Ziyaretime de gelmedi, cumhurbaşkanlığı konusunu da açmadı. Uzlaşma o noktada olsaydı, bugün bu noktaya gelinmezdi."
'Benim de ziyaret borcum var'
Baykal'a bu noktada AK Parti çevrelerinde de Baykal'ın görüşmeye, uzlaşmaya niyeti olmadığına kanıt olarak, Erdoğan'ın yeni CHP binasını ziyaret amacıyla kendisine geldiği, ama Baykal'ın yeni AK Parti binasını ziyaret etmediğinin söylendiğini hatırlatınca şunları söyledi:
# "O ziyaret, benim söylediğim, cumhurbaşkanlığı kartları henüz açılmadan yapılacak konuşma ziyaretinden tamamen ayrı. Ama bu söylenen doğru. Benim de bir ziyaret borcum var, o konuda haklılar. Belki şu koşullarda olmaz, ama daha rahat bir koşulda, uygun olunca o ziyareti yaparım."
'Keşke bu noktaya gelinmeseydi'
# "Keşke bu noktaya gelinmeseydi. Gelinmemesi için çok uyardık. Şimdi çıkıp 'Baykal önceden biliyordu', ya da 'CHP-Yargı işbirliği' gibi sözler söylüyorlar. Bunlar çocukça sözler. Ne alakası var? Türkiye'de biraz tarih okuyan, tarihi, siyaseti bilen herkes, işlerin nereye gittiğini görüyordu. Biz işlerin bu noktaya gelmesinden endişemizi bugün değil, 2005'ten bu yana söylemeye başladık. Türkiye'de daha önce aynı çizgiden gelen dört parti hakkında benzeri nedenlerle kapatma davası açılmış, sonra da kapatılmış."
'AB iyi niyetli, ama anlayamıyor'
# "Dünya buradaki sorunu, niyeti anlayamıyor. Avrupa Birliği'nden gelen tepkiler iyi niyetli, ama buradaki sorunu anlamakta eksik kalıyor. AB, RP'nin kapatılmasına karşı çıktı mı? Çünkü onlar AB'ye farklı bakıyordu,o yüzden gözden çıkardılar. Avrupa, Türkiye'de, çoğunluğu Müslüman bir toplumda laikliğin ne anlama geldiğini kavrayabilmeli. Hiçbir Müslüman toplumda demokrasi yok. Türkiye'de demokrasi var, çünkü laiklik var. Avrupa onun gittiğini fark etmiyor şu anda. Laiklik bir kenara itilirse, Müslüman toplumda kadın-erkek eşitliği, demokrasi ne kadar sürdürülebilir? Biz muhafazakâr-lıktan değil, dinci bağnazlıktan endişe ediyoruz."
'Üzerime düşeni yaparım'
# "İş bu noktaya gelmeseydi iyi olurdu, ama geldi. Ortada bir yanlışlık varsa, hukuk devreye girdiyse, yanlış yapanın bir bedel ödeyeceğini kabul etmek lazım. Yargıyı engellememek lazım, saygı duymak lazım. Yeni anayasa tartışmasına şimdi girmek istemiyorum, çünkü şu anda o tartışma suyu bulandırıyor. Ama güven uyandıran, sözde kalmayan bir adım atılırsa, ben de üzerime düşeni yaparım. ('Güven uyandıran adım ne olur? Siz ne yaparsınız?' soruları üzerine) O adımların ne olduğunu konuşmak için henüz erken. Daha yapılan hataların kabul edilmesi noktasına gelinmedi. Kolay iş değil. Bu sorunu Erdoğan yönetimindeki AKP ortaya çıkardı. Bu sorunu aşmak lazım. Yeni bir başlangıç lazım." (RADİKAL) |