Daha önce birbirlerini ‘çok acımasızca tenkit eden’ iki partinin seçimlerde birbirlerine ihtiyaç duyduğunu kaydeden Karamollaoğlu, "Çünkü Cumhurbaşkanlığı için bir oy bile önemli. MHP içinde bir ayrılma oldu, oyların hangi tarafa kayacağı konusunda tereddütler doğdu.Yüzde 10 barajının altına düşerse Meclis dışı kalınmaması için bir ittifak ortamı hazırlandı” dedi.
‘Cumhur İttifakı’nın herhangi bir ilkeye dayanmadığını savunan Karamollaoğlu, "'Cumhur' olmasının, milli olmasının birtakım özelliklere dayanması lazım. Bunların hiçbiri yok. O zaman bu ittifak sadece seçimlerde barajı aşıp Meclis'e girebilmek, öbür taraftan da 50+1'i garanti altına almak içindir. Bu menfaat birlikteliğidir” diye konuştu.
Uyum yasası konusunda CHP ve İyi Parti ile görüştüklerini belirten Saadet Partisi lideri, "Şimdiden ittifakları konuşmak lüzumsuz. Bu durum spekülasyona yol açar. Türkiye'nin meselelerini konuşmalıyız. Her partiyle görüşeceğiz özellikle bazı konularda fikir alışverişinde bulunacağız” ifadelerini kullandı.
"Darbeleri yaşadık, bizi hapse attılar ama yine de hukuka güven vardı"
Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e konuşan Karamollaoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
-Türkiye'de ‘kuvvetler ayrılığı' ortadan kaldırılıyor. Adaletin işleyişi konusunda herkes endişe içinde. Kangren olmuş. Bir numaralı sorunun adaletin kaybolması olduğunu görüyorum. Geçmişte 12 Mart muhtırasını, 1980 darbesini de yaşadık. Ama o dönemlerde adalet mekanizmasına veya başka yere müdahil olunmadı. Bizi hapse attılar ama yine hukuka güven vardı. İnsanlar mahkemeye gittiklerinde haklarını savunabileceklerine inanıyorlardı. Şimdi o kayboldu.
-Hakimler karar vermekten korkuyor. Karar vermekten korkan bir hakimin adil karar verme durumu yoktur. Karar verenler de OHAL'de yaşadığımız için görevlerinden alınıyorlar. Korkan yönetici de adil davranamaz.
Başörtüsü sorununu çözdüler ama bu Türkiye'nin bütün problemlerini çözdük manasına gelmiyor onun için adalete her şeyden daha fazla vurgu yapma ihtiyacı duyuyorum. Adalet olmazsa devlet olmaz.
"Hükümetin ekonomi meselelerini ele alışı bile acemice"
-İkinci ana sorunumuz ekonomide çok ciddi bir çıkmazın içine girildiğidir. Devletin imkanları, maalesef büyük çoğunlukla özelleştirme adı altında satıldı. Tarım başıboş bırakıldı. Üzülerek söylüyorum sanayileşmede de yok. Hükümetin meseleleri ele alışları bile acemice. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini havsalam almıyor. İhalelerde şeffaflık denilen bir şey yok.
-Otomobil üretmek için üretimiyle alakası olmayan TÜBİTAK dışarıdan bir model satın almış. Arkasından da, ‘Bunu üretecek bir babayiğit aranıyor' diyorlar. Otomotiv sanayine böyle girilmez. Gerekli desteği verirseniz, otomotivciler, ürettikleri modellerin yerli kısmını çoğaltırlar.
"Benimle ilgili bir şey bulamazlarsa saldırmak için uyduruyorlar"
-Terörle mücadelede, hukukun tesisinde, ekonomide çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız. Eğitimde, sağlıkta, dış politikada sorunlar var. Hiçbir konuda ciddi bir tedbir alınmamasından da endişe ediyoruz. Ülkemizin gidişatı konusunda endişeliyiz.
-Türkiye sürekli kamplaştırılıyor, insanlar birbirine hasım hale getiriliyor. Ben bugün bir şey söylüyorum, benimle ilgili bir şey bulamazlarsa saldırmak için uyduruyorlar. Bir kere edepli dürüst olmak gerekir. Bir de hiçbir dönemde partizanlık, yolsuzluk ve israf bu kadar artmadı. Bu durum bizi ister istemez endişelendiriyor.
-Somut rakam söylüyorum, şu anda 3 milyon 250 bin işsiz var. Sosyal yardım aldığı için iş aramayanlarla birlikte 4 milyonu geçiyor. Müthiş bir iç göç var. Anadolu boşalıyor. Borç batağındayız. 892 milyar TL'lik iç borcumuz var. Hükümetin bunun karşılığındaki faiz borcu bu yıl 71 milyar lira. Dış borcumuz 400 milyar doları geçti.
"Biz nasıl bir tarım ülkesiyiz ki ithale muhtaç hale geldik?"
-Buğday, nohut, mercimek, pirinç, büyükbaş-küçükbaş hayvan ve et ithal ediyoruz. Biz nasıl bir tarım ülkesiyiz ki ithale muhtaç hale geldik? Şimdi pancar özelleştiriliyor. Bu çiftçiye vurulan en son, en büyük darbedir.
-Cumhurbaşkanı diyor ki ‘IMF den borç alsaydık onun boyunduruğuna girerdik.' Bunu duyunca şaştık. Cumhurbaşkanının dediği doğru, IMF'ye de borcumuz kalmadı. IMF'nin dikte ettirdiği politikaları izliyoruz. Yani IMF boyunduruğu hala boynumuzda.
"İttifakın ‘cumhur' olmasının, milli olmasının birtakım özelliklere dayanması lazım"
-Seçim sisteminde sadece ittifak konusu gündeme getiriliyor. Oy pusulasında mührü yanlış yere bassa, iki kere ya da üç kere bassa, tepeye bassa, aşağıya bassa sayılacak. Bir plan, program var burada, şuna inanıyordum: Türkiye'deki seçim sistemi dünyada ki en düzgün sistemlerden birisi. Çünkü esas seçimi hakimler yürütüyordu. Hükümetin müdahalesi olmuyordu. Valiler, kaymamaklar, hatta emniyet karışmıyordu. Şimdi bunların hepsi birden bire kalkıyor. Valilere yetki veriliyor. Bunu iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Valilerin seçime müdahalesi, hükümetin doğrudan doğruya müdahalesi manasına gelir. Bu kapıyı neden açıyorsunuz?
-AKP ve MHP birbirine muhtaç gibi. Birbirlerini çok acımasızca tenkit ettiler. Arkasından ne olduysa şimdi de can -ciğer dost oluverdiler. Bu seçimlerde birbirlerine ihtiyaç duymalarından kaynaklanıyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı için bir oy bile önemli. Öbür taraftan da MHP içinde bir ayrılma oldu, burada da oyların hangi tarafa kayacağı konusunda tereddütler doğdu. Yüzde 10 barajının altına düşerse Meclis dışı kalınmaması için bir ittifak ortamı hazırlandı. Bu ittifak ilkeye dayanmıyor.
-‘Cumhur ittifakı' deniliyor. Yani bunun ‘Cumhur' olmasının, milli olmasının bir takım özelliklere dayanması lazım. Bunların hiç birisi yok. O zaman bu ittifak sadece seçimlerde barajı aşıp Meclis'e girebilmek, öbür taraftan da 50+1'i garanti altına almak içindir. Bu menfaat birlikteliğidir.
"Şimdiden ittifakları konuşmak lüzumsuz"
-Uyum yasasıyla ilgili CHP ve İYİ Parti ile görüştük. Şimdiden ittifakları konuşmak lüzumsuz. Bu durum spekülasyona yol açar. Türkiye'nin meselelerini konuşmalıyız. Her partiyle görüşeceğiz özellikle bazı konularda fikir alışverişinde bulunacağız. Her partinin elbette kendi programı, farklılıkları vardır. Şimdi gündeme getirmenin faydası yok düşüncesindeyiz.
-Referandum öncesi genelde herkes bizim kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran değişikliğe müspet yaklaşacağımız kanaatindeydi. Referandumdaki tavrımız nedeniyle bize kapı açıldı.
-Sosyal demokratlardan da, milliyetçi kesimden de, Güneydoğu'daki Kürt seçmenlerden de, AK Partili seçmenden de, gidişattan endişe duyan seçmenlerden de bir teveccüh gördük. Bu bizi ümitlendiriyor.