Selvi, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, AİHM’nin Demirtaş’la ilgili kararının siyasi olduğunu belirtip, 'Bu karar bizi bağlamaz' demişti. Ama asıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözden kaçan bir cümlesi vardı. Erdoğan, AİHM’nin benzer yaklaşımı FETÖ davalarında da göstermemesi temennisinde bulunup, 'Aksi takdirde, bunca çifte standarda ve riyakârlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim' diye uyarmıştı. Erdoğan’ın sözleri ne anlama geliyor? Cumhurbaşkanı AİHM’ye aba altından sopa mı gösteriyor? Hadi bir adım ilerisinde, AİHM’den ayrılmayı mı ima ediyor?" ifadesini kullandı.
Selvi, "Oysa tam tersi bir hava söz konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı konuşmada Amerika ve Avrupa Birliği ile yeni sayfa açmaktan söz etmişti. “Önümüzdeki dönem ekonomide, sağlıkta, güvenlikte olduğu gibi dış politikada da Türkiye’nin şahlanış dönemi olacaktır” demişti. Türkiye’nin bu iklime ihtiyacı var. AİHM’nin Demirtaş kararının bu süreci zehirlemesine fırsat verilmemeli. Belli ki Demirtaş ve avukatları AİHM’den böyle bir kararı bekledikleri ve Türkiye’yi zor durumda bırakmak için pandemiyi gerekçe göstererek mahkemeye çıkmamıştı. Ancak biz AİHM’nin kararıyla ilk kez karşılaşmıyoruz ki..." görüşünü savundu.
Selvi yazısında şunları kaydetti:
"AİHM, 12 Mart 2003 ve 12 Mayıs 2005 tarihinde Öcalan’ın adil yargılanmadığına karar vermişti. Ankara ve İstanbul ağır ceza mahkemeleri dosyayı tekrar gözden geçirmekle birlikte, davanın yeniden görülmesi ve yeniden duruşma düzenlenmesi talebini reddetti. Dosya üzerinde inceleme yapıldı. Ne oldu? AİHM bunu yeterli buldu. Öcalan’ın avukatlarının yaptığı başvuruyu reddetti ve Öcalan dosyasını kapattı. Türkiye ile AİHM’nin restleşmesi sadece hukuki seviyemiz açısından değil, Türkiye’nin görünümüne zarar verdiği için, bu işi çözümü zor olan düğümü çözen İskender’in kılıcı gibi bir hamle ile çözmemiz mümkün. Öcalan kararında olduğu gibi. Bizim kılıcımız da hukuk olsun."