SİYASİ KRİZ BAŞLADI
Geçtiğimiz Salı günkü Grup toplantımızda ağırlaşan siyasi kriz tehlikesine işaret etmiş ve bu konudaki endişelerimizi samimiyetle dile getirmiştim.
Aradaki dönemde yaşananlar maalesef bu endişelerimizin haklılığını ortaya koymuş, siyasi kriz unsurlarının tedricen şekillendiği ve belirgin hale geldiği bir süreç başlamıştır.
ÇATIŞMA ORTAMI
Demokratik rejimin geleceği üzerinde siyasi hesapların yapıldığı, demokrasinin temellerini sarsacak oyunların planlandığı ve bu yöndeki kışkırtmaların tırmandığı bir siyasi çalkantı dönemine giren Türkiye, çok ağır sonuçları olacak bir girdabın içine çekilmektedir.
- “Yargı darbesi”, “siyasi darbe” ve “siyasi komplo” tartışmaları son dönemde çok tehlikeli bir mecraya girmiş, bu temelde oluşan cepheler vasıtasıyla bir çatışma ortamının zeminini hazırlama çabaları hız kazanmıştır.
KAPATMA DAVASINDAN BEREKET UMUYORLAR
- Sayın Başbakan ve AKP yöneticilerinin kapatma davası sonrası yüksek gerilim ortamından bereket umar şekilde hareket etmeleri ve sözleri ve fiilleriyle kışkırtıcılık yapmaları vahim bir gelişme olmuştur.
- Basının hukuki süreçleri etkilemek amacıyla bir baskı ve tehdit aracı olarak kullanılması da aynı şekilde çok ciddi bir endişe kaynağı haline gelmiştir.
AKP BASINI YILDIRMA KAMPANYASI BAŞLATTI
- Anayasa Mahkemesinin önünde olan kapatma davası hakkında iktidara yakın basın organlarında başlatılan taciz ve yıldırma kampanyası, bu tehlikeli yönelimin en çarpıcı örneğini oluşturmuştur.
- Anayasal yargı sürecini gölgelemek için henüz soruşturma aşamasında olan başka konulardaki süreçlerin öne çıkarılması, kapatma davası ile bu süreçler arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulması amacıyla AKP hükümetinin öncülüğünde bir saptırma ve yanıltma seferberliği başlatılması da, hukuk devletini yaralayan bir gelişme olarak karşımıza çıkmıştır.
RENCİDE EDİCİ YÖNTEM KULLANILIYOR
- Bu süreç içinde, yürütülmekte olan hazırlık soruşturması kapsamında rencide edici ve gereksiz bazı yöntemlere başvurulması, bunlar savcıların takdir yetkisine giren konulardan sayılsa da, kamu vicdanını ziyadesiyle rahatsız etmiş ve siyasi hesaplaşma kuşkularına zemin hazırlamıştır.
MARAZİ BİR DURUM VAR
Demokrasi ve hukuk anlayışıyla bağdaşmayan bütün bu gelişmeler sonucu ortaya çıkan tablo, tek kelimeyle marazi durumdur.
ÖLÜMÜ HATIRLATIYORLAR
- Sayın Başbakan’ın son günlerde tonu giderek ağırlaşan beyanları ve zorlama gövde gösterileri, esasen tahriklere açık gerginlik ortamını daha da ağırlaştıracak ciddi bir risk potansiyeli taşımaktadır.
Bu ruh hali AKP yöneticilerine de yansımış, “ölümü hatırlatan imalarla”, “kanı bozuklar söylemleriyle” ve “küreselleşme taraftarlarıyla milliyetçiler arasında bir savaş başladığını” ilan eden Bakanların açıklamalarıyla, tahrik fırtınalarının estirildiği bir çekişme ve çatışma ortamı yaratılmıştır.
Siyasi sorumluluk taşıyanlar, sözlerinin ne anlama geldiğini ve nereye gideceğini çok iyi hesaplamak durumundadır.
HALKI SOKAĞA DÖKMEK ATEŞLE OYNAMAK
- Duygusal tepki içinde olan halk kitlelerini sokağa dökecek kışkırtmaların, ateşle oynamak olacağı, bu ateşin ilk önce bu yola sapanları yakacağı unutulmamalıdır.
- Sorumluluk mevkiinde bulunan siyasetçilerin şahsi ihtirasları uğruna böyle bir yangının kıvılcımını ateşlemeleri, tarihin ve milletin affetmeyeceği bir vakıa olacaktır.
HERKES TÖHMET ALTINDA BIRAKIYORLAR
- Herkesi töhmet altında bırakarak, her şeyi kırıp-dökerek hak aranamayacağı artık idrak edilmeli ve demokratik rejime zarar verecek tehlikeli adımlardan herkes uzak durmalıdır.
Sayın Başbakan son konuşmalarında demokrasilerde meşruiyetin kaynağının millet olduğuna, siyasetin rotasını ancak milletin belirleyeceğine sürekli vurgu yapmaktadır.
Bu tespitlerin tek başına demokrasinin ruhunu ve gerçek anlamını ortaya koymaya yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
SİYASİ DESTEKLE HERŞEYİ YAPARIZ ANLAYIŞI
- Meşruiyetin kaynağının millet olduğu doğrudur. Ancak, milletin verdiği yetkilerle iktidar olanların Anayasal düzene uygun hareket etmeleri ve meşruiyet yolundan ayrılmamaları da bir zorunluluktur.
- Siyasi partilerin milletten aldığı destekle istedikleri her şeyi yapabileceklerini söylemek, demokrasiye inançsızlığın bir ifadesidir.
- Siyasetin rotasının hukuk ve Anayasal düzenden sapma göstermesi halinde, milli irade ile işbaşına gelen iktidarlar meşruiyetini kaybedecekler ve milletin verdiği emaneti korumamış olacaklardır.
22 TEMMUZ'UN SONUCU BİR İCAZET DEĞİL
- 22 Temmuz seçimlerinde Türk milletinin AKP ’ye verdiği destek, Anayasa yolundan sapması için bir izin ve icazet sayılmamalıdır.
- Bunun aksini iddia etmek, milli iradeyi bir kılıf olarak kullanarak diktatörlük heveslerinin dışa vurulması olacaktır.
BU YOL NEREYE GİDER İYİ DÜŞÜNMELİ
Sayın Başbakan bu gerçekleri hiç unutmamalı, milli irade konusundaki süslü ifadelerin kendisini demokrat yapmaya yetmeyeceğini bir an önce anlamalı ve siyasi istikametini buna göre belirlemelidir.
- Hukukla milli iradeyi karşı karşıya getirmeye çalışan Sayın Başbakan, bunun demokrasi kundakçılığı olacağını görmelidir.
- “Durmak yok yola devam” sloganını olur olmaz yerlerde kullanan Sayın Erdoğan, gittiği yolun nereye açılacağını çok iyi düşünmelidir.
- İhtiras ve öfkesinin esiri olarak şahsi ikbal uğruna demokrasiyi çıkmaz bir sokağa sürükleyenler, tarihte demokrasi kahramanı olarak değil, milli iradeyi ifsat eden ucuz siyaset tüccarı olarak anılacaklardır.
KAFA BULANDIRMA KAMPANYASI BAŞLATTILAR
Sayın Başbakan ve AKP ’li Bakanlar, kapatma davasına karşı yoğun bir gündem saptırma ve kafa bulandırma kampanyası başlatmışlardır.
Bu amaçla çetelerin gölgesine sığınmaları kendileri açısından hazin ve ibret verici bir gelişme olmuştur.
Bize kurulan tezgâhları, biliyoruz diyerek ima yoluyla devlet kurumlarını töhmet altında bırakan Sayın Başbakan, bildiği neyse bunları Türk milletine açıklamak durumundadır.
- Bu, Sayın Başbakan’ın siyasi sorumluluğunun ve bulunduğu makamın ciddiyetinin asgari gereğidir.
KAPATMA DAVASI İLE ÇETELER ARASINDAKİ BAĞ İDDİASI
- AKP ’nin kontrolündeki basın vasıtasıyla soruşturmaları halen süren bazı çete operasyonları ile AKP ’nin kapatılması davası arasında bağ kurulması, bir hükümet üyesinin bunu televizyon ekranlarında açıkça dile getirmesi tek kelimeyle çok yakışıksız ve çirkin olmuştur.
AKP beş buçuk yılı aşkın süredir tek başına iktidardadır. Devletin güvenlik güçleri ve ilgili kurumlarının siyasi amiridir.
- Sayın Başbakan, bütün bunları unutmuşçasına, herkesten ve her şeyden sürekli şikâyet etmekte ve zafiyetini ve ataletini gizlemek için hükümet etme makamını, yakınma mekânına çevirmektedir.
ÇETELERİ ÇÖKERTMEK SENİN GÖREVİN
- Sayın Başbakan, çeteleri çökertmek ve bunların üzerine sonuna kadar giderek arkasında kim varsa ortaya çıkartmak sizin görevinizdir.
- İma yoluyla konuşmak, isim ve adres vermeden herkesi şaibe altına sokmak bir Başbakan’a yakışmamaktadır.
- Bu bakımdan Sayın Başbakan boş ve anlamsız konuşmayı bırakmalı ve çetelerle mücadelenin gereğini yapmalıdır.
ANAYASA KRİZİ ÇIKARILMAMALI
- Bu gerilimin sürmesi ve bu süreçte siyasi zorlamalar yapılması halinde, siyasi çalkantının Anayasa krizine dönüşmesi ve bunun da ağır bir rejim bunalımını karşımıza çıkarması ciddi bir ihtimaldir.
CHP DE YAPICI OLMALI
Ana muhalefet Partisi’nin de siyasi hesap ve mülahazaları aşarak yapıcı bir tutumla krizden çıkış arayışlarına katkı sağlaması önem taşımaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin çıkarlarını her düşüncenin üstünde tutan sorumlu siyaset anlayışının gereğini bu konuda da yerine getirmeye hazırdır.
- Bu anlayışla hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi, bu amaçla geliştirdiği bir düşünceyi esasen tartışmaya açmıştır.
- Siyasi Partilerin kapatılarak cezalandırılması yerine, Anayasa’nın temel ilkelerine aykırı hareket eden parti yöneticisi ve üyelerinin sorumlu tutularak cezalandırılmasını öngören yaklaşımımızın temelinde yatan düşünce ve hassasiyet bu bakımdan çok iyi değerlendirilmelidir.
PARTİLER KAPATILMAMALI
Siyasi partilerin kapatılması halinde bu partilere oy veren seçmenler ve bu konuda sorumluluğu olmayan parti yöneticileri ve teşkilatları da cezalandırılmış olmaktadır.
- Bu bakımdan partinin hükmi şahsiyeti, sorumlu davranan üyeleri, yöneticileri ve teşkilatları ile kapatmayı gerektirecek fiillerin sahiplerinin ayrı tutulması, aynı kefeye konularak kurunun yanında yaşın da yanmasının önlenmesi önem taşımaktadır.
- Bu çerçevede, sadece bireysel sorumluların siyasi yaptırımla cezalandırılması, bunların eylemlerinin yürürlükteki kanunlara göre ayrıca takibat gerektirmesi halinde yargı sürecinin önünün açılması en makul, adil ve hakkaniyete uygun yöntem olacağı düşünülmektedir.
- İşledikleri fiiller nedeniyle şahsi sorumlulukları Anayasa Mahkemesince tespit edilen parti üyesi ve yöneticilerinin siyasi yaptırımla cezalandırılması halinde, milletvekili olanlar bakımından Anayasa’nın milletvekilliğinin düşmesine ilişkin 84. maddesinin 5. fıkrası hükümleri uygulanacaktır.
- Bu şahısların fiilleri ceza kanunları bakımından, ayrıca soruşturma ve kovuşturmayı gerektiriyorsa, dokunulmazlıkları bu şekilde kendiliğinden sona ereceğinden, yargı süreçlerinin işletilmesi de imkan dahiline girecektir.
PARTİ İÇİ MEKANİZMA
Bu yaklaşım, parti içi kontrol ve denetim mekanizmalarının etkin biçimde işlev görmesini sağlayacak ve bu yolla partilerin iç koruma ve savunma bilinci ve refleksine kavuşmaları mümkün olacaktır.
Siyasi partiler bu suretle kendilerine çeki düzen verme zorunluluğunu hissedecekler ve buna uygun tedbirler alacaklardır.
Şiddeti ve terörü siyasal bir araç olarak gören ve anayasal düzeni yıkmak amacıyla şiddeti ve şiddet kullanmaya dayalı faaliyetleri savunan siyasi partilerin bu çerçevenin dışında tutulması, işlenen bu fiillerin ve sonuçlarının ağırlığı ışığında, adalete ve hakkaniyete aykırı bir durum sayılamayacaktır.
İŞTE BAHÇELİ'NİN PARTİ KAPATMA KRİTERLERİ
- Parti kapatılmaması ilkesinin kapsamına terörü ve şiddeti meşru bir araç olarak gören siyasi partilerin de dahil edilmesi, bizim yaklaşımımızla ters düşen ilk husustur.
- Parti kapatılması davasının Yargıtay Başsavcısı tarafından resen açılmasını önlemek için bunun siyasi izne bağlanması, parti yöneticilerinin işlediği suçların parti kapatma gerekçesi olmaktan çıkarılması, bireysel sorumluluk kapsamında bir eylemin suç sayılması için peşinen kesinleşmiş mahkeme kararı aranmasını öngören ve yöneticilerin siyasi yaptırımla cezalandırılmalarını dışlayan yaklaşımlar, farklı düşündüğümüz diğer hususlardır.
- Bu kapsamda öne çıkan diğer temel bir konu da, milletvekili dokunulmazlığını ilgilendirmektedir.
- Bireysel sorumluluğunun bir gereği olarak milletvekili dokunulmazlığının yeni bir düzenlemeye kavuşturulmaması, bireysel sorumluluğa dayalı yaptırım sistemini baştan işlersiz hale getirecek ve kağıt üzerinde kalması sonucunu doğuracaktır.
- Milletvekili dokunulmazlığı, bu bakımdan yeni arayışlarda kilit konumdadır.
- Bu konuda eski anlayışlarda ısrar edilmesinin, geniş tabanlı mutabakat arayışlarının önündeki en büyük engel olacağı görülmektedir.
Siyasi kriz ortamının demokrasi ve hukuk devleti üzerindeki tahribatını bertaraf etmek için bulunacak çözüm ve çıkış yolunun adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
- Bu konuda Meclis’te temsil edilen siyasi partiler arasında mümkün olabilecek en geniş tabanlı bir mutabakat sağlanmasının temel bir amaç olarak görülmesi her bakımından yerinde ve gerekli olacaktır.
- Sorunun çözümü için Anayasa’nın 68. ve 69. maddelerinde yapılacak değişikliklerin hukuk ve adalet duygularını yaralamaması, kamuoyu vicdanını rahatsız etmemesi ve referandumu gerektirmeyecek bir çoğunluğun desteğini alması hayati öneme haizdir.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin referandumla yürürlüğe girecek Anayasa değişikliğini tek başına gerçekleştirecek sayısal çoğunluğu bulunmaktadır.
Bu anlamda siyasi parti kapatılması hakkında istediği değişikliği yapmak imkânına sahiptir.
- Parti kapatılmasını bütünüyle yasaklayan,
- Terör ve bölücülüğün siyasi planda önünü alabildiğine açan,
- Bireysel sorumluluğu ve yaptırımları kağıt üzerinde kalacak göstermelik bir düzenlemeye bağlayan ve,
- Cumhuriyetin temel ilkelerini ve devletin siyasi yapısını yıkmayı amaçlayan siyasi faaliyetleri meşru hale getiren bir düzenleme yapmasının önünde Meclis çoğunluğu bakımından sayısal bir engel bulunmamaktadır.
Ancak, bu yolu tercih ederse, bu zorlamaların yaratacağı çok ağır sorunların vebali ve sorumluluğu da kendisine ait olacaktır.
- Bu durumda, siyasi kriz aşmak amacı, değerini ve anlamını kaybedecek, böyle bir yola girilmesi krizi daha da derinleştirerek, iç çatışma ve rejim bunalımına davetiye çıkarabilecektir.
REFERANDUM KUMAR OLUR
- Siyasi bir kumar vasıtası haline getirilecek olan referandum, ülkenin ve demokrasinin geleceği üzerine kumar oynanması anlamına gelecek ve kestirilemeyecek sonuçlar doğurabilecektir.
- Hukuka ve Anayasa’ya gölge düşürecek siyasi zorlamaların toplumu bölecek bir referandumla hayata geçirilmesine çalışılması, gerginlikleri had safhaya çıkaracak ve çok daha geniş bir cepheleşme ve kamplaşmanın tüm toplumu içine alacak şekilde kemikleşmesine yol açacaktır.
- Böyle bir ortamda; iç huzur, siyasi ve ekonomik istikrardan bahsetmek artık mümkün olmayacaktır. Ülke gerçek anlamda bir kaosa ve karanlığa mahkûm edilecektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu gerçekleri görmesini samimi olarak ümit ettiğimizi ve demokrasinin geleceği açısından bu basireti sergilemesini beklediğimizi buradan açıkça ifade etmek isterim.