.
İşte Erdoğan’ın sözlerinden satır başları:
Muhtarlarımızı üzen beni de üzer, muhtarlarımızı memnun eden beni de eder.
Ne söz verdiysek yerine getirdik. İhtiyaç duyulan yerlerde muhtarlık binası yapılması ile ilgili projeyi hayata geçiriyoruz.
Bu salondaki manzara Türkiye’deki demokrasinin tavanından tabanına nasıl ahenk içinde işlediğinin ispatıdır.
Ana muhalefetin başındaki zat önceki gün çıkmış şahsımı bu göreve meşru bir şekilde gelmemekle itham ediyor ve benim cumhurbaşkanım değilsin diyor. Senin cumhurbaşkanın olmaya meraklı değilim. Ben milletimin cumhurbaşkanı olarak seçildi. Yüzde 52.6 oyu kim verdi.
31 Mart’ta da olamayacaksın. Teröristlerle el ele kol kola gezene benim milletim yürü demez.
Aslında bu zat ağzından çıkan sözün ne anlama geldiğini bilse bunu söylemek yerine kendini kaldırır o kürsüden aşağı atar.
Meşruiyet kavramı siyaset ve yönetim biliminin temelini oluşturur.
Siyasi iktidarın gücünün asıl sınırlarını halka karşı duyduğu sorumluluk belirler. Meşruiyetle ilgili pek çok teori vardır. Siyasi iktidarın yönettiği meşruiyeti yönettiği toplumdan aldığı desteği ifade eder. Demokrasilerde bu desteğin ölçüm ve uygulama yolu seçimlerdir.
Geçmişte siyasi partiler çok düşük oy oranlarıyla ülkemizi yönetmeye kalktıkları için sürekli krizlere mazur kalıyorduk.
Biz şu 16 yılda halkımızın büyük teveccühü ile iktidar olduk. Yüzde 19 ile hükümet kuran başbakanlar iste istemez siyasi iktidarlarını kullanmakta zorlanıyorlardı.
AK Parti olarak tesis ettiğimiz güven ortamının ülkemize faydalarını da görerek yeni yönetim sistemimizi yüzde 50+1 üzerine kurduk.
Bay Kemal sen niye cumhurbaşkanı adayı olmadın? Sen aday olsaydın karşımıza çıksaydın?
Ama sen çıkmadın. Genel başkan olduğun halde çıkmadın.
Bu mesele siyasi anlama meselesidir. Halkının gönlüne girme meselesidir.
CHP kurultayında seçilip geldiği için meşru bir siyasetçidir. CHP seçmeni delegesinin tercihine saygılıyız. Yaptıkları yanlışı onlara hatırlatma hakkımız var. Son seçimlerde 26 milyon vatandaşımızın ortaya koyduğu iradeyi meşru görmediğine göre demek ki bu zatın aklında başka bir demokrasi tarifi var.
15 Temmuz gecesinde de tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesi’ne sığınıyor. Şöyle bunların geçmişine bir baktığımızda demokrasi tarifinin ipuçlarını görebiliyoruz. İşe çok partili hayattan başlayalım. 1946’da seçimler de açık oy gizli tasnif bu kime ait CHP'ye ait. Oyu açıktan kullanacaksın kime verdiklerini görecekler sayıma gelince sayımı gizli yapacaklar. Bu kimin yaptığı uygulamaydı CHP'nin bu ülke bunları gördü mü, gördü.
Daha yakın tarihe gelecek olursak teröristlere arkadaşlar demek, Fetö gibi bir ihanet şebekesinin taşeronluğuna sormakta bunların demokrasi işidir. Seçilmiş cumhurbaşkanını meşru görmeyen kafa siz muhtarları meşru sayar. Bunlar muhtarlarımıza da saldırdılar. Kılıçdaroğlu'na göre hiçbirinizi meşru değilsiniz.
Dünyada demokrasinin tam anlamıyla uygulandığı az sayıda ülkelerden biriyiz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bir çoğunda muhtarlık kurumu yoktur. Bu bizim demokrasi anlayışımızın en güzel yanıdır.
En son 1937’de İstiklal Marşı’nın değiştirilmesi için Falih Rıfkı Atay’ın başlattığı ve İnönü’nün de desteklediği bir kampanya başlatılmıştır. CHP'nin bu projesi de akim kalmıştır. Biz ise Akif merhum gibi Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın diyoruz.
Bugün sadece Akif’in hakka yürüyüşünün yıldönümü değil 1939 Erzincan depreminin de yıl dönümüdür. Bu felakette 33 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Depremin ardından Erzincan’da adeta taş üstünde taş kalmadı. Kurtarma hizmetleri yetersiz sağlık hizmetleri yetersiz. Depremden sağ çıkan bebekler soğukta donuyordu. İşte bugünler CHP ne yapıyor biliyor musunuz, 4 gün sonra trenle Erzincan’a geliyorlar ama tren garından inmeden geri dönüyorlar. Bunların muhalif hiç bir fikre de tahammülü olmadıklarını vatandaşım çok iyi biliyor. Van depreminde tüm ekiplerle beraber ben de 24 saatte oraya gittim. Öyle bir çalışma ki o günden bugüne 20 katrilyona varan harcamayı biz Van’da yaptık. Bütün oradaki evleri bir taraftan konutları yaptık bir taraftan su sorunları çözdük. Bambaşka yeni bir Van inşa ettik.
Bu dertli olmayı gerektirir. Eğer dertli olursanız bunları yaparsınız. Nerede bir deprem varsa biz anında oraya ulaştık. Bu vesileyle Erzincan depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet diliyorum.
Gücünü meşruiyetini sandıktan alan bir yönetim olarak kimin ne dediğine değil sadece sizlerin ne dediğine bakıyoruz. İşte bu anlayışla milletimize hizmet veriyoruz.
Geçtiğimiz cumartesi yeni yönetim sisteminin ilk bütçesi mecliste kabul edildi. Sadece 2019 bütçesine baktığımızda eğitime ayırdığımız rakam 161 katrilyon. Sağlığa ayırdığımız ne? 157 katrilyon, altyapılara 65 katrilyon, reel sektör desteklemeleri için 35 katrilyon tahsis ettik.
Geldiğimizde Türkiye’de 25 havalimanı vardı ama şimdi 56 havalimanı var. Hastaneler aynı şekilde hastanesi olmayan ilimiz yok üniversitesi olmayan ilimiz yok. geldiğimizde 75 üniversite vardı şimdi 206 üniversite var.
"BEN BURADAN BİR ŞEY AÇIKLIYORUM..."
Ben buradan bir şey açıklıyorum tüm muhtar kardeşlerime belediye başkanlarımız özellikle AK Partili belediye başkanları sizin emrinizdedir. Eğer bunu yapmıyorlarsa, bu toplantıda buradaki bir defa şu sizlere dağıtılan formalara şikayetlerinizi yazmalısınız.
Kaymakamlar sizin emrinizdedir. Ben bunu belediye başkanlarımıza onlara bu talimatı verdiğim gibi aynen kaymakamlarına da bu talimatı verdim ve valiler de buna dahil.
Çünkü biz bu milletin efendisi değiliz biz bu milletin hizmetkarıyız bizim farkımız bu.