|
Yurt yazarı Ayşenur Arslan bugünkü köşesinde çarpıcı bir kulis paylaştı. Arslan, Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın bizzat konuyu gündemine aldığı ve Milliyet’in sahibi olan Demirören Grubu’nun tehdit ettiğini iddia etti.
"CAN DÜNDAR’DAN BAŞLAYARAK HEPSİ GİDECEK!"
Gazetesi tarafından zorunlu izne çıkartıldığı ve Nuray Mert taktiği ile gönderileceği iddia edilen Can Dündar için gazetenin yayın yönetmeni Derya Sazak’ın devreye girdiğini yazan Ayşenur Arslan çok konuşulacak bir kulise yer verdi. Arslan’ın iddiasına göre Başdanışman Yalçın Akdoğan Milliyet’e baştan Can Dündar olmak üzere büyük "temizlik" operasyonu peşinde. Akdoğan’ın "Ne yapıyor bu Demirörenler? Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz. Tek tek herkesi, ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak hepsi gidecek." dediğini iddia eden Arslan şöyle yazdı:
"DEMİRÖREN GEREKENİ YAPMAZSA SİLERİZ!"
"Şimdi yazacaklarımı, o henüz izne çıkartılmadan biliyordum. Ama az önce de vurguladığım gibi, birilerinin aklına düşürmemek için yazmadım. İma etmekle yetindim.
Bildiğim şuydu. Gezi eylemlerinin en sıcak günlerinden sonra, Yalçın Akdoğan Ankara’da ortalığı inletmişti. Hem de isim vererek:
“Ne yapıyor bu Demirörenler? Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz. Tek tek herkesi, ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak hepsi gidecek. Gezi için eylem yapan adamları yanında tutan, bizim karşımızda demektir.”
Cümleler tam böyle değildi belki. Ancak, Yalçın Akdoğan’ın üslubunu ve yöntemini (damdan düşen biri olarak) biliyorum. Ayrıca Can Dündar’ın gitmesini istediğini de, hangi ifadelerle dile getirirse getirsin fark etmez, tüm medya biliyor."
DERYA SAZAK "CAN GİDERSE BEN DE GİDERİM" DEDİ AMA...
Arslan’ın yazısındaki bir diğer çarpıcı bölüm ise Milliyet’in yayın yönetmeni Derya Sazak’la ilgiliydi. Sazak’ın Can Dündar’ı korumak için çaba harcadığını yazan Ayşenur Arslan "Derya Sazak, yapması gerekeni yapıyor. Can Dündar’ı “vermemek” için çaba harcıyor. Hatta, duyduğum kadarıyla “O giderse ben de giderim” diyor. “Resti görülür mü” diye sorarsanız, pek ihtimal vermem." dedi.
İşte Arslan’ın "Can Dündar’ı korumak" başlıklı yazısı:
Mahallemiz fokur fokur. Herkes kulislerde fısıldananları konuşuyor. İşaretleri gözlüyor, yorumluyor. Kimileri de utanmadan, neredeyse açıktan açığa bahis oynuyor.
Nedeni ortada. Artık hemen her gün, bir fire veriyoruz.
Önce SHOW TV ve Akşam Gazetesi, sonra NTV.. Derken, Sabah / atv Grubu.. Mübarekler temizleye temizleye bitiremediler. Üstelik daha asıl istedikleri yere gelebilmiş değiller.
Demirören Grubu’nu kastediyorum. Yani, Milliyet ve Vatan’ı..
Vatan, Can Ataklı’yı atarak büyük bir hamle yaptı! Gerisi gelir mi? Kuşkunuz olmasın. Akıllara getirmek gibi olmasın diye isim vermiyorum, ancak bazı yazıları okurken yüreğim hopluyor. “Eyvah, şimdi bu da gider” diyorum.
Milliyet’te ise, kelimenin tam anlamıyla fırtına öncesi sessizlik var. Daha doğrusu, içerde fırtına kopuyor ama henüz dışarı, kamuoyuna yansımıyor.
İKTİDAR YENİ KURBANLAR İSTİYOR
Milliyet, kaç patron değiştirdi. Kaç genel yayın yönetmeni eskitti. Ama hep “Abdi İpekçi’nin Gazetesi” diye anıldı. Onun dönemine yetişemeyenler bile Abdi İpekçi’yi bildi. Çünkü o isim, “basın ahlakı ve özgürlüğü” anlamında kullanılırdı. Bir simgeydi. Hala öyle!
Onun koltuğunda oturanlar, kah ismin ve simgelediklerinin altında ezildi, kah geleneği güçlendirerek devam ettirdi.
O koltuğun son sahibi, Derya Sazak. Ve şimdi kariyeri ve medya tarihi açısından kritik bir kavşakta. Çünkü Ankara, yani Başbakan Erdoğan, Milliyet’ten “kelle” istiyor. Tabiri mazur görün. Çünkü isteme amacı ve yöntemi ancak bu tabirle anlatılabilir.
GEZİ ÖFKESİ KÖR ETTİ
Gezi eylemleri Türkiye ve en çok da Erdoğan için bir dönüm noktası oldu. Erdoğan’ın korkusu ve buna bağlı olarak öfkesi öyle büyük ki, o ve ekibi her şeyi yapabilir. Öyle bir noktaya geldiler ki, yıllardır kendisini destekleyen Demirören Grubu’nu “bile” gözden çıkartabilirler. Tabii istedikleri olmazsa!
Bugünler de istedikleri, Can Dündar’ın kellesi. Can, bir süredir izinde. Süresi, yani dönüp dönmeyeceği belli değil.
Şimdi yazacaklarımı, o henüz izne çıkartılmadan biliyordum. Ama az önce de vurguladığım gibi, birilerinin aklına düşürmemek için yazmadım. İma etmekle yetindim.
Bildiğim şuydu. Gezi eylemlerinin en sıcak günlerinden sonra, Yalçın Akdoğan Ankara’da ortalığı inletmişti. Hem de isim vererek:
“Ne yapıyor bu Demirörenler? Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz. Tek tek herkesi, ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak hepsi gidecek. Gezi için eylem yapan adamları yanında tutan, bizim karşımızda demektir.”
Cümleler tam böyle değildi belki. Ancak, Yalçın Akdoğan’ın üslubunu ve yöntemini (damdan düşen biri olarak) biliyorum. Ayrıca Can Dündar’ın gitmesini istediğini de, hangi ifadelerle dile getirirse getirsin fark etmez, tüm medya biliyor.
CAN DÜNDAR GÖNDERİLECEK Mİ?
Peki Can gider mi, ya da zaten çoktan gitti mi? Bana sorarsanız durum şöyle: Abdi İpekçi’nin haleflerinden Derya Sazak, yapması gerekeni yapıyor. Can Dündar’ı “vermemek” için çaba harcıyor. Hatta, duyduğum kadarıyla “O giderse ben de giderim” diyor.
“Resti görülür mü” diye sorarsanız, pek ihtimal vermem.
Onca yılın Hasan Cemal’i... Ferit Şahenk için habercilik volümünü iyice aşağılara çeken NTV CEO’su Cem Aydın. Ya da gidişi pek fark edilmedi ama, TRT Türk’ü yarattığı halde bir türlü “bizden” diyemedikleri Ümit Sezgin. Onları bile harcamadılar mı!
Erdoğan ve çekirdek ekibi için, harcarken, ismin büyüklüğü, geçmişi, bir zamanlar verdiği desteğin hiçbir önemi yok. Hiçbir isim onlara göre “feda edilemez” değil.
Yani. Derya Sazak da kolaylıkla feda edilir. Bu konuda düşündüklerini bile sanmıyorum. Onlar açısından mesele şu kadar basit: Derya Sazak ya Can’ı harcar. Ya da onunla birlikte harcanır.
Olursa şaşırır mısınız? Sanmıyorum. Erdoğan, iktidarını koruyabilmek için her şeyi ama her şeyi göze aldı.
Baksanıza, Gezi eylemlerinde, sahibi oldukları Divan Oteli’ne insanların sığınmasına müsaade etti diye Koç Grubu’na neler yaptılar. TÜPRAŞ’a gönderilen maliye müfettişleri, Koç’lara Borsa’da yaklaşık 4 buçuk milyar dolara maloldu.
Üstelik bunun gözdağından öteye gitmediği açık. Ne o para Koç’ları yıkar. Ne de bu kadar bir darbe Erdoğan’ın öfkesini dindirir. Ama tüm iş dünyası bir kez daha hizaya girer!
MEDYA PATRONU MU SANAYİCİ Mİ!
Yrd. Doç. Michael Kuyucu’nun çok önemli bir araştırma kitabı var: Türkiye’de Medya Ekonomisi. Medya patronlarını, serüvenlerini ve medya dışındaki işlerini anlatıyor. Açıp bakıyorsunuz. Sayfa 673. Demirören Grubu’nun medya dışı yatırımları:
· Milangaz, Likidgaz, Mutfakgaz, Güneşgaz ile gaz grubu.
· Demirören Tüp A.Ş. Azerbaycan Ağır Sanayii, Parsat Piston A.Ş. ve M.Oil ile sanayi grubu.
· Ata Koleji ile Eğitim Grubu.
· Ve Beyoğlu’nun AKP’lileştirilmesi hamlesinin simgesi Demirören AVM ile inşaat grubu.
Ne dersiniz? Demirörenler Başbakan’a kafa tutabilir mi? Derya Sazak, Abdi İpekçi’nin koltuğunda oturmaya devam edebilir mi? Gazeteci Can Dündar’ı kurtarabilir miyiz?
Hiçbirine “evet” diyemem. Ha, “devran döner mi” diye sorarsanız. O, başka! Yanıtı hepimiz biliyoruz
|
|
|
|
|
|
|
Toplam yorum |
0 |
|
Onay bekleyen |
0 |
|
|
|
Yorumunuz editörlerimiz
tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır. |
|
|
|
|
Bu haber henüz yorumlanmamış...
|
|
|