- BARIŞ DİLİ OLMALI: Biz kendi bakış açımızda, çerçevemizde hiçbir zaman müzakere, diyaloğa kapalı olmadık; tam tersine bütün şiddet yol ve yöntemleri bizim açımızdan kapalıydı. Biz çözüm ararken, diyalog ve müzakere zeminini güçlendirmek istiyorsak, herkesin kullanması gereken dil empati dili, barış dili olmalıdır. Son 10 yılda AKP dönemine baktığımızda, istihbarat örgütleri, başka provakasyonlar olmuşsa bile sonrasında hükümetin krizi yönetme, sorunları çözme ye yaklaşım şekliyle ele aldığınızda ortada bir başarısızlık var. Varsa bir provakasyon, hükümet provakasyonlara teslim olmuştur. Silvan’da böyledir, Uludere de böyledir.
- KANUNA AYKIRI: Irak topraklarında vurulan PKK’lı grup olsa o, Türkiye’ye doğru giriş yapıyor olsa, o grubun sorgusuz sualsiz savaş uçakları ile imha edilmesi, suçtur, kanuna aykırıdır. Hepsi silahlı da olsa, teslim olmaya mı geliyor, kaçmaya mı geliyor, eylem yapmaya mı geliyor, kimdir, nedir bilmeden, iç güvenlik mevzuatına göre ‘teslim ol’ çağrısı yapmadan, silahlı mukavamet göstermeden vuramazsın. Orada ne olursa olsun bir suç vardır. Ben Başbakan’ın ve hiçbir siyasi liderin böylesi bir durumda sivilleri bombalayıp öldürme emrini doğrudan vereceğini, bile bile vereceğini asla düşünmüyorum. Fakat hukuki olarak da, siyasi olarak da sorumluluk hükümettedir. Bizim tahminimiz, aldığımız gayri resmi bilgiler bu şekildedir. Bir grup geçiş yapıyor, aralarında siviller de olabilir, dolayısıyla bu bir risktir, bu riski alalım mı, almayalım mı şeklinde sorulmuştur. Siyasi iktidar sayın Başbakan mıdır, Bakan mıdır, bilemiyorum. Orada sivillerin öldürülmesi riskini hükümet almıştır, bile bile almıştır.
- PKK’YA İLETELİM: Biz hükümetle yaptığımız bir görüşmede, yakın zaman için söylemiyorum, geçmişte yaptığımız bir görüşmede, rol olmak istediğimizi belirttik. Bir defa düşüncelerini ifade ettiler. Bu düşünceler, talepler, doğrudan bizi ilgilendiren, bizim gerçekleştirebileceğimiz şeyler değildi. Biz şunu teklif ettik; ‘Bu söylediklerinizi sizin adınıza PKK’ya iletmemizi ve tartışmamızı ister misiniz?’ Bize ‘hayır’ dendi. Bu durumda ne yapabiliriz? Ortaya koyduğunuz talepler, silahla ilgili, eylemlerle ilgili talepler. BDP’nin gücünün yettiği veya BDP’nin koordinasyonunda, ögrgütlenmesinde, desteklenmesinde rol aldığı eylemler değil. MİT Müsteşarı’nın başına ne geldi gördünüz. Hükümetin desteği ve onayı ile gerçekleşen bir diyalog sürecinde heyet resmen kurtlar sofrasına atılmak istendi. Bir yasa maddesi ile durum kotarılmaya çalışıldı. Başbakana da uzanabilirdi, riskli bir süreçti. Nasıl katkı sunabilirsek silahların susması konusunda, doğrudan ve dolaylı, üzerimize nasıl bir rol düşüyorsa biz bu rolü oynarız.
- O GÖREVİ OYNARIZ: (Hükümet isterse PKK ile ateşkes ya da silahların bütünü ile susturulması için görüşebiliriz mi demek istiyorsunuz? sorusu üzerine) Taraflar bu konuda BDP’ye rol biçiyorlarsa biz memnuniyetle bu görevi oynarız. Rol biçmiyorlarsa da zaten bu konuda çaba sarfediyoruz. Hızlı bir şekilde sonuç alması için çatışan tarafların bu konuda irade beyanı bence çok çok önemlidir.
- CHP TARİHİNDE İLK: Hükümet de çağrı yapsa, BDP de çağrı yapsa, çağrılar, temenniler karşılık bulmuyor. O nedenle CHP’nin bizim de önemsediğimiz, zaman zaman benzer mekanizmaları önerdiğimiz yöntemle devreye girmiş olmasını değerli buluyoruz. CHP parti tarihinde ilk defa bu meseleye bu kadar somut bir giriş yapmış oluyor. Takrir-i Sükun yasalarından, İstiklal Mahkemeleri’nden buraya gelmiş bir CHP’nin girişimini önemsememek doğru olmaz, önemsiyoruz. Parlamento içinde bu konulara çözüm arayacak bir Uzlaşma Komisyonu kurulması, dışarda akil adamların bir araya gelip bu komisyonlar eşgüdüm halinde birbirini karşılıklı destekleyecek bir pozisyonda çalışması, bütün bunlar bence başlangıç noktasında tartışılabilir. Kılıçdaroğlu önce siyasi parti liderleri ile görüşecek, ondan sonra ortaya çıkacak tabloya göre biz de siyasi parti genel başkanları ile görüşebiliriz.VATAN