CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bana bir masal anlat baba" şarkısını kullanmak istediklerini ancak şarkının bestecisinin buna izin vermediğini belirterek, "O şarkıyı kullanmak istedik. Korktular, vermediler. O nedenle şarkıyı besteleyeni de, sahibini de kınadım. Asla onlara da sanatçı demiyorum" dedi.
Hürriyet'te yer alan habere göre, Kılıçdaroğlu, Şişli Hilton Bomonti Otel'de sanatçılarla bir araya geldi. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, "Evet çıkarsa bahar havası ne kadar olur?" şeklindeki soru üzerine "Bahar havası hiç olmayacak evet çıkarsa. Direkt yani bu işin şeyi yok. Çıkmayacağı için rahatlıkla oturabilirsiniz. Hayır çıkacak" yanıtını verdi."Baba bir masal anlat bana" şarkısını kullanmak istediklerini ancak şarkının bestecisinin buna izin vermediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "O şarkıyı kullanmak istedik. Korktular, vermediler. O nedenle şarkıyı besteleyeni de sahibini de kınadım. Asla onlara da sanatçı demiyorum. Kimse kusura bakmasın" ifadelerini kullandı.
Besteci Cengiz Onural
'Bana bir masal anlat baba', Yeni Türkü grubunun eski üyesi Cengiz Onural tarafından bestelendi.
"Yeter ki sandığa gidelim"
Bütün sandıklara sahip çıkacaklarını aktaran Kılıçdaroğlu, "Yeter ki sandığa gidelim. Dolayısıyla 'hani gidip oy da kullansam evet çıkacak' biraz kendimiz yaratıyoruz. Biraz bizim okumuşlar yaratıyorlar" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, sandıkları korumak için bir "gönüllü ordusu" oluştuğunu kaydederek, "Onlarla beraber hareket ediyoruz. Zaten evet ve hayır... İki seçenekli öyle hile yapmak çok kolay bir şey değil. Sandıkta bekleyen arkadaşlarımız sonuna kadar bekleyecekler. Bu referandumda endişelenmeyin. Bu referandumda sadece sandığa gidin. Gidin sandıkları koruyun da demiyorum, korumak bize ait. Biz koruyacağız. Sandığa gidip oyunuzu kullanırsanız bizim için yeterli. Ne kadar çok kişiyi sandığa götürürseniz o kadar da memnun oluruz. Bütün belediye başkanlarımız sandığa gidemeyen bütün engelli yurttaşlarımızı taşıyacaklar. Araçlar tahsis edildi, bütün telefonlar... Bunlara göre hepsi ayarlandı. Hepsini sandığa taşıyacaklar. Oylarını kullanacaklar sonra evlerine geri götürecekler. Bu konuda son derece kararlıyız." diye konuştu.
"Halka inmeyen bir parti..." şeklinde klasik bir eleştirinin geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şundan emin olmanızı isterim, hiçbir partinin gitmediği yerlere gidiyoruz. Bir dönem bizi eleştirirlerdi 'Sivas'ın ötesine geçemiyorsunuz' diye, Türkiye'nin bütün illerine, bütün ilçelerine rahatlıkla gidebiliyoruz, halkla rahatlıkla diyalog kurabiliyoruz, bütün kahvelere girebiliyoruz, diyaloglarımızı kurabiliyoruz ama 'belli algıları bugünden yarına ben değiştireceğim' dersek onda doğru söylememiş oluruz. Bu algılar zaman içinde değişecektir. Hepsi değişecek. Onlarla oturup konuştuğumuz zaman, bizim onlardan farklı birisi olmadığımızı görüyorlar. Bize bir dönem 'entellerin partisi' falan diyorlardı. Kendi ailemi, kendi geçmişimi, babamı, annemi, çocukluğumu, kardeşlerimi örnek gösteriyorum 'sizden birisiyim' diyorum. Ne enteli? Entelse biraz üniversiteyi bitirdik odur, bizim entelliğimiz yoksa başka bir şey değil."
Sanatçıların, "Televizyon kurun" talepleri üzerine Kılıçdaroğlu, "Televizyon kurmak dünyanın en pahalı oyuncağı ayrıca siyasal partilerin televizyon kurmaları yasak. Biz televizyon kuramayız var olan televizyon kanalları var. Bazı televizyon kanallar var. Sanatçılar ne kadar orada yer alıyor bilmiyorum. Bir ara Artı 1 vardı ama yaşayamadı. Niye yaşayamadı onu da bilmiyorum. Dünyanın en pahalı oyuncağı. Finanse etmek çok zor. Belli bir televizyon kurmak yerine var olan televizyon kanallarından birisine destek vermek veya ikisine veya beşine onuna destek vermek bence daha iyi." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Sizin trol ekibiniz var mı?" şeklindeki soru üzerine, "Bizim trol ekibimiz yok." yanıtını verdi.
"Yarı açık cezaevinde yaşıyoruz"
Nazım Hikmet'in yaşamından örnekler veren Kılıçdaroğlu, sanatçının bedel ödemekten çekinmeyen insan olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dolayısıyla sanatçı elbette, toplumun çok önünde bir insan ve topluma önder olan bir insan. Dolayısıyla sanatçılar dünyanın her tarafında bedel ödemiştir. Demokrasisi gelişmemiş ülkelerin tümünde. Sabahattin Ali'yi düşünün. O da aynı şekilde bedel ödeyen birisi. Daha böyle çok var, bedel ödeyenler. Biz tabii sanatçıyı öne çıkarırken, illa bedel ödesin diye değil. Elbette toplum olarak sanatçının arkasında durmak zorundayız. Atilla Taş'ı siz alacaksınız savcı salıverilmesini isteyecek, mahkeme salıverilmeyi kabul edecek, arkasından bir gazeteci çıkacak, iki tweet atacak, tweet üzerinden gece yarısı yeni bir mahkeme kurulacak, yeni bir savcı gelecek, gözaltına alınmasına karar verilecek, bugün de Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu Atilla Taş'ı serbest bırakan hakimi ve savcıyı açığa alacak. Bakın bu demokrasi değil ama sanmayın bu sadece Türkiye izliyor. Bütün dünya izliyor bunu. Bütün dünya yakından biliyor bunu. Şunu unutmayın; biz şu anda Türkiye'de yarı açık cezaevinde yaşıyoruz. Hep birlikte yarı açık cezaevinde yaşıyoruz. Dolayısıyla Atilla Taş kapalı cezaevinden yarı açık cezaevine gelecekti, ona izin vermediler. Attığı bir tweet yüzünden. Bütün bunları bilerek, yolumuza devam edeceğiz. Bedel ödemenin zor olduğunu biliyorum. Kolay bir şey değil ama sonuçta aydınlığı yakalamak zorundayız. Türkiye'nin geleceği için bir fatura ödenecekse bu faturayı ödemek zorundayız. Birlikte yola çıkmak zorundayız. İşin özü, sanatın gücünü siz benden daha iyi biliyorsunuz. Sanatçının gücünü de ben biliyorum. Kendi çevremden, yakınlarımdan, kitaplardan, şiirlerden, öykülerden, romanlardan, şarkılardan, türkülerden biliyoruz hepimiz. Toplumu derinden etkilediğini de biliyoruz. Aykırı olduğunu da biliyoruz sanatçının. Aykırı oldukları zaman belli çevreleri rahatsız ettiklerini de biliyoruz ama sonuçta biz bu ülkede sanatçısıyla, çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla, köylüsüyle, entelektüeliyle birlikte yaşamak zorundayız. Biz entelektüel birikimi olmayan insanlara 'fedakarlıkta bulun' deme hakkına sahip değiliz. O belki dünyayı bizim kadar rahat sorgulayamıyor ama biz birikimlerimizle, kültürümüzle, dünyaya bakışımızla daha iyi sorgulayabiliyoruz. Gerçekleri daha rahat görebiliyoruz ve bunu daha rahat topluma anlatma imkanımız olabiliyor. Türkiye'yi hep birlikte aydınlığa çıkaracağız, hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın."
Katılan sanatçılar
Etkinliğe Onur Akın, Ataol Berhamoğlu, Hüseyin Turan, Hayko Cepkin, Nejat Yavaşoğulları, Kıraç, Suat Suna, Pelin Batu, Tolga Sağ, Füsun Demirel, Meltem Cumbul, Bora Öztoprak, Salih Kalyon, Mehtap Ar ve Ege'nin de aralarında bulunduğu sanatçılar katıldı.