Deniz Zeyrek, Bülent Arınçtarafından Baransu'nun suç işlediğine dair yapılan açıklamlar sonucu şunları yazdı ''Taraf gazetesi MGK belgesi yayımlayınca suç mu değil mi tartışması başladı. Daha önce Radikal'de biz de MGK belgesi yayımladık ama ceza almadık.'' dedi.
İŞTE DENİZ ZEYREK'İN YAZISININ BİR KISMI;
MGK belgesi yayımladım, ceza almadım
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taraf gazetesinde MGK belgeleri yayımlayan Mehmet Baransu’nun suç işlediğini iddia etti. 2003 yılında dönemin Bağcılar Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, MGK’nın ‘çok gizli’ damgası taşıyan ve Türkiye ’nin hangi psikolojik harp yöntemleriyle yönetildiğini gösteren yönetmeliğini yayımladığımızda, o dönemin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Sorumlu Yazıişleri Müdürü Hasan Çakalkurt ve Radikal’in o dönemki yargı muhabiri Adnan Keskin’le birlikte hakkımda MGK Belgesi’ni yayımlamaktan soruşturma başlatmıştı. Soruşturma nedeniyle DGM savcısına talimatla ifade verdiğim gün, Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’nü almıştım.
Soruşturma çerçevesinde sadece hapis yatma değil, ‘babalık ve kocalık hakları’mızdan da mahrum kalma tehlikesiyle de karşı karşıya kalmıştık. Nasıl mı? Gizli belge yayımladık diye gizli yürütülen bir dava yüzünden. İddianameyi bile görememiştik. Hangi maddelerden suçlandığımızı anlayamamıştık. Hakkımızda ‘gizli belge’ yayımlamaktan 3 yıldan 10 yıla kadar hapis istenen TCK 132/2 ve cezanın alt sınırını 3 yıldan 5 yıla çıkartan TCK 136/1 maddelerinden dava açılmıştı. Mahkûm olmamız durumunda 5 yıldan 10 yıla kadar hapis yatabilir, 5 seneden fazla ceza almamız durumunda da TCK’nın 33. maddesine göre ceza müddetince kanuni olarak babalık ve kocalık haklarından mahrum kalabilirdik.
Suçlama MGK’dan
Sonradan öğrenebilmiştik. Hakkımızda MGK Genel Sekreterliği suç duyurusunda bulunmuştu. Gazetenin merkezi Bağcılar’da olduğundan soruşturma Bağcılar Savcılığı tarafından başlatılmıştı. Ancak, yayımladığımız belge ‘çok gizli’ olduğundan soruşturma da ‘gizlilik’ dereceliydi ve kendimizi savunma konusunda savcının sorularına yanıt vermek dışında bir olanağımız yoktu. Soruşturma aylarca sürdü.
Soruşturma sırasında iki ayrı örnek dava bulduk. Biri, bir meslektaşımızın ‘gizlilik’ dereceli bir belgeyi yayımladığı için yargılandığı bir davaydı. Yargılama sırasında mahkeme bu belgenin aslını devletin ilgili biriminden istemiş, ancak belge ‘gizli’ olduğundan devletin ilgili birimi orijinal belgeyi mahkemeye göndermemişti.
Suç kanıtının ıslak imzalı orijinali mahkemede olmayınca da mahkeme suçlamayı ‘gizliliği iddia edilen belge yayımlamak’ olarak değiştirmişti. Haliyle cinayet romanların ünlü repliğindeki ‘ceset yoksa cinayet davası da düşer’ sözü gibi ‘gizli’ belge mahkeme tarafından görülmediği için de meslektaşımız beraat etmişti.
İkinci örnek davada ise bir meslektaşımız, ‘gizli’ bir belgeyi yayımladığı için yargılanmıştı. Bu kez belgenin ıslak imzalı hali mahkemeye gönderilmişti. Mahkeme de kararında “Gizli belge, (mahkeme aracılığıyla artık aleniyet kazandığından davanın düşmesine...” hükmünü vermişti.
Bu iki örnek kararı da sununca, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı hakkımızda soruşturmaya yer olmadığına karar verdi. Çünkü biz haberi yayımladıktan sonra o ünlü ‘gizli’ yönetmelik gizli olmaktan çıkmış, hükümet de söz konusu yönetmeliği değiştirmişti.
(.....................)
AİHM içtihatları da var
Gerek ulusal yargı içtihatları, gerekse Türkiye’de yasaların üzerinde kabul edilen AİHM içtihatları gizli belge yayımlama konusunda şu ilkeleri belirlemiş. Eski AİHM yargıcı ve CHP Milletvekili Rıza Türmen bir makalesinde en önemli ilkeyi ve içtihatları sıralamıştı: “Basının, içeriği kamuoyuna açıklanmış olan bir belgeye gazetelerde yer vermesi, mansete taşıması suç oluşturmaz. Aksi düşünce özgürlüğü ihlali sayılır (AİHM, Sunday Times/Ingiltere, Fressoz ve Roire/Fransa kararları)”
Mehmet Baransu’nun yayımladığı MGK belgesi, 2006’dan beri gündemdeydi ve güncel bazı davaların da konusu olmuştu. Eski Genelkurmay Başkanı ve Ergenekon davası hükümlüsü İlker Başbuğ dün, söz konusu belgeyi mahkemeye sunduklarını ama mahkemenin dikkate almadığını açıkladı.
Bu nedenle belgenin ‘içeriği alenileşmiş belge’ olarak değerlendirilmesini ve AİHM içtihatları çerçevesinde soruşturma konusu yapılmayacağını öngörmek mümkün.
Basın hukuku konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli hukukçulardan Fikret İlkiz de geçmişteki örnek kararlar ve AİHM içtihatları doğrultusunda “Gizli bir belge yayımlayarak TSK’nın, MİT’in bir operasyonunu deşifre etmek gibi doğrudan güvenlikle ilgili olmadığı sürece, MGK kararları gibi haberlere konu olan, insanların tartıştığı içeriğe sahip belgeleri yayımladılar diye ‘gizlilik’ gerekçesiyle basın mensuplarına dava açılmasının doğru olmadığını ifade etti.
DENİZ ZEYREK'İN YAZISININ TAMAMINI BURADAN OKUYUNUZ