Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara bu akşam Beştepe'den seslendi. Öncesinde halka hitaben Başbakan Binali Yıldırım da bir konuşma yaptı.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Ankara, Başkent Ankara, sadece devletimizin değil, gönüllerin de başkenti Ankara, hiç şüpheniz olmasın, bizler asla, hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedik, eğilmeyiz. Sadece ve sadece Rabb'imizin huzurunda eğildik, eğiliriz.
15 Temmuz'da tarihinde ilk defa işgal girişimine maruz kalan Ankara, hainlerin emellerini tek yürek, tek bilek olarak engelleyen Ankara, seni gönülden selamlıyorum. Darbecilere karşı direnişin gerçekleştirildiği yerlerden biri olan Külliye'den 79 milyon vatandaşımı selamlıyorum.
Darbecilere karşı direnişin gerçekleştirildiği yerlerden biri olan Külliye'den 79 milyon vatandaşımı selamlıyorum. 15 Temmuz Türkiye'nin tamamı ile Ankara'nın da kurtuluş günüdür. Milletimiz, kendini kaosa mahkum etmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmıştır.
15 Temmuz bu ülkede yaşayanların, millet olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Ne diyor Ankara Marşı'nda; "biz düşmanı esir ettik, şu feleğin işine bak."
15 Temmuz gecesi bu millet darbe girişimcileriyle birlikte kendisine düşmanlık eden herkesi esir alarak asaletini bir kez daha göstermiştir. Rabb'im bu milletten razı olsun. 148 evladı şehit, 1223 evladı da gazi olan Ankara o gece çok farklı bir destan yazdı. O gece Kızılay'da, Meclis'te, Genelkurmay'da, Gölbaşı'nda, Kazan'da, Mamak'ta, Yenimahalle'de, Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde, her köşede ayrı bir destan yazıldı. Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Gazilerimize Rabb'imden şifalar diliyorum, şükranlarımı sunuyorum.
"FİNALİ ANKARA'DA YAPALIM DEDİK"
Pazar günü malum Yenikapı'da bu millet farklı bir destan yazdı. Aslında 21. asrın "Yenikapı"sını açtı. Demokrasinin "Yenikapı"sını açtı. Ve adalete yönelik bir "Yenikapı" açtı. 5 milyon kişinin katılımıyla Demokrasi ve Şehitler mitingimizi yaptık. Rabb'im birliğimizi daim eylesin. Aslında İstanbul'daki mitingle demokrasi nöbetlerini devam ettirelim, dediler. Dedik ki, sizler zaten bunu gönlünüzde devam ettiriyorsunuz, ama biliyorum ki milletimiz ülkesine, özgürlüğüne, geleceğine, öyle sımsıkı yapışmış durumda ki "bitti" demeye gönlümüz razı olmadı. Finali Ankara'da yapalım istedik.
"İHANET NÖBETİNİ FETÖ BIRAKIYOR PKK ALIYOR. PKK BIRAKIYOR DAEŞ ALIYOR"
Şimdi görüyorum ki, milletimiz hala meydanları bırakmak istemiyor. Gazi M. Kemal'in İstiklal Harbi'nin en sıkıntılı günlerinde ifade ettiği bir ilke vardı; hatt-ı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Biz de diyoruz ki demokrasi nöbeti sadece belli saatlerde, belli yerlerde yapılmaz. Günün 24 saati, yılın 365 günü, evlerimizde, iş yerlerimizde, demokrasimize her yerde sahip çıkacağız. Yani vatanın her köşesinde, günün her saatinde demokrasi nöbetinde olacağız. Tehlikenin, tehdidin nereden geleceği, ne zaman geleceği, kimden geleceği belli olmuyor. Bugün Şırnak'ta, Mardin'de, Diyarbakır'da patlamalar var. İhanet nöbetini FETÖ bırakıyor, PKK devralıyor, o bırakıyor DAEŞ devralıyor. Biliyoruz ki hepsinin cibiliyetinin gereği bu.
Onlar ihanet nöbetlerinde birer ikişer geberecekler, biz demokrasi nöbetlerinde evelallah "şüheda fışkıracak sıksan toprağı sıksan şüheda, canı cananı bütün canımı alsın da hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda" diyerek yola devam edeceğiz.
Bir tarafta Hakk'ın müjdesine nail olmak, diğer tarafta hayvandan daha aşağı seviyede yok olup gitmek var. Biz Hakk'ın yolundan, milletin yolundan gidenlerden olmakla gurur duyuyoruz. Ruhunu şeytana satmış, Pensilvanya'daki şeytanın yolundan gidenlerin sonu hüsrandır.
DAEŞ denilen ve sadece Müslüman kanı akıtan proje örgütün arkasından gidenlerin akıbeti hüsrandır. PKK'nın yalanlarına kananların sonu hüsrandır. Milletimizin içine fitne tohumu ekenlerin durumu da farklı değildir. Milletimiz 15 Temmuz'da sadece FETÖ'ye değil, benzer heveslere sahip her çevreye mesajını net olarak vermiştir. Malazgirt'i, İstanbul fethini, Çanakkale'yi yeniden yaşamayı göze almadan kimse bu vatanı bölemez, bu devleti yıkamaz.
Hangi bedelleri göze aldığımızı 15 Temmuz'da cümle aleme gösterdik. Bu ülkeyi ele geçireceğini sananlar kendilerince her şeyi çok iyi planlamışlar. Uçakları vardı, F16'ları vardı ama onları biz satın almıştık. Helikopterleri vardı, tankları vardı, bunları biz almıştık. Ellerinde silahları vardı, biz almıştık. Ama aldıklarımızı meğerse hainlere teslim etmişiz. O gece milyonların sokağa dökülüp, tüfeklerin, tankların, uçakların karşısına bunlar düşünemedi bir şeyi, bu millet onların karşısına çıkacak, bunu düşünemediler.
"YA TÜRKİYE YA FETÖ"
Bugün Bulgaristan'da bunların bir finansörü daha yakalandı. İlticası reddedildi, Türkiye'ye teslim edildi. Kovalıyoruz, kovalayacağız. Onu da kovalıyoruz. Er veya geç ABD tercih yapacaktır; ya Türkiye ya FETO. Ya darbeci terörist FETO, veyahut demokrasi ülkesi Türkiye. 85 koli dosya gitti. Böyle bir darbe yanlısını yaklaşık 17 yıldır ülkesinde barınan bu alçağı, bu şarlatanı herhalde artık ABD daha fazla saklamayacak, gönderecektir.
Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, siyasi parti liderleriyle, bu devletin topyekün karşı koyacağını bunlar akıllarına dahi almamışlardı. Bu vatanın öz evladı olan askerlerin, yazdıkları senaryoda yer almayacağını öngörememişlerdi. Bunlar Ömer Halisdemir gibi bir vatan evladının çıkıp kendilerini alınlarının ortasından vuracağına ihtimal vermemişlerdi.
Sen istediğin kadar tuğgeneral ol. İşte o Ömer Halisdemir, onun darbe için geldiği haberini aldı ve orada görevini yaptı. Allah makamını inşallah Peygamber'e komşu olan şehitlik eylesin. Üzerlerine bomba yağdırdıkları özel harekatçı polis kardeşlerimin önlerine set çekeceğini düşünmemişlerdir. 53 kardeşimiz şehit oldu, uçaklardan yağdırdıkları bombayla. Bu ne vicdan, bu ne alçaklık? Kim o özel harekatçı, bu vatanın evladı, onları bile topyekün imha ettiler. Ama onların kardeşlerinin onlara nasıl bir bedel ödeteceğini düşünemediler.
Bütün hesap makineleri o anda kilitlendi. Memlekette artık tankların altından girip üstünden çıkacak kahramanların kalmadığını sanmışlardı. Ama bakıyorsunuz bir Sabri gencimiz çıkıyor, tankın paletleri arasına kendini atıyor. İkinci tankın altına kendini atıyor, kolu yara alıyor. Kendisini aradığımda, "Cumhurbaşkanım siz nasılsınız" diyor. Yahu sen beni bırak dediğimde "bana doktor amcalarım, hemşire ablalarım bakıyor" diyor. Yaş 34. "Ben imam hatip mezunuyum fakat 6 yaşımdan beri hava savunma sistemleri üzerinde çalışıyorum. Şu anda da özel sektörde bilgisayar yazılımı yapıyorum" dedi. İşte bunları hesap edemediler.
Dolaştığım şehit evlerinden birinde de bir Çetin kardeşim, İstanbul'da bana komşu oturuyormuş. O akşam hanımına diyor ki "ben gidiyorum köprüye." Abdestini almış, şahadet namazını kılmış. Eşi demiş "ben de geleceğim." Beraber köprüye gitmişler ve Çetin kardeşimiz şehit olmuş, Sivas Koyunhisar'dan. İşte bunu hesap edemediler.
Şehitler Tepesi boş değil, bunu hesap edemediler. Şehitler ölmez, vatan bölünmez. Rabb'imiz müjdesini veriyor; Onlara ölü demeyiniz, onlar diridir, siz bilemezsiniz. İşte Vatan Caddesi'nde, Esenler'de oturan o hanım kardeşim, zırhlı taşıyıcıyla onu parçaladılar. Ama ne beyiyle konuştuğumda, ne oğluyla konuştuğumda, o duruş, o davranış her türlü takdirin üzerindeydi. Çünkü onlar şahadeti anlamışlardı. İşte bizim de yol arkadışımız Erol'umuz da oğluyla beraber oraya gitmişti. O da başından omzundan aldığı kurşunlarla şehit oldu, yavrusu aynı şekilde şehit oldu. Ve biz bu pazar yaptığımız o mitingi eğer Erol'umuz sağ olsaydı yine o yapacaktı organizasyonunu, ama mesai arkadaşlarıyla yaptık.
Biz bunlara terör örgütü dedikçe, "silahsız terör örgütü mü olur" dediler bize. Bunlar silahsız olur mu yahu, bunlar devletin silahlarıyla silahlanıyordu. Hesaplarını buna göre yapmışlardı. Bunlar devletin ülkeyi korumak için namuslarına emanet ettikleri silahları millete çevirerek dünyanın en alçak terör örgütü olduklarını ilan ettiler.
Yıllardır mücadele ettiğimiz bu hain örgütün eline milletin kanı bulaştı. Bu millet her hatayı affeder ama ihanet karşısında müsamahasızdır. FETÖ ülkeye de millete de ihanet etti. Bu hainlerin sergiledikleri terör, Türkiye'nin işgali provasından başka bir şey değildir. Hamd olsun millete çektikleri silah kendi suratlarında patladı. Peşkeş çekmek istedikleri ülke, tarihinde pek az rastlanır bir birlikle hedeflerine yürüyor.
Ne diyor üstad, "surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es."
Bizim de bir rabiamız var. Birincisi neydi? Tek millet. Biz tek milletiz, işte tablo burada. İki, tek bayrak. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Üç, tek vatan. Bu vatan toprağımızın üzerinde kimse hesaba girmesin, girenler bedelini ödeyecekler.
"TOPUNUZ GELİN, BU MİLLETİ AŞAMAYACAKSINIZ"
Kandil'den birileri açıklama yapıyor, şehirlere ineceklermiş. Kırsaldan ineceklermiş. Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var, bunu böyle bilin. Bir taraftan PKK, bir taraftan FETÖ, PYD, DAEŞ, YPG, topunuz gelin! Allah'ın izniyle bu milleti aşamayacaksınız.
Kardeşlerim, ben şuna inanıyorum, biz bir ölürüz, bin diriliriz. Bunu terör örgütleri de böyle bilsin. Bir kez daha 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yad ederken dördüncüsü tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti devletimizden başka devlet yok. Nedir o, paralel devlet. Şamarı yedin mi, yedin. Ama bitmedi, kökünü kazıyacağız. Biz bunları intikam hırsıyla yapmıyoruz. Bu işgalcileri hukukla, adaletle temizliyoruz. Bize kimse de bir yerlerden akıl vermesin. Bizim hukukumuzda ne varsa onu uyguluyoruz, uygulamaya da devam edeceğiz.
Birileri rahatsız oluyormuş. İdam konusundaki kanaatlerimi daha önce sizlerle paylaştım. Yine söylüyorum, halkımın bu talebini siyasiler bir kenara koymamalıdır, koyamaz. Yapmaları gereken nedir? Parlamentoda görüşmektir. Bu görüşülürken kimse hukuki boşluklarla izaha kalkmasın. Darbe tarihinden itibaren bu masaya yatırılmalıdır. Parlamento evet diyorsa, Cumhurbaşkanı olarak ben onarım. Parlamento evet demezse, tabii ki benim de yapacağım bir şey yoktur.
Demokrasi milletin taleplerinin iktidar olduğu bir rejimdir. Rabiamızı unutmayın. Hep birlikte haykıralım; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Ya şehit olurum ya gazi diyerek yollara dökülen, darbecilerin karşısına imanla dikilen tüm Ankaralıların gazaların bir kez daha mübarek olmasını diliyorum.
240 şehidimiz, 2195 gazimiz var, hepsinden Rabb'imiz razı olsun.
Şimdi artık virgülü atıyoruz ve bu demokrasi nöbetlerine artık ara veriyoruz. Ama ruh dünyamızdan, gönül dünyamızdan bu nöbetleri çıkarmayacağız. Siz tarih yazdınız. Şehitlerimizle yazdınız, gazilerimizle yazdınız, gece sabahlara kadar hiçbir ayrım yapmaksınız, sanatçısıyla, sporcusuyla, siyasetiyle, tüm medya büyük bir çoğunluğuyla tarih yazdınız. Şu birliğinize dünya hayran kalacak. Hep beraber Türkiye olacağız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Demokrasi nöbetlerine artık ara veriyoruz.
BAŞBAKAN YILDIRIM: FETO GELECEK HESAP VERECEK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan önce Başbakan Binali Yıldırım açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yıldırım'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Bu aziz millet Türkiye'yi, Türkiye'nin geleceğini, ay yıldızlı bayrağı namertlere çiğnetmedi, çiğnetmeyecek. İstiklal mücadelesini yöneten gazi Meclis'imize hainlerin girmesine izin vermedi. Cumhurbaşkanımızı, cumhurun liderini, hükümetini asla yalnız bırakmadı. Külliye'nin işgaline geçit vermedi. Sizler demokrasi kahramanısınız. Sizler 2. İstiklal Harbi'nin kahramanlarısınız. Sizler, vatanımızın, milletimizin, bayrağımızın teminatısınız.
15 Temmuz gecesi çok çetin bir imtihandan geçtik. Millet sayesinde Türkiye uçurumun kenarından döndü. Milli iradeye yönelik bu büyük ihanet girişimini, topyekün millet boşa çıkardı. O gece, iradenizi demokrasiyi hedef alan hain kalkışmaya cevabı tam burada Beştepe'de sizler verdiniz. Kızılay'da, Gölbaşı'nda, sokak sokak, cadde cadde, milli iradeyi yok etmeye çalışanlara, FETÖ'cü katillere dersini verdiniz.
Şehitler verdik, gazilerimiz var. O gece bütün dünyaya millet nasıl olunurmuş. Milli iradeye nasıl sahip çıkılırmış herkese gösterdiniz. Feto gelecek hesap verecek.