Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, şu an itibariyle Türkiye'nin en önemli meselesinin; ''bölücü terör ve kalleş saldırıları'' olduğunu bildirdi. Daha ne kadar şehit verileceği ve ne tür acılarla karşılaşılacağının belli olmadığını ifade eden Bahçeli, ''Sanki Türk milleti savaştadır da açılan cephelerden vatan evlatlarıyla ilgili kara haberler peş peşe gelmektedir'' şeklinde konuştu.
''Alışagelmiş sözlerin anlamını yitirdiği, ezbere dayalı yorumların ve sıklıkla müracaat edilen klişe ifadelerin iflas ettiği bir dönemden geçmekteyiz. Her sorun karşısında hemen devreye sokulan kalıplaşmış mazeretlere rağbet azalmakta, inandırıcılığı ve iddiası zaten tartışmalı olan şabloncu değerlendirmelere itibar sıfıra yaklaşmaktadır'' görüşünü dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
''Görüyor ve işitiyorsunuz ki, bugün tehditler artmış, tehlikeler haddinden fazla yoğunlaşmıştır. Emniyet ve asayiş bozulmuş, kaos ve karışıklık kabından taşmıştır. Ülkemizin neresine bakarsak bakalım karşılaştığımız manzara dengesizlik ve düzensizliktir. Felaketler birbirini takip etmekte, kayıplar sabır çizgisini geçmekte ve sıkıntılar fazlalaşmaktadır.
Türk bayrağı Beytüşşebap'ta asılı bulunduğu askeri lojman balkonundan ahlaksızca indirilmekte ve gelgelelim ülkeyi yöneten Başbakan bunu normal karşılamaktadır. Bayrak tahrik unsuru olarak gösterilmekte, bölücü odaklar rahatsız olmasın diye mütecaviz bir müdahaleye konu olmaktadır. Türk bayrağının inmesi Türk milletinin şeref ve asaletine vurulan en büyük darbelerdendir. Bayrak ancak işgal altında ve teslimiyet şartlarında yere düşecektir.
Bayrağın varlığından kim rahatsızsa, inmesine kim çanak tutmuşsa Yunan işgalinin, Ermeni mezaliminin ve hainlerin artığı ve kalan bakiyesi olduğunu bilmelidir. Türk bayrağını hakir ve hor görenler, ille de rahatsız olacak bir şey arıyorlarsa kendi süt ve hamurlarındaki lekeleri görmeleri bizim en samimi tavsiyemizdir. Beytüşşebap'taki bayrağı indirme emrini kim ya da kimler verdiyse, örgütün paçavralarını askeri araçların üstüne çıkarılmasına kimler sessiz kaldıysa cezasız kalmamalı ve peşleri bırakılmamalıdır. Bayrağın onurunu çiğnetenler, buna bahane bulmaya yeltenenler en az bayrak hazımsızı ve düşmanı fesat simalar kadar milletimizin karşısındadır. Diyorum ki, kim ne yaparsa yapsın bayrak inmeyecek, ezan susmayacak, vatan bölünmeyecek, millet dağılmayacak ve şehitler ölmeyecektir.''
''Şemdinli provokasyonun, Beytüşşebap tuzağı''
Konuşmasında terör tehdidi altındaki Türkiye'ye karşı gayri nizami harbin tüm faktör ve özelliklerinin sergilendiğine işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:
''PKK karakollarımıza, üst ve sınır birliklerimize saldırı düzenlemekte; askerimizin, polisimizin ve korucumuzun kanını dökmektedir. Şehirlerimize musallat olmakta ve alan hâkimiyeti kurmaya çalışmaktadır. Demiryollarını, boru hatlarını sabote etmekte, iş makinelerini yakmakta, şantiyeleri ve barajları basmaktadır. Hükümet binalarına örgüt paçavralarını asmayı, devlet görevlilerini ve vatandaşlarımızı sindirmeyi hedefleyerek öncelikle dar bir alandan başlayarak egemenlik kurma çabası içindedir. Şemdinli provokasyonun, Beytüşşebap tuzağının özünde bu yatmaktadır.
Bilhassa PKK'nın siyaset kolu tarafından, Şemdinli'de 400 kilometre karelik bir alanın örgüt tarafından kontrol altına alındığına dönük beyanatlar her şeyden önce bir temenniyi ve dileği açığa vurması bakımından oldukça manidardır. Bölücü hainlerin 1992 yılından sonra neredeyse ilk defa cephe savaşı verir bir duruma gelmesinin arkasında bu hıyaneti gerçekleştirme ümidi yer almaktadır.
PKK; öğretmen, imam, kaymakam, polis, asker, siyasetçi, korucu ve sivil vatandaş kaçırarak bölgesel arındırmanın ve kontrolü altına alacağı yerler oluşturarak devlet görevlilerini sindirmenin arayışındadır. Paralel bir devlet yapısı inşa etmek amacıyla sonuçsuz ve beyhude girişimlere tevessül ve cüret etmektedir.''
''Türk-Kürt kavgasının ortaya çıkmasını sağlamak için''
MHP Lideri, bölücü örgütün terör eylemlerini büyükşehirlere taşımakla korku ve panik havasını diri tutma, canlı bomba ''alçaklıklarıyla'' da toplumun boyun eğmesinin peşinde olduğunu bildirdi. Bahçeli, şöyle devam etti:
''Terör birlikte yaşama ruhunu anlamsızlaştırmak ve bin yıllık kardeşlik hukukunu boşluğa düşürmek istemektedir. Devletin hükmi şahsiyetini zaafa uğratmak, millet fertleri arasında güvensizliği ve şüpheyi derinleştirmek çabasındadır. Bu kapsamda kardeş kavgasının fitilini tutuşturmak, Türk-Kürt kavgasının ortaya çıkmasını sağlamak için her iğrençliği yol ve yöntem olarak kullanmaktadır.
Gaziantep'te aralarında küçük yavrularımızın da bulunduğu ve 10 vatandaşımızın hayatına mal olan bombalı saldırı bu ahlaksız gayenin uzantıları arasındadır. Ayrıca hükümetin terörle mücadeledeki yavaşlığı, yavanlığı ve isteksizliği bu süreçte kaygıları beslemekte ve belirginleştirmektedir. Bölücü terör kardeşliğimizin bitmesi ve Türk milletinin etnik kimliklere bükülerek anlam ve ruhunu kaybetmesi mecrasında haince adımlar atmaktadır. Barbarlığın ve eşkıyalığın her metoduna bu yüzden müracaat etmektedir.''
Bahçeli, ''Muhtemeldir ki, PKK terör örgütünün son hamlesi olan stratejik saldırı sonrasında büyük Kürdistan'ın kurulması için tüm yollar açılacak ve Türk milleti bölücülüğün kanlı oyunuyla tasfiyeye uğrayacaktır'' görüşünü dile getirdi. Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
''Türk milletini 36 etnik kimlikle tanımlama şuursuzlukları, anadilde eğitim beklentilerine yakılan yeşil ışık, bölücülüğün oksijen çadırında kendine getirme gayretleri ve bu doğrultuda verilen tavizler PKK'nın talep çıtasını oldukça yukarı çekmesine hizmet etmektedir. Önce Kürt açılımı, sonra demokratik açılım ve bunda da dikiş tutmayınca milli birlik ve kardeşlik projesi adı altında sürdürülen yıkım süreci bölücülüğün umut kapısı ve terörün ikmal kaynağı olmuştur.
Nitekim Habur'daki terörist karşılama törenleri, Oslo'da kurulan pazarlık masaları ve İmralı canisiyle sürdürülen müzakereler içinde bulunduğumuz karanlık ve kanlı güzergâhın hazırlayıcıları arasında yer almıştır.''
Kaynak : http://www.gazeteport.com.tr/haber/111194/sanki-turk-milleti-savasta#ixzz26jQm3oOt