Akçakale'ye top mermisinin düşmesi ve ardından yaşanan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, top mermisinin ardından Türkiye ve Suriye arasında bir savaş çıkmasına ihtimal vermediğini söyledi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in “Türkiye ile savaşmak gibi yeni bir derdi başına açmak istemeyeceğini” düşündüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, ancak top mermisinin atılmasının, Türkiye'yi savaşın içine katmak isteyen başka güçlerin provokasyonu olabileceği ihtimalinin de bulunduğunu dile getirdi.
“Türkiye'nin misillemesini doğru buldunuz mu?” sorusuna ise Kılıçdaroğlu, “Misilleme yapılabilir. Size bir top mermisi atılmışsa siz misilleme yapabilirsiniz. Bu uluslararası kuralların ihlali anlamına gelmez” cevabını verdi.
Yaşananlarla ilgili kendilerine yetkili makamlardan bilgi akışı olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, muhalefet olarak bölgeye gönderdikleri milletvekilleri aracılığıyla bilgi edindiklerini bildirdi.
“TBMM'de kabul edilen TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık tezkeresine neden ret oyu verdikleri” sorusunu yanıtlarken ise Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Suriye olayıyla beraber dış politikasında köklü değişiklikler yaşandığını savundu. Hükümetin Suriye politikasını belirlerken muhalefetin uyarılarına ve katkılarına kapılarını kapattığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Sizin, tek başınıza 'ben yaparım' diye ortaya çıkmanız kadar yanlış bir şey yok” diye konuştu.
CHP'nin Suriye'de yaşananları görmemesi gibi bir konunun söz konusu olamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Kesinlikle Esad yönetimini savunmak gibi, Esad yönetimini onore etmek gibi, 'Esad yönetimi doğru yaptı' demek gibi bir düşünce aklımızın ucundan geçmedi. Hiçbir yerde, hiçbir ortamda, hiçbir toplantıda, hiçbir televizyon programında, hiçbir grup toplantısında bizden, ne ben ne de hiçbir CHP'linin Esad yönetimine övgüler düzdüğü falan yok. Tam tersine orada orantısız güç kullanıldığını, insanların üzerine ağır silahlar gidildiğini, bunun doğru olmadığını kendi halkına bir yönetim tarafından zulmetmenin kabul edilemeyeceğini... burada hiçbir sorunumuz yok.”
Hükümetin isteğinin “Rejimin değişmesi değil, Esed'i göndermek”, CHP'nin isteğinin ise “Suriye'de akan kanın durması” olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Suriye'de akan kanın iki sorumlusu vardır. Biri Esad'dır, öbürü Recep Tayyip Erdoğan'dır. Kimse kusura bakmasın. Esad orantısız güç kullanıyor, halkını katlediyor. Suriye'de muhaliflerin eline silahı verip, 'sen de git onları öldür' diyen de Recep Tayyip Erdoğan... Sorumluluğu ağırdır, birinci sorumlu Esad, ikinci sorumlu Erdoğan'dır. Bana çıksın bu ülkenin başbakanı şu lafı etsin, 'Benim izlediğim politikayı Fransa destekliyor, Almanya destekliyor, İngiltere destekliyor, NATO destekliyor, Amerika destekliyor' desin. Kim destekliyor? Suudi Arabistan, Katar, Meşal destekliyor, Barzani destekliyor. Bu kadar. Dünyada yalnızlaşan bir Türkiye'yi, Ortadoğu'da yalnızlaşan, itibarsızlaşan bir Türkiye'yi görüyoruz.”
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Suriye politikasında “kendi kendine gelin güvey olduğunu”, “Libya'da öncülüğü Fransa aldı burada da ben alayım” anlayışı içinde hareket ederek, yalnız kaldığını iddia etti.
“Özgürleşmesini istemek ayrı, 'git kardeşini öldür' demek ayrı”
Suriye'nin silahlı muhalif güçlerinin Türkiye içinde barındırıldığı iddiasını yineleyen Kılıçdaroğlu, bunun anayasaya göre Yüce Divan'lık bir suç olduğunu ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, “Bir ülkenin özgürleşmesini istemek ayrı, taraflardan birinin eline silah tutuşturup 'git kardeşini öldür' demek ayrı” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, “Siz Esad'cı mısınız” ve “Siz Baas'çı mısın?” sorularına ise “Hayır” karşılığını verdi.
Hükümetin “kendi ülkesinde özgürlükleri kısıtladığını”, “kendine ülkesine bakmadan el aleme demokrasi satmaya kalktığını” savunan Kılıçdaroğlu, “Baştaki çabaları elbette doğruydu, ama ne zaman ki siz Batının piyonluğuna soyundunuz, Batının diliyle konuşmaya başladınız, bu doğru değildir” dedi.
Bir başka soruyu yanıtlarken de Esad ile kendisi arasında mezhepsel bir yakınlık kurulmasının yanlış olduğunu ifade ederek, “Bir kişinin Alevi olması, Sünni olması, 'Alevi oldu Esad'ı destekleyecek', 'Sünni oldu Esad'a karşı olacak' böyle bir anlayışla olaya yaklaştığınız andan itibaren bu ülkeye ihanet etmiş olursunuz” karşılığını verdi.
Türkiye'nin tarihinde ilk kez mezhep eksenli bir dış politika izlediğini de ileri süren Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımı eleştirerek “Bana ne Esad Aleviymiş, Sünniymiş. Halkına zulmeden adamın inancı mı olur? Zalim zalimdir” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye'nin barış ve huzur iklimine ihtiyacı olduğuna inandığını, kendi iç sorunları varken Suriye ile savaş noktasına getirilmesinin anlamsız olduğunu düşündüğünü belirterek, TBMM'de kabul edilen TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık tezkeresine bu çerçevede karşı çıktıklarını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, halkın savaş istemediğini kaydederek, “Kim savaş istiyor bu ülkede? Savaş istiyorsa AKP oy verdi, MHP oy verdi, milletvekilleri çocuklarını göndersinler cepheye. Gitsinler bakalım. Bu ülkenin fakir, fukara çocukları gidecek oraya, şehit olacaklar, beyler burada oturacaklar, ahkam kesecekler. Niye biz savaşıyoruz? Ne işimiz var bizim Suriye'de? Ne işimiz var bizim kavgada?” diye konuştu.