CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki "cemaat yapılanmasının" bir an önce bitirilmesini istediklerini açıklayarak,"Canım yanan bir konu. Yıllardır mağdur olduğum bir konu. Cemaat mensubu militanların en büyük özelliği kendilerini gizleme, ortama uymadır. Ayrıca silahlı kuvvetler şu anda terörle mücadele ve Suriye krizi nedeniyle büyük bir mücadelenin içindedir. Bu terörle mücadeleye, Suriye konusundaki gelişmelere olumsuz yansımaları olabilir. Bu nedenle silahlı kuvvetlerin bu konuda daha dikkatli ve yavaş gittiğini biliyorum" dedi.
“TERÖRLE MÜCADELE, SURİYE VE DELİL BULMAKTAKİ ZORLUKLAR ÇALIŞMALARI YAVAŞLATIYOR”
Dursun Çiçek, Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki "cemaatçi yapılanmanın" temizlenemediği iddiaları ilgili soruya şu yanıtı verdi: "Canım yanan bir konu. Yıllardır mağdur olduğum bir konu. Cemaat mensubu militanların en büyük özelliği kendilerini gizleme, ortama uymadır. Eğitim alırlar bu konuda ortaokuldan beri. Silahlı kuvvetlerin de temel sorunu bu tür şüpheliler hakkında ceza yargılamasına esas olacak delillerin bulunmasındaki zorlukları vardır. Ayrıca silahlı kuvvetler şu anda terörle mücadele ve Suriye krizi nedeniyle büyük bir mücadelenin içindedir. Bu ortamda birbirine ihbar eden, birbirine iftira eden geçmişteki hastalıkların tekrar ortaya çıkması; herkesi Ergenekoncu yapıyorlardır. Şimdi herkesi de FETÖ'cü yapıyorlar. Bu terörle mücadeleye, Suriye konusundaki gelişmelere olumsuz yansımaları olabilir. Bu nedenle silahlı kuvvetlerin bu konuda daha dikkatli ve yavaş gittiğini biliyorum. Biraz canımız yansa da bu politikanın ülkemiz için doğru olduğunu da düşünüyorum. Biz de bir an önce silahlı kuvvetlerinden evrak sızdıran, silahlı kuvvetlerin aleyhine çalışan istihbarat ajanlık yapan kişilerin temizlenmesini istiyoruz. Ancak çalışmalar bizim de beklentimizin altında yavaş gidiyor. Gerekçesini de terörle mücadele, Suriye ve delil bulmaktaki zorluklar olarak ifade ediyorlar. “
“TSK'NIN DÜNYA GÖRÜŞÜYLE CEMAATİN DÜNYA GÖRÜŞÜ CENNET VE CEHENNEM KADAR FARKLI”
Bir gazetecinin TSK'daki paralel yapılanmanın yüzde 40'larda olduğunun ve o dönem hava kuvvetlerinin hedef alınmasının gerekçesinin sorulması üzerine Dursun Çiçek şu yanıtı verdi: "Ben Silivri'den çıktığımda yüzde 10 demiştim. Aynı görüşteyim. Silahlı kuvvetlerin omurgasını Harbiyelerden deniz, kara, hava mezun olanlar daha sonra kurmay olan personel teşkil eder. Bu omurgada yüzde 10' u geçmez. Ama sözleşmeli alınan özellikle askeri hakimler, dışarıdan üniversiteyi bitirip sınavla alınan sınıflarda bu örgütün sızma, soru çalma, kendi militanlarına soruları verme gibi başarılarını biliyoruz. O sınıflarda var. Gölcük'teki en büyük olaydır mesela. Bir hard diske suç içeren verilerin yüklenmesi bunu bir muhabere casusu yapabilir. Öyle çıktı sonunda görevi hatları kontrol etmek olan bir teknik astsubay yaptı. Silahlı kuvvetlerin eğitim anlayışı, dünya görüşüyle cemaatin dünya görüşü cennet ve cehennem kadar farklı. Hava kuvvetleri hedef alındı o dönem. Gerekçesi şu: Bu planlamayı yapan stratejik bir el var. CIA ve ABD. Özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de ABD'yi zorlayan her dediğini yapmayan silahlı kuvvetlerin içindeki temel birimde deniz kuvvetleridir. Burada Plan Prensipler Başkanlıkları ve AR-GE başkanlıkları hedef alınmıştır. Milli gemi projeleri deniz siyasetiyle ilgili konularda etkin olan subaylarımız amirallerimiz bu süreçlerde biliyorsunuz amirallerin yüzde 50 si davalara konu edilerek emekli edildi. Planlayan ABD, icra eden FETÖ, azmettiren ve siyasi ortam hazırlayan bu siyasi iktidar. . AR-GE başkanlıkları hedef alınmıştır. Deniz siyasetiyle ilgili etkin olan subayları amiraller bu süreçlerde yüzde 50 si davalara konu edilerek emekli yapıldı."
"İÇLERİNE SİNEREK DEĞİL GENEL MERKEZİN GÖREVLENDİRMESİYLE GİDİYORLAR"
Dursun Çiçek, "paralel yapı" nedeniyle 5 yıl hapis yattığının ancak CHP'den bazı isimlerin sürekli bu yapıyla yan yana getirildiğinin söylenmesi üzerine şunu söyledi: "O bir elin parmağı kadar 5 kişiyi geçmez. Bende mecliste her olaydan sonra onlarla oturup konuşuyorum. Bana gelen benzer sosyal medya mesajlarını onlara da atıyorum. Basın özgürlüğü kapsamında özellikle de genel merkezin görevlendirmesiyle bir görev olarak oraya gidiyorlar. Yoksa içlerine sinerek gittikleri değil. Bizim orada vurgulamak istediğimiz basın özgürlüğü. Özgür basın olmadan demokrasi olmaz. Yoksa bu paralel yapının medyası olduğu için orada değiliz."