ZUHAL DEMİR / GAZETEPORT
Gezi Parkı süreci şüphesiz en çok medyayı etkiledi. Türkiye’de ‘Haber alma hakkınızı kullanıyor musunuz?’ sorusunu halk en çok bu dönemde düşündü. Tüm bunlar konuşulurken sektörde ceketini alıp gitmeleri ile meşhur tecrübeli gazeteci Mustafa Hoş’la bir araya geldik. Piyasaya çıkan kitabı ‘Zamanın Ruhuna Rağmen’i’ konuşacaktık ama kitabın girişi ve oradaki bir söz konuyu Gezi Parkı’na, medya’ya ve gençlere çekti. Başsavcı abluka’da başlığı ile hayatı değişen Hoş’la medya analizi yaptık.
“ZAMANIN RUHUNA RAĞMEN YAŞAMAK KOLAY AMA GAZETECİLİK YAPMAK ZOR”
- Türkiye’de habercilik yapılıyor mu? Ne izliyoruz okuyoruz dinliyoruz?
Haber adına insanları kandırıyorlar. Haber adına insanların duyarlılıklarını kullanıyorlar. Aslında istense her türlü olanağa sahipler mesela Mısır’da tek taraflı da olsa neler yaşanıyor öğrenebiliyorsunuz. Peki, ya kendi ülkenizde? Ceylanpınar’da 3 kişi hayatını kaybetti. Resmi kurşun, başka ülkenin eliyle senin vatandaşını vuruyor ve bunu kimse bilmiyor. Bu ülkede medya üzerinde inanılmaz bir riya var. Medya bu riyanın en vahşi halini sergiliyor her anlamda.
- Siz ‘Başsavcı abluka’da başlığını attınız adınız Ergenekoncuya çıktı ardından Kanal 24’ün kuruluşunda yer aldınız. Bu ilginç gelmiyor mu?
Ben sadece başsavcıya düzenlenen operasyon için sesimi yükseltmedim ben türbanlı kızlar okullara alınmadığında da bunun karşısında duran bunu insan hakları ihlali olarak gören biriydim. Şimdi de aynı şeyi söylüyorum. Şimdi Mazlumla zalim yer değiştirdi sorun orada. Benim söylediklerimde yaptıklarımda farklı bir şey yok. 24’ü kurduğumda ben bu hükümete yakın olduğunu biliyordum ama işime karışılmayacağını konuşmuştum en başından. Bu sözü verdiler ve ben yeni bir şey yapmak için çalışmaya başladım.
- Siz orada size karışılmayacağına inandınız mı?
Yaptığınız işe ne kadar karışılmasına müsaade edersiniz soru bu. Medyanın omurgasızlığını yaratan patronlar değil gazeteciler olur. Medyanın omurgasızlığını gazeteciler oluşturuyor asıl sorun burada. 24’ü kurduğumda yeni bir şey yaratacağımı düşündüm çünkü var olan medyanın durumu çok kötüydü. Farklı bakış açısı olan bir yer olmaya çalıştı ama buna izin verilmediği engel olunmaya çalışıldığını anladığım anda bıraktım.
- Sansür ve oto sansür sizin ceketiniz alıp gitmelerinizin nedeni sanırım.
Bütün dünyada ayıp olan Türkiye’de normalleşiyor. Sansür, oto sansür ayıptır, insanlık suçudur! Ama Türkiye’de meşru gibi görünüyor. Bu normalleşme büyük bir sorun. Başsavcıya abluka diyelim taraflı sana ne, niye karışıyorsun ki? Senin bir ton medya organın var git oradan yayın yap. Ama hayır! Senin yaptığının üzerini kapatmaya çalışıyor. Bütün sorun gerçekten korkulması. Sansür hem hükümetin işine geliyor hem de bu sayede rantını arttıranların. Bu alçakça bir şey.
- Geçmişte, özellikle 28 Şubat döneminde de yok muydu bu baskı ya da iki dönem kıyaslanabilir mi?
Geçmişte de vahşi bir durum vardı. 28 Şubat’ta da ben iş yaptım ama bu kadar kıyıma dönüşmedi ben o zaman da işsiz kaldım. Şu an bir kıyım yaşanıyor. Senin hayata dair elinde ne varsa almaya çalışıyor. Neye biat ettiğinin hiçbir önemi yok biat etmiş kafa gazeteci olamaz.
ARTIK HÜKÜMETİN MÜCAHİTLERİ VAR
-Peki, şu an ekranlarda gazete köşelerinde gördüğümüz bir sürü insanlar bu biata eyvallah mı diyor? Ya da bunu diyen ne kadar gazeteci?
En küçük ölçekte gazetecilik yapılıyor olsa bu ülkede şu an ekranda gazetelerde radyolarda olan bir kişiyi işe almazsın çapsız ve vasatın bu kadar önemli mevkilerde yer alması meslekle hiçbir ilgisi yok. Tamamen siyasi seçimler. Sana biat edeni seçiyorlar. Bir de mücahitler türedi. İktidarı savunmayı mücahitlik olarak görüyorlar. Her şeyi bir biz biliriz havası var. Ee kardeşim bilmediğiniz bir şey var bu ülkede; siz demokrasiyi bilmiyorsunuz! İtiraz ediyorsunuz sizi hain ilan ediyorlar. Niye; çünkü emir komuta zincirinden biat kulluğa geçtik. Asker vesayetinden geldik, biattan kulluğa geçtik. Bunlara arasında tercih yapamazsınız. Ama seçmediğiniz zamanda lanetleniyorsun.
+1, ÖLMÜŞÜN ARKASINDAN KONUŞULMAZ
- '+1' hem kadrosu hem de Gezi Parkı olayları esnasındaki yayınları ile dikkat çekti, izleniyordu da… Buradan ceketiniz alıp çıkmanız nasıl hâsıl oldu?
Ben işe ideolojilerin karışmasının bu işte zafiyet yaratacağını düşünürüm. Bu iş habercilik muhalefetin istediğini yapalım diyerek de olmaz, sadece patronun istediğini yapalım diyerek de. Gazetelerin, televizyonların izlenirliğine bakın berbat bir yerde. Sosyal medya her gün tokatlıyor onları. Yani bir devi döven bir fare var. Niye baş belası çünkü haber alıyorsunuz.
Ben +1’de şunu söyledim; ne yandaş tarafından ne düşman tarafında olması gerekmiyor haberin kendisi başlı başına bir şeydir. Gerçeğin peşinde gidersin ve onu aktarırsın.
+1’de muhalif insanların bir araya geldiği bir kanal olması çok da önemsediğim bir durum değildi. İşini yapması yeterliydi. Böyle oluşturuldu. Tek bir şart konuştum işe karışılmayacak. Bunu konuşmak bile ne ayıp işine karışmamalarını istiyorsun. Sansür oto sansürden bahsediyoruz sektöre yeni girmiş birinin bunu bu kadar kolay söylemiş olması beni delirtti. Çok büyük tepki gösterdim. Bunu bu kadar kolay nasıl söylersin? Medyada olmayı habere müdahale etmekten ibaret sanıyor. Ben buna izin verseydim parasız pulsuz alt yapısı berbat bir yerde neden yapayım? O zaman ben neden yıllarca işsiz kaldım?
Diyorlar ki +1 istenen başarıyı yakalayamamış falan… Yediririm o reytingleri bunu diyene! İki ayda bir kanalı sıfırdan bir yere taşımak medya tarihinde yok. Benim tek umut bağladım şey şu; sen işini doğru yap karşılığı bu var bu ülkede. Şartları en kötü yerdi +1.
“HÜKÜMET KURTLA BİR OLUYOR KUZUYU PARÇALIYOR ÇOBANLA DA AĞLIYOR”
Diyelim muhalif bir şey yapıyorsun kime ne sen buna hükümet olarak buna nasıl karar verirsin. Her şey zaten elinde. Çünkü sakladıkları çok şey var o yüzden bu kadar sansür ve oto sansür uyguluyorlar. Bu ülkeyi 11 yıldır cemaat ile beraber yürütüyorlar ama yoklar, ikincisi bunun adından bile bahsedemiyorsunuz.
AKP’nin yanlışlarını söylemek bile islamafobia haline dönüşüyor. Her yapılanma, kendi iktidarını korumak için her kavramı kullanıyor. Elinde İslam denen çok ciddi bir silahı var. Ama insanla şunu sormalı 11 yıldır tüm güç elinde neden türban sorununu çözmedin. Son 50 yılın en güçlü iktidarına sahipsin ama hala şikâyet ediyorsun. Şu mazlumluk hikâyesinden bir çıksınlar artık. Hep siz eziliyorsunuz hep siz dövülüyorsunuz sanki 12 Eylül sadece bunlara yapılmış, 28 şubat daha ağır bir darbe bir girişimi ama onu değil 12 Eylül’ü konuşuyorlar. Askeri çekip polisi ortaya çıkarıyorlar. Postalı çekip jopu uzatamazsın kabul etmiyorum.
Vatandaş benim döverim diyor bir ülkenin başbakanını şiddeti kıyaslıyor. Daha insancıl davranmak yerine döverim diye kafa tutuyor o zaman Mısıra niye Ey batı orayı yalnız bırakıyorsun diye bağırıyorsun.
- Peki, Gezi parkı olayları ile devam edelim. Kitabınızın girişinde adeta gezi parkı anlatılıyor. Hatta Gezi Parkı’nın provokatörü bile sayılabilirsiniz, parkta da fazlasıyla zaman geçirdiniz gözlemlediniz. İnsanların derdi ne?
Kitabı okuyunca emin ol bana provokatör damgasını hemen yapıştırırlar ki hiç alakası olmayan bir şey. Gezi bambaşka bir şey oldu. Türkiye’nin 50 yılda yapamayacağını 15 günde yaptı. O gençler, sokağa çıkan insanlar yeter dedi. Yeter de! BU ülkenin başbakanı “Biz insanların yaşam şekline nerede karıştık diyor. Karıştılar ve yalan söylüyorlar. Bu ülkede Başbakan istemiyor diye dizi senaryolar değişti, oyuncuların kıyafetleri değiştirildi hatta diziler yayından kalktı.
BAŞBAKAN ARTIK KORKUYOR, LİDERLER İSE SARSILDI
Elbette bir patlaması olacaktı. Ve artık korkuyor. Başbakanın açıklamalarından tavrından bunu anlamak çok kolay. Sarsıldı, hepsi sarsıldılar. Bu iktidarın 3 tane yönetme biçimi var. Eristik diyalektik, kurbağa teorisi, ceberut baskı zorlama. Hep bunla halletmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet mitinglerinin aynısı dedi bir ideolojiye mahkûm etmek için ama çocuklar çıktı ve Mustafa Keser’in Askerleriyiz’ dedi yıktı bu planı…
Gezi birçok kesimi bir araya getirdi ama liderler bu durumdan memnun olmayan açıklamalar yaptı.
Kürtler bu süreçten tamamen uzak durdular. Koalisyon ortağı duruşu sergilediler. İktidar, cemaat ve Kürtler! Gezi’nin siyaseten önemli bir noktası ne oldu biliyor musunuz? İlk defa lider hegemonyası yerle bir oldu. Liderlerin açıklamalarına rağmen bir araya gelmeyecek insanlar oradaydı. Beşiktaşlı Galatasaraylı, Kürt-Türk. İnsanların işte bu yan yana gelmesinden rahatsız oldular. Kim şiddet istiyormuş? Bu ülkede kimse bunu sormuyor. Çünkü soru sormak suç ama soru sormayan gazeteci olamaz.
- Kürtler demişken Gezi Parkı’nın en önemli sloganlarından biri de ’30 yıldır Güneydoğu’yu biz bu medya’dan izledik’ oldu... Bu sloganı o dönem medya sektöründe olan bir olarak katılıyor musunuz?
Bak en başından söyleyeyim bu ülkede Kürtlere çok büyük haksızlık yapıldı. Aslında şöyle bir durum var. Geçmişte militarist konumdaki medyanın bugün biat kulluk haline gelen medyadan çok fazla farkı yoktu ama şöyle bir farkı vardı insanlar kalkıp kendini ifade edecek bir yer buluyordu. Şimdi bulamıyor. Doğuda çok önemli şeyler oldu. Büyük haksızlıklar oldu ama bizim haksızlıkla yüzleşmek gibi bir kültürümüz yok üstünü kapatarak ilerliyor. İnkârdan gelen bir kültür var.
- Şimdi de onlarca gazeteci Gezi Parkı olayları sürecinde işinden oldu bir kıyım süreci yaşanıyor
Ben doğrunun peşindeyim gerçeğin ıslığını çalmaya çalıyorum ama bunun vahşete dönüşmesi çok acı. Niye sen karar veriyorsun izleme dinleme, izleme, okuma. Ben üst düzey yöneticilik yaptım sen nasıl benim elimden tüm haklarımı almaya çalışıyorsun. Nefes aldığına dua etsin deniyor kime hesap vereceğim? Nefesim yettiği kadar konuşacağım. İşsiz kalan insanlar için de üzülürüm, bu gaddarlığa maruz kaldıkları için. Ama beni engelleyemeyecekler işimi elimden alabilirler ama düşüncelerimi alamazlar. Twitter var, blog var; duyururum.
KORKU İMPARATORLUĞU YIKILDI
- Gezi sürecinin hükümeti korkuttuğunu düşünüyorsunuz sizce bu süreci bastırabilir mi?
Türkiye’de 50 yılda yapacağını bu gençler 15 günde yaptılar. Bu gençleri anlamak için çok kolay bir yol var aslında. 3 tane film ve 3 tane slogan Gezi’yi… Lahey, V For Vandetta ve Dövüş Kulübü artı Play Station!
Artık insanların bir hikâyesi var ve hikâyesi olan insanı yenemezsiniz. Arkasında kadınların olduğu bir hareket var. Kadını inandığı şeyden vazgeçiremezsiniz.
Fotoğraflar: Yasemin POLAT