Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
36,4381
EURO
38,1880
IMKB
9.911,000
ALTIN
3.377,450
 
Hava Durumu ANKARA
3 / 8 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
12 YIL SONRA MI KÖTÜ OLDUK?
12 YIL SONRA MI KÖTÜ OLDUK?
 
Fethullah Gülen'in Zaman Gazetesi'nde Ekrem Dumanlı'ya verdiği röportajın üçüncü bölümü yayınlandı. Gülen bu bölümde AK Parti-Cemaat kavgasının detaylarını anlattı. İşte röportajın üçüncü bölümü...12 yıldır bu insanlarla beraber çalıştınız onlar bunca senedir emrinizde görev yaparken iyi idi de yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra birden kötü mü oldular? H
 
19.3.2014 - 09:16

HAK VE HÜRRİYETLER DARALTILIYOR

"Fethullah Gülen Hocaefendi, topluma sağduyu çağrısı yaptığı röportajının üçüncü gününde ‘AK Parti-Cemaat kavgası’ iddialarına açıklık getirdi. Öncelikle bu yaklaşımın doğru bir teşhis olmadığını belirten Hocaefendi, Türkiye’de son yıllarda temel hak ve hürriyetler  konusunda ciddi bir daralma yaşandığını söyledi. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dilinin her kitleyi ötekileştirdiğini, toplumu kutuplaştırdığını vurguladı. Bu sebeple Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ denmesine itiraz ettiğini hatırlattı. Bir siyasî parti olmadıklarını ve hiçbir zaman da olmayacaklarını ifade ederken “Hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit mesafedeyiz. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.” dedi.

Hocaefendi, Hizmet Hareketi’nin örgüt olarak gösterilmesine itirazını ise “Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir.” sözleriyle özetledi. Camia’nın durduğu yer konusunda da çarpıcı ifadeler kullandı: “Biz dün nerede duruyorsak bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim ona bakmak lazım.”

Dıştan bakıldığında bir hükümet-Cemaat kavgası var gibi görünüyor. Öyle yazılar yazıldı, analizler yapıldı. Bazıları da “Beğenmediğimiz partiyi sandıkta değiştiririz ama Cemaat’i nasıl değiştireceğiz?” diyorlar, ne dersiniz?

Evvelen şunu ifade etmek isterim ki mesele AK Parti-Cemaat kavgası değil. Temel hak ve hürriyetler konusunda son birkaç senedir ciddi bir daralma yaşanıyor. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dili her kitleyi ayrı ayrı ötekileştiriyor, toplumu kutuplaştırıyor. Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ demesine acizane itiraz ettim, ‘öyle dememek lazım’ dedim. Aleviler için de aynı şey geçerli. En tabii haklarına demokratik çözümler bulunamıyor. Belki de bulunmak istenmiyor. Cami-cemevi projesine destek verdik, beklenmedik yerlerden mevzua huşûnetle yaklaşanlar oldu.

Saniyen, biz bir siyasî parti değiliz, olmayacağız da. Binaenaleyh hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit yakınlıktayız. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bu da en tabii ve demokratik hakkımız olsa gerek. Bundan rahatsız olunmasını yadırgıyorum. Ülkeyi idare edenlere “Şöyle bir fikrim var...” demek neden suç olsun? Gelişmiş demokrasilerde fertler ve o fertlerden oluşan sivil toplum kuruluşları fikirlerini, tenkitlerini kamuoyuyla paylaşıyor ve hiç kimse bundan rahatsız olmuyor.

Şunu da eklemek isterim ki, arkadaşlarımızın kurduğu her müessese devlet denetimine açık, kanunlara bağlı faaliyet gösteriyor. Yani tamamen şeffaf bir yapıdan bahsediyoruz. Asıl şeffaf olmayanların kim olduğu son aylarda ortaya çıkan bir kısım eracif ile daha net anlaşılmıştır. Hizmet, gönüllülük esasına dayanır. Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir. Devletin her biriminde her düşünceden insan olur. Sağcısı solcusu, Alevi’si, Sünni’si, gayrimüslimi, Kürt’ü, Türk’ü devletin verdiği görevi yerine getirir. Asıl önemli olan da o insanların kanunlar çerçevesinde işlerini yapmasıdır. Hangi fikirden olursa olsun insanların devlette çalışırken fişlenmesi, mesnetsiz bir şekilde suçlanması onların haklarına, hukuklarına bir tecavüzdür. Hiçbir suç olmadığı halde, bir kere “paralel yapı” var derseniz o evham, karşınıza bin paralel yapı çıkarır. Ve masum insanlara zulmetmiş olursunuz.

Partizanlık başka, demokratik icraatlara destek başka

Deniliyor ki 12 senedir destek verdiğiniz partiye şimdi neden karşı çıkıyorsunuz? Bir menfaat birlikteliği mi vardı?

Kimseyle hiçbir menfaat birlikteliğimiz olmadı. Hep müstağni kaldık. Zira Kur’an ve sünnetten aldığımız ders öyle iktiza ediyordu. Makama talip olmayı, kendi değerlerimize ihanet gibi gördüm hep. Başkalarının içtihadına, hissiyatına bir şey demem. Ancak dünyaya talip olmayı alkışlanma arzusu altında kalmayı ahiretim için daima hatarlı gördüm. Arkadaşlarım da öyledir. Biz hiçbir zaman ne genel müdürlük, ne kaymakamlık, ne valilik, ne bakanlık talep ettik. Öyle bir talebi olan çıktıysa -ki ben öyle bir şey hatırlamıyorum- bizimle alakası yoktur. Var idiyse de kalmamıştır. Bu hissiyatımı bilvesile devlet erkânına iletmiştim.
Biz demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi gibi mevzularda samimi bir destek vermeye çalıştık. Antidemokratik dönemlerin sona ermesi, çoğulcu demokrasi kültürünün kalıcı hale gelmesi için hangi parti adım atsa onu destekleriz. Körü körüne partizanlık başka bir şey, demokratik icraatlara destek vermek başka bir şey.

Biz dün nerede duruyorsak, bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim, ona bakmak lazım. Daha birkaç sene öncesine kadar temel hak ve hürriyetler konusunda adımlar atan bir siyasî parti bugün interneti yasak etmeyi, “istihbarat devleti” dedirtecek şekilde kanunlar çıkarmayı göze alıyor. Kullandığı keskin ve yaralayıcı dil ile sosyal ahengin ayarını bozma ve demokratik teamülleri rafa kaldırma teşebbüslerine destek vermemiz düşünülebilir mi? Mesele sadece Cemaat ile sınırlı olsa buna bir şekilde katlanmayı deneyebilirsiniz. Ancak gelinen noktanın daha geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye maalesef dünyadan kopuyor, yalnızlaşıyor. İçine kapanan ve demokratik zenginliğini kaybeden bir Türkiye, sadece bu ülke insanına değil; şuuraltı müktesebatına dayanarak Türkiye’ye itimat eden, onu kendine hüsnü misal kabul eden herkese zarar verir.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin istirahat ettiği oda ile çalışma odası arasında küçük bir kitaplık bulunuyor. Yanındaki kapı ise misafirlerini ağırladığı ve sohbet ettiği salona açılıyor.

12 YILDIR BERABER OLDUĞUNUZ İNSANLAR YOLSUZLUK SORUŞTURMASINDAN SONRA MI KÖTÜ OLDU?

Hizmet hakkında örgüt ve çete suçlaması yapılıyor. Hatta seçim sonrası bir soruşturma yapılacağı iddia ediliyor…

Maalesef öfke ile çok şeyler söyleniyor. Sanırım, hakaret sadedinde söylenmedik laf kalmadı. Pek çok şeyi tükettiler. Bu arada insafa sığmayacak ithamlar da dile getirildi. Örgüt, çete gibi lafların ardından yargıyı etkilemeye yönelik yönlendirmeler de yapılıyor. Bu o kadar tavazzuh etti ki, bir dava açılacağı artık meydanlarda söyleniyor. Ortada hiçbir suç yoksa, onca yola başvurulmasına rağmen bir suç bulunamıyorsa, kanun gücünü zorlamak adalet duygusu ile telif edilebilir mi? “Paralel yapı” denen mevhum ve muğlak suçlama toplumun hemen her katmanı, her kesimi için söylenebilir. Yani devlette çalışan kişilerin inancı, ideolojisi, cemaati, tarikatı, partisi üzerinden suç çıkarmaya çalışmanın sonu yoktur.  Bir gün bir cemaati ‘paralel’ ilan eder onlara ‘çete’ derseniz, bir başka gün biri de çıkar başka topluluklar için aynı iddiaları gündeme getirir. Devlette vazife alan ama bu arada bir sosyal, siyasî veya dinî bir topluluğa sempati besleyen herkesin başına bir gün ‘paralel devlet’ suçlaması bela kesilebilir. Hatta bugün bu mevzuyu sıkça diline dolayanların bir gün benzer bir suçlamayla karşı karşıya gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Öyle ithamlarla insanlar zan altında bırakılırsa ne nizam kalır ortada, ne adalet.

Bir devlet memuru dairedeki amirini dinlemiyorsa, hukukta bunun tecziye usulü bellidir. Kanunlar çerçevesinde bu itaatsizliğin hesabı sorulur. Ancak meseleyi hukukî mecrasından çıkararak binlerce insanı yaftalayıp oradan buraya sürmenin insanlar hakkında davalar açıp zulmetmenin tarih önünde hesabı verilemeyeceği gibi ötede de hesabı verilemez.

Yargıya baskı yaparak zorla dava açmak katmerli bir zulüm olur ve maşeri vicdan bunun hesabını sorar. Ayrıca uydurma davalardan hukukî bir netice alınamayacağı da aşikârdır. Kaldı ki kanunlara riayeti bir tarz-ı hayat haline getiren bu ülkenin insanlarına örgüt derseniz size de sorarlar: 12 yıldır bu insanlarla beraber çalıştınız onlar bunca senedir emrinizde görev yaparken iyi idi de yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra birden kötü mü oldular? Her cuma hutbelerde kıraat edilen o ayeti hatırdan dûr etmemek lazım: “Allah adaletle emrediyor…” Yani kul hakkı yememekle, insanların hukukuna tecavüz etmemekle emrediyor.

TARAFTARLARINA “ASKERE DİZ ÇÖKTÜRDÜK” DİYENLER, TUTUKLU SUBAYLARA “BİZ DEĞİL CEMAAT YAPTI” DEDİLER

Uzun bir zamandan beri hükümet kaynakları yurtiçinde ve yurtdışında bütün olumsuz gördükleri şeyleri Cemaat’e, demokratik ve olumlu gördükleri her şeyi kendilerine mal etmekteydi. Şimdi Ergenekon sanıkları serbest bırakılırken yine benzer bir metotla faturayı “Cemaat”e kesiyorlar. Bu propaganda zaman zaman etkili de oluyor… Ne dersiniz?

Bu iftiralarla toplumun önemli kesimlerini iğfal etmeyi denediler. Mesela bazı medya gruplarına, “Bizim sizinle bir problemimiz yok ama Cemaat sizinle uğraşıyor.” dediler. Şimdi internetlere düşen o kayıtlar gösteriyor ki ülkeyi yöneten insanlar işi gücü bırakıp bu insanların mahkûm olması için uğraşmış. İş dünyasından ihalelere girip hakkıyla kazanan insanları bile doğrudan müdahale ederek saf dışı bırakmışlar. Burada en üzücü şey, bu tür yanlışları masum bir kitlenin üzerine yıkarak korkunç bir vebale girmeleridir. Bu konuda yapılan gıybetler, atılan iftiralar o kadar çok ki, mahzun olmamak elde değil.

En üzücü kısmı da ordu ile ilgili. Kapalı kapılar ardında “Askere diz çöktürdük, karşımızda topuk selamı verdirdik, askerî vesayeti sona erdirdik...” gibi cümleler kuranlar, askerî yetkililere de, “Bu işi biz çözeriz ama cemaat mani oluyor.” dediler. Halbuki birkaç günde MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan için yasa çıkardılar. İsteselerdi ve samimi olsalardı eski Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ ve diğerleri için, bir gecede kanun çıkarırlardı.
Kaldı ki ben size bir hissiyatımı söyleyeyim. Arkadaşlarım defalarca şahittir ki o emekli askerlerin derdest edilmesi karşısında yüreğim burkulmuş, gözlerim dolmuştur. “Ah keşke bu şerefli üniformayı üzerinde taşıyan insanlar, bu durumla hiç karşı karşıya gelmeseydi...” demişimdir. Ne var ki benim mer’i hukuka müdahale etmem ya da bu konuda herhangi bir telkinde bulunmam mümkün değil. Darbe, ağır bir suçlamadır ve hukuk kendi kuralları içinde bunun hesabını sormak zorundadır. Ona bir şey demem. Ancak keşke yaşını başını almış, uzun yıllar hep saygı görmüş insanların yaşları, sağlık durumları dikkate alınarak hukuk içinde bir yol bulunsaydı...

Hissiyatımız budur. Hep de böyleydi. Şimdi sanki onları zor duruma düşüren “Cemaat”miş gibi davranılması gerçeklere münafidir. Geçenlerde üst düzey emekli bir emniyet istihbarat görevlisi, bir gazeteciye konuşmuş. Arkadaşlar bana internetten okudu. Diyor ki: “Hangi operasyonu yaptıysak operasyon öncesinde Sayın Başbakan’ın bilgisi vardı.” Sanırım bir köşe yazısına konu edilen bu beyanat hiçbir makam tarafından yalanlanmadı. Şunu sormaya hakkımız yok mu: Madem bütün operasyonları biliyor ve bu icraatlar sizin bilginiz dahilinde yapılıyorsa bugün ‘kumpas’tan bahsedip insanları zan altında bırakmak büyük bir vebal almak değil mi? Öyle bir kumpas varsa neden o zaman müdahale etmediniz? Şayet biliyor ve müdahale etmediyseniz ‘kumpas’a  ortak olmuş sayılmaz mısınız?"

Kaynak: Zaman




Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


KUMPAS VARSA BAŞBAKAN DA ORTAK

'DIŞ GÜÇLER SÖYLEMİNE İNANMIYORUM'

EGEMEN BAĞIŞ, O KAYITLAR İÇİN ÖZÜR DİLED
»  FLAŞ.. 10 KCK TUTUKLUSUNA TAHLİYE
»  ALO FATİH VARDI,ŞİMDİ ALO MUSTAFA ÇIKMIŞ
»  MECLİS'TE TARİHİ BULUŞMA
»  MUĞLA'DA TEKNE FACİASI!
»  AKP,BU FOTOĞRAĞRAFI NASIL AÇIKLAMIŞTI?
»  HÜKÜMETTEN FLAŞ ÖCALAN KARARI AÇIKLAMASI
»  MANSUR YAVAŞ AFİŞ KORSANLARINI YAKALATTI
»  BDP'DEN KCK'YA SERT YANIT!
»  SOW'U DUYGULANDIRAN SÖZLER!
»  BENZİN'DE 2, MOTORİN'DE 5 KURUŞ İNDİRİM!
»  BİZDE VE DÜNYADA MİLLETVEKİLİ MAAŞLARI!
»  ÖCALAN'A ŞARTLI TAHLİYENİN ÖNÜ AÇILDI
»  GÜLEN: 'EGER BİZ PARALEL DEVLETSEK...'
»  AMBULANS HELİKOPTERLE SEÇİM ÇALIŞMASI!
»  BUGÜN ALİ İSMAİL KORKMAZ'IN DOĞUM GÜNÜ!
»  CİZRE'DE NEVRUZ KUTLAMASI KANA BULANDI
»  ''BU YAŞIMDA YAŞAMAKTAN UTANIR OLDUM''
»  ARINÇ'IN AKRABASI AKP'DEN CHP'YE GEÇTİ
»  AKP'NİN FEZLEKE UYANIKLIĞI!
»  ŞEHİT POLİSİN AİLESİNE TAZİYE
»  TOPBAŞ VE SARIGÜL TWEETTER'DE KAPIŞTI!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.