Resmi kayıtlara göre 4 milyon resmi olmayan kayıtlara göre 10 milyon insanın işsiz gezdiği bir ülkenin Başbakan'ınen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi yaptığı "en 3 az çocuk yapın" çıkışı tartışma yarattı.
Tartışmaya katılan vatandaşlar, Erdoğan'ın 4 çocuğum var keşke daha fazla yapsaydım sözüne içerlediklerini belirteder, "bizim çocuklara senmi bakacaksın, gemiciklerde alacakmısın"diye tepkilerini dile getirdiler.
Sağlık Bakanı başta olmak üzere diğer bakanlarında zaman zaman Başbakanla aynı ağzı konuştuklarına dikkat çeken vatandaşlar, başbakan'ın çocuk yapın demisi için üylkede işsizliğin olmaması, insanların mutlu ve refah içinde olmaları gerektiğini belirterek."Başbakan'ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Doğan her çocuk 5 bin dolar borçla doğuyor, işsizlik had safhada, işçi ve emekliye verdiğiniz maaş ortada, insanlar geçim derdindeyken ortaya çıkarak böylesine laflar etmek milletle dalga geçmek ve alaya almaktır. Kendisini kınıyoruz" dediler.
öte yandan kadın dernekleri ise bunun kadını eve kapatmak olduğunu iddia ederek konuyla ilgili düşüncelerini şöyle dile getirdiler:
Başbakan Erdoğan'ın Uşak'ta 8 Mart Kadınlar Günü etkinliğinde yaptığı konuşmaya kadınlardan büyük tepki geldi. Erdoğan'ın aile planlaması ile ilgili olarak "Eğer nüfusumuzun azalmamasını istiyorsanız bir ailenin üç tane çocuğu olmalı" açıklamasını değerlendiren KADER Başkanı Av. Hülya Gülbahar, nüfusun çoğalmasıyla sorunların çözülmesinin mümkün olmayacağını söyledi.
'RADİKAL İSLAM ANLAYIŞININ GEREĞİ' Erdoğan'ın açıklamalarının radikal İslam anlayışının bir gereği olarak tanımlayan Gülbahar, yeni yasal düzenlemelerde işyerlerine kreş açma zorunluluğunun kaldırılmak istendiğine dikkat çekerek "İşyerlerinde kreşleri kaldıracaklar, böylece kadını iyice eve hapsedecekler. Varolan muhafazakar anlayışın göstergesi bu söylemler. Eşitlikten bahsetmek mümkün değil" diye konuştu.
'ÜÇ ÇOCUK DOĞURAN EMEKLİ OLAMAZ'
Gülbahar, yeni sosyal güvenlik yasa tasarısı ile prim ödeme günü artırıldığına dikkat çekerek, üç çocuk doğuran bir kadının prim süresini dolduracak kadar çalışmasının ve emekli olmasının mümkün olamayacağını savundu.
2007 yılında 237 bin genç kadının iş hayatından çekildiğine dikkat çeken Gülbahar, işsiz nüfusun içinde de yüzde 88'in kadınlardan oluştuğunu kaydetti. 2007 sonu itibarıyla AB ülkelerinde çalışan kadınların oranının yüzde 60 olduğunu Türkiye'de ise bu oranın sadece yüzde 18'de kaldğını belirten Gülbahar, "Birkaç sene sonra kadınlar tamamen iş hayatçından çıkarılacak. Bu sayede kadınlar hem ekonomik, hem sosyal, hem de siyasal hayattan kopartılmış olacak. Cinsiyetçi iş bölümünü AKP kendi işine geldiği gibi uyguluyor" diye konuştu.
ARTIK REFERANS AB DEĞİL, İSLAM
Kadının İnsan Hakları Derneği Kurucu Başkanı Pınar İlkkaracan ise 2001 seçim döneminde Başbakan Erdoğan'ın aynı söylemleri kullandığını hatırlatarak, "O dönemde aile planlaması adı altında kürtaja karşı bir duruş vardı. Hükümet ilk beş yılda AB yanlısı gibi görünse de büyük resimde artık AB'yi terkettiği anlaşılıyor. Artık birçok konuyu İslam referanslı olarak gündeme getiriyor. Çok çocuk da İslami yapının bir göstergesi" diye konuştu.
10 yıl önce yaptıkları bir araştırmada Doğu Anadolu Bölgesi'nde ortalama çocuk sayısının dörde ulaştığının altını çizen İlkkaracan, çok çocuğun kadınları genç yaşta anne olmaya yönelttiğini, okumalarını engellediğini, buna karşılık sağlık, eğitim ve güvenlik açılarından en ufak bir destek görmediklerini vurguladı.
'AİLE PLANLAMASI İSLAM'DA DA VAR'
İslam'ın aile planlamasına açık bir din olduğuna dikkat çeken İlkkaracan, "Hatta hristiyanlıktan bile daha geniş görüşlü bir din. Ancak 'Batı'nın ahlakı kötüdür' düşüncesi aşırı islamcılığın temelinde yatar. Son derece hızlı bir şekilde islamı yapı gelişiyor. Ama ne yazık ki bu çok yanlış bir islam yorumu" diye konuştu.
Anayasa'ya Aralık ayında eklenen maddelerle engelliler, yaşlılar ve çocuklarla birlikte kadının da korumaya muhtaç kategorisine sokulmasının da bu anlayışın bir eseri olduğunu kaydetti.
'100 MİLYON OLALIM ANLAYIŞI ANLAMSIZ'
Prof. Dr.Seyfettin Gürsel ise, Türkiye İstatistik Enistütüsü Kurumu'nun öngörülerine göre 2040'ta ülke nüfusunun 85 milyon civarında olacağını hatırlatarak şunları söyledi: Bu, AB'nin en fazla nüfusa sahip ülkesi Almanya iken Türkiye'nin de yüksek nüfusu ile söz sahibi olabileceği anlamına geliyor. Ancak 100 milyon olalım anlayışı anlamsız. Daha fazla nüfus artarsa, zaten kalitesiz olan eğitim sisteminin yetersizliği iyice göz önüne çıkacak. Daha çok nüfusa değil, daha kaliteli ve eğitimli işgücüne ihtiyaç var. Çok çocuk isteniyorsa, ona göre olanakların sağlanması gerekiyor. Türkiye eğitimde nal topluyor. Meaksika ile birlikte OECD ülkeleri arasında en sonda yer alıyor. Mevcut kıt kaynakların eğitime yöneltilmesi ve kadının da işgücüne katılması gerekiyor.
ANNE-ÇOCUK SAĞLIĞI AÇISINDAN DA RİSKLİ
Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından geçtiğimiz yıl açıklanan veriler de pek iç açıcı değil. Araştırmaya göre ulusal gelirleri Türkiye’den daha düşük olan Çin, Vietnam, Tunus, Kolombiya ve Ukrayna gibi ülkelerde, çocuk ölüm oranları Türkiye’den daha az. Hey yıl 2 milyon kadının gebe kaldığı Türkiye'de, her yıl bin 400 anne, doğumla ilgili komplikasyonlar sonucu hayatını kaybediyor. (GAZETEPORT)