Şöyle klişe bir soru vardır: “Issız bir adaya düşseniz yanınıza ne almak istersiniz?” diye. Galiba ben Meltem’i almak istiyorum. Kızın her derde deva bir durumu var. Kendisini yıllardan beri tanıyorum ve her seferinde enerjisine, pozitif bakışına, eğlenceli haline hayran oluyorum. Benimle beraber siz de herhalde geçen haftalarda İstanbul Moda Haftası’nda çıktığı defiledeki performansına hayran olmuşsunuzdur. 40’lık Meltem podyumda esti
Foto galeri için tıklayın
İnsan ona bakarken, onu seyrederken ya da dinlerken otomatik olarak gülümsüyor. Çünkü Meltem size bu hissi veriyor. Tabii ki onunla ilgili bir hikâye bundan ibaret değil. Kendisi şahane bir sanatçı, iyi bir oyuncu ve şimdilerde iyi bir öğretmen. Meltem, Levent’te yeni bir stüdyo açmış. Burada da oyunculuk dersleri veriyormuş. Güzelim manolya ağaçlarıyla çevrili stüdyosunda onunla yeni projeleri ve kendisiyle ilgili çok keyifli bir sohbet yaptık.
İlk defa mankenlik yaptın, şahaneydi de bunu
nasıl bir enerjiyle ve niye yaptın?
Böyle bir teklif geldi, ben de kabul ettim. İlk defa podyuma çıkacaktım ve çıktım, yapmam gerekeni yaptım. Tabii ki manken olmadığım için podyumda da ben gibi yürüdüm, ben gibi davrandım ve ben gibi hareket ettim. Oradaki beni, ne kadar yansıtabilirsem, ne kadar özgür davranabilirsem o kadar ben olabilecek ve seyredenleri etkileyebilecektim. İnsanlarla interaktif bir durum yaşamak çok keyifli bir şey. Ben de çok eğlenceli bir 3 dakika geçirdim. Podyumda çocuklar gibi eğlendim.
Meltemciğim maşallah taş gibisin. Özel bir spor ya da diyet yapıyor musun?
Tamamıyla genlerle alakalı bir şey. 1-2 senedir senaryo yazdığım için bilgisayarın başında çok zaman harcadığımdan dolayı spor yapamıyordum. Şimdi yeniden başladım.
Diyete gelince hayatımda hiçbir zaman diyet uygulamadım. Zaten uygulamayı da bilmem ve beceremem.
Meltem Cumbul
Foto galeri için tıklayın
Peki sendeki bu değişikliğin, bu güzelliğin sebebi nedir?
Aslına bakarsan bende hiçbir değişiklik yok fakat ben olan Meltem, oynadığım roller itibariyle uzun bir süredir ön planda değildi. Oynadığım roller ve oynadığım karakterlerden ötürü daha kilolu ya da daha sıradan olmam gerekiyordu. Çabuk yüz değiştirebilen, var olduğum ortamlara çabuk uyum sağlayan biriyim. Karakter neyi gerektiriyorsa onu en iyi şekilde yaşatabiliyorum. Ama kendime dönersek beni Meltem olarak görebildiğiniz çok az zamanlar var. Dolayısıyla şu aralar bir rol ya da bir karakteri yansıtmadığım için sadece Meltem’i görüyorsunuz.
İyi niyetli olduğum için yapılmak istenen kötülüğü anlamıyorum
Meltem Cumbul’u böyle pozitif ve iyi niyetli yapan şey nedir? Yani yoga, meditasyon falan mı yapıyorsun?
Yok, hayır hiçbir şey yapmıyorum sadece neysem o oluyorum. Olduğum varlık yani ben: Allah inancı taşıyan, iyi niyeti, saflığı, masumiyeti önemseyen, düşüncesinde özgür biri. Başıma gelen acılara karşı daha hüzünlü bir ben. İnatçı, zaman zaman sabit fikirli taraflarım genel pozitif yapımı etkilemeye çalışsa da kazanan taraf hoşgörülü, yargıda bulunmayı sevmeyen taraf oluyor. Allah’tan sağ duyulu bir tarafım var da tıkandığım noktalarda yardımıma koşuyor. İnsanın niyeti iyi olunca sana karşı yapılan ya da yapılmak istenen kötülükleri de anlamıyorsun, iyiye yoruyorsun. Ara ara “Acaba bu bir korunma mekanizması mı?” diye düşünmedim değil; lakin yapım ve büyütülme tarzımın bu olduğu inancındayım. Beynimde her şeyi düşünebilme özgürlüğünü tanıyorum kendime. Ama düşündüğüm şeylerin hangisini yapıp yapmayacağıma özgür irademle karar veriyorum. Hayatta her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna inanıyorum... Olanların ne fazla, ne de eksik kaldığına inanıyorum. Mükemmelliğin parçaları olarak biz de elimizden geldiğince ona layık olmalıyız.
Biliyorum ki kendine çok emek verdin ve veriyorsun. Yeni projelerin de olduğunu biliyorum. Bize biraz bunlardan bahseder misin?
Eğitime çok inanan biriyim. Hep kendimde yetersiz bir şeyler gördüğüm için yapı gereği daha iyisi olabilir diye uğraş veriyorum. Mesela iki buçuk yıl tek bir kitabını okuduğum Eric Morris’i bulup, sadece o metodu öğrendim ve şimdi beni en mutlu eden şey, mezun olduğum okulda, Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı’nda, Eric Morris metodunu öğretmek. Aynı zamanda da kendi stüdyomda oyunculara Eric Moris metodunu öğretiyorum.
Meltem Cumbul stüdyosu ne zamandan beri var?
Daha çok yeni, sadece 1 ay oldu. Amatör oyuncular azınlıkta olmak üzere daha çok profesyonel oyuncularla çalışıyorum.
Oyunculukta yetenek önemli değil, ben yetenekli değilim
Öğrencilerine öğrettiğin Eric Morris metodu nedir?
Rol yapmak yerine, olmayı hedefleyen bir metod. Olabilmek için de pişmen gerekiyor yani kendini iyi tanıman; neye, kime karşı ne hissettiğini iyi bilmen gerekliliği üzerine kurulu. Olacağın karakterin hissettiği zorunlulukları kendi hayatında hissettiklerinden buldukça gerçeklik seviyeni koruyabiliyorsun. Bir de buna an be an ne hissettiğini eklersek hayat kadar gerçek anlara ulaşabilirsin ve sürprizli bir oyunculuk sunabilirsin, çünkü her gerçekte izlenebilir olmayabiliyor.
Evet metot çok önemli tabii ki ama ya yetenek... Yeteneğin önemi yok mu?
Bence hayır, mesela bana sorarsanız yetenekli olan ben değil, benim hayatımdaki insanlardır. Çünkü bana yaşattıkları, var olma biçimleri, hayatıma kattıkları... Seçim olarak onları kullanıyorum ben. Karşımda kimin olduğunun, olayın hiçbir önemi yok benim için. O olaylar benim hayatımda bulduğum aynı duyguyu yaşatan şeyler. Olay önem taşımıyor ama duygusu nedir, duyguyu kendi hayatımdan bulduğum zaman benim hayatımdaki kişilerin ve bana yaşattığı duygunun önemi var. Önemli olan onların bana hissettirdiklerine ya da kendi hissettiklerime ulaşabilecek açıklıkta bir enstrümanım olsun. Duygulara kolaylıkla akses edebileyim. Her türlü hisse kolay geçebilen oyunculara genellikle yetenekli deniyor lakin bu zaman içinde egzersizle de ulaşılabilecek bir durum. Bu yüzden ben yeteneği, işçilik aşamasında görüyorum yani karakteri yorumlarken ulaşabildiğin gerçekliğin fütursuzca açığa çıktığı yerde. Eric Morris metodu bu açıdan çok faydalı.
Bu kadar dizi, film çekiliyor. Sen niye hiç birinde yoksun?
Ben bu sezon dizide oynamak istemedim ama film derseniz, bir tanesinin senaryosunu yazdığım 2 film projem var. Bunlar da Eylül ayına kadar bir şekilde hayata geçecek.
Babamın ataları Nepal’den geldiği için Hint filmimin galasına onu da götüreceğim
Biraz Bollywood’tan bahsedebilir miyiz? Oradaki projen nasıl gidiyor? Niye böyle bir projede bulundun, biraz anlatsana?
Bundan iki sene önce Goa Film Festivali’nde jüri üyesi olarak bulundum ve Gönül Yarası gösterildiğinde seyircinin oyuncuyu ne kadar önemsediğinin farkına vardım. Orada yapılan basın toplantısında bana bir Hint filminde oynamayı isteyip istemediğim sorulmuştu. Ben de: “Ben isterim lakin beni niye istesinler?” diye cevap vermiştim. Çünkü izlediğim ya da hatırladığım hiçbir Hint filminde yabancı birilerini görmedim. Bundan 4 ay önce menajerlik şirketim beni aradı ve “Bollywood yapımı bir film için yönetmen seninle görüşmek istiyor” dedi. Şaşırdım kaldım tabii... Kalabalık bir Hintli ekip bizim ofise geldi, ofistekiler de şaşırdı... Annemin Raj Kapoor hayranı olması, filmde de başrolü Raj Kapoor’un oğlu Riji’yle paylaşacak olmam beni heyecanlandırdı ve teklifi kabul ettim. İki ay önce Kaş çekimleri bitti. Mart ortası da Hindistan çekimleri başlayacak. Temmuz ayında filmin galası var. Babamın ataları Nepal’den geldiği için galaya onu da götürmek istiyorum.
Annem çok titizdi, bizi toz deterjanla yıkardı
Pervol’ün yeni yüzü oldun. Bu nerden çıktı, niye seni seçtiler?
Yapılan anketlere göre insanların en güvendiği, en inandığı yüz benmişim. Markanın beni seçiş nedeni bu... “Sen niye onları tercih ettin?” derseniz. Benim bununla ilgili komik bir hikâyem var. Bir markanın yüzü olacağınız zaman markanın güvenilir olup olmadığını, sizin imajınıza uyup uymayacağını kafanızda ölçüp biçiyorsunuz ve marka hem güvenilir olduğu için hem de benim hayatımda sıvı deterjanın bir önemi olduğu için teklifi kabul ettim. Komik tarafı da çok titiz olan annem bizi küçükken toz deterjanla yıkardı. Bu yüzden benim zaten toz deterjana karşı bir alerjim var. Bütün sebepler bir araya geldi ve tabii ki iyi bir ekip, güvenilir bir kadro da kararımı etkiled