CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun ‘casusluk’ iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılması ve tutuklanmasının ardından 15 Haziran’da Ankara’daki Güvenpark’tan başlattığı yürüyüş, 8 Temmuz günü İstanbul Maltepe’deki miting alanında sona erdi. Ankara’dan çıkışının ardından Bolu, Düzce, Sakarya ve Kocaeli’den geçerek İstanbul’a ulaşan CHP liderine yol üzerinde milyonlarca adalet arayışçısı eşlik etti. Elinde ‘adalet’ yazılı dövizle Ankara’dan çıktığında yanında yaklaşık 10 bin kişi bulunan Kılıçdaroğlu’nu, İstanbul’daki ‘bitiş’ çizgisinde 2 milyondan fazla kişi karşıladı.
Adalet Yürüyüşü’nün en yakın tanıklarından biri de ilk günden itibaren ‘yolda düzüleceğine inandığı’ kervanın bir parçası olan Hürriyet gazetesi foto muhabiri Selahattin Sönmez’di. Sadece 10 dakikalık bir molayla 20 kilometreden fazla yol alınan ilk gün Kılıçdaroğlu’yla birlikte yola çıkan Sönmez, mitinge katılmak isteyen ancak alana sığmayan binlerce kişinin sevgi gösterileri arasında Maltepe’ye ulaştığında da CHP liderinin yanındaydı.
432 kilometrelik yol boyunca yaklaşık 50 bin kare fotoğraf çeken deneyimli foto muhabir, yürüyüşün sona ermesinin ardından 25 günlük tanıklığını 209 kareyle bir kitaba dönüştürdü. Daha yoldayken hakkında konuşmaya, hayaller kurmaya, fikirler üretmeye başladığımız ‘Adalet’i yolda arayanlar’, Maltepe’deki mitingden yaklaşık 40 gün sonra, yol yorgunluğunu atlatıp da günde 5 saat uykuyla 20 kilometre yürümenin gözümüzde tütmeye başladığı günlerde baskıdan çıktı. Yürüyüşün başından sonuna bir parçası olanlar için geride kalan kilometrelerin görsel bir günlüğü olan kitap, aynı zamanda da bu deneyimi yerinde yaşayamamış, atılan her bir adım için evinde heyecanlanmış, yürüyüş yakınına geldiğinde işten 2 saat izin alıp da desteğe koşmuş, yol üzerinde yürüyüşçülere soğuk su dağıtmış, Maltepe’deki buluşmaya tanıklık edebilmek için günler öncesinden planlarını yapmış olan milyonlarca kişiye de bu deneyime daha yakından tanık olma fırsatı sunuyor.
Ön sözünü Kılıçdaroğlu’nun yazdığı ve Doğan Kitap tarafından basılan kitaba, Adalet Yürüyüşü’ne katılan eski CHP Genel Başkanı, gazeteci Altan Öymen, T24 yazarı Hasan Cemal, Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı, sosyolog Emre Kongar, Saadet Partisi, Has Parti ve MazlumDER’in kuruculuğunu yapan Prof. Dr. Cihangir İslam, ilahiyatçı, yazar İhsan Eliaçık, Sosyalist Enternasyonel Başkan Yardımcısı Umut Oran, şarkıcı Melike Demirağ, oyuncular Gülriz Sururi, İlyas Salman, Mustafa Alabora ve Orhan Aydın, gazeteciler Deniz Zeyrek, Melis Alphan, Ömer Topsakal, Rifat Başaran, Uğur Dündar, Yalçın Bayer ve Şükrü Küçükşahin de yazılarıyla katkı koydu.
***
Kılıçdaroğlu’nun daha önce yayımlanmayan fotoğraflarına da yer verilen kitabın, Adalet Yürüyüşü’nün Kartal sahiline varmasının ardından deniz kenarındaki çimenliklerde ilk kez dinlediğim hikayesini, bayramı, Babalar Günü’nü, kardeşinin nikahını yolda geçiren Selahattin’in tanıklığını ve 25 günlük adalet macerasını en iyi şu satırlar özetliyor:
“Yürüyüşü fotoğraflamaya gider misin, dediler; tek bir şartım oldu: Sonuna kadar takip edeceğim. Kabul ettiler, eve gittim, çantamı hazırladım, yatağa yattım; yok, uyuyamıyorum. Sabah erken kalkmam lazım, günlerce yolda olacağım ama gerginlikten gözüm kapanmıyor. Yapabilir miyim acaba, becerebilir miyim, sonuna kadar götürebilir miyim...
Yaptı, becerdi, sonuna kadar götürdü.
15 Haziran günü, binlerce insan Ankara'daki Güvenpark'tan 'adalet' talebiyle yola çıktığında aralarında Selahattin de vardı. Kilometreler ilerledikçe, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısıyla bir perşembe günü yola koyulan kervana binler, onbinler, yüzbinler eklendi. Selahattin hep oradaydı. Gelip de gitmek istemeyenlere bakarak, gelmek isteyip de başaramayanların gözü oldu; zaman zaman da görmezden gelinmek isteneni gözden kaçırılamayacak hale getirdi. İlk günden itibaren yolda düzüleceğine inandığı kervanın en çok bakan, en çok belgeleyen, en çok anlatanıydı.
“Nefes aldığım her an fotoğraf çekmek geldi içimden. Çıkan sonuç ortada. 50 binden fazla fotoğraf çektim; hiçbirini silmedim, flu da olsa, kötü de olsa, derinliği olmasa da sakladım…”
KHK'yla işten çıkarılmalarının ardından açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın talebini yürüyüşe taşıyan Hıdır amcanın sesi de Selahattin’di, kortejin en arkasında kalıp da yürüyüşe devam edemeyenlerin otobüse binmelerine yardım eden CHP Milletvekili Musa Çam'ın 'bitikliğini' bize gösteren de o oldu. Alana ulaşmasının üzerinden 10 dakika geçmeden tere bulanacak tişörtünü geceden ütüleyecek kadar işine özen gösteren Selahattin, 'Kemal bey’e de, yürüyüşü protesto eden, sanayide çalışan gencecik cocuklara da, yürüyüşün devam etmesinin ardından alanı temizleyen belediye işçilerine de, yolu beraber adımladığı meslektaşlarına da baktı.
“İnsanların tek bir talebi vardı, adalet. CHP’lisi de vardı, HDP’lisi de vardı, MHP’lisi de vardı ve bu ülkede eksik olan şeyi talep ediyorlardı. Bunun her kilometresini, her anını belgeleyebilmek, meslek hayatımdaki en etkileyici olaylardan bir tanesiydi.”
Bolu Dağı tabelasını gördüğü anı kişisel yürüyüşündeki ’dönüm noktası’ olarak tanımlayan, dağdan inerken görsel olarak kendinden geçen ve suratında bir gülümsemeyle makinasını elinden bırakamayan da objektifin arkasındaki aynı Selahattin’di.
“Kemal beyin Bolu Dağı’ndan inerken daha büyük bir heyecanla insanları selamlaması, çocuklara el sallaması, slogan atması, çevrede piknik yapan, yemek yiyen insanların korteje katılarak destek vermesi, sabah inen sis, o manzara… Anlatacak kelime bulamıyorum, muhteşem bir şeydi…”
Kılıçdaroğlu ailesinin İstanbul’a yürüme kararını alan babalarına verdiği desteğin en yakın tanıklarından biri de Selahattin oldu. Kendisi Babalar Günü’nü oğlundan, bayramı ve kardeşinin nikahını ise ailesinden uzakta geçirse de, bütün yorgunluğuna rağmen nezaketi ve gülümsemeyi kesinlikle ihmal etmemesinden her zaman övgüyle bahsettiği Kemal Kılıçdaroğlu’nun ailesiyle birlikte attığı adımları takdir etmekten ve belgelemekten bir an bile geri durmadı.
“Babalar Günü’nü yolda geçirdik. Benim için bir baba olarak zordu, ilk defa oğlumla ayrıydık. Ama normalde haftasonunda kesinlikle erken uyanmayan oğlum, sabah 08.00’de beni aradı. Çok duygulandım. Sonrasında da Kemal beyin eşinin, oğlunun, kızlarının, gelininin yanında olduğunu gördüm. Bu da bana, bir babanın inanmasının yanında, ailesinin ona duyduğu güvenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. En zor anlarda babalarının koluna girip herkese bir ailenin birbirine nasıl kenetlenmesi gerektiğini gösterdiler, bu da fotoğraflara yansıdı zaten.”
İstanbul girişinde yaşanan yoğun ilgi ve ufak bir planlama hatası sebebiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nu istediği gibi fotoğraflayamadığında basın otobüsünün üzerinde çıkıp sinirden ağlayan da Selahattin’di, CHP Genel Başkanı’nın arkasından gelen kitlenin kalabalıklığını gördüğü anda tüm hayalkırıklığını unutup ‘Başardık herhalde’ diyen de…
“Her tabelayı çektim ama hayalim Kemal Kılıçdaroğlu’nu İstanbul’a girerken o kitleyle birlikte çekmekti. Ama ne yazık ki istediğim gibi bir ortam oluşmadı ve bu konuda biraz başarısız oldum. Ama o kalabalığı görünce unutuyorsun hayalkırıklığını… Binlerle başladık, yüzlere düştük, yüzbinlere çıktık. O inanan kalabalığı görünce şöyle düşünüyorsun: 69 yaşındaki Kemal Kılıçdaroğlu başardı, 85 yaşındaki teyze de, 18 yaşındaki delikanlı da, yol kenarından bize destek veren, belki şu anda dünyada neler yaşandığından haberi bile olmayan çocuklar, bebekler başardı, biz de başarmış olabiliriz…”
Tek bir taleple başlatılan adalet yürüyüşü, aynı arayışın tarafı olanları bir araya getirirken yolunun geçtiği yerlerdeki insanları da içine kattı. Yüz binlerce insan, Ankara’dan İstanbul’a uzanan yolda yüz binlerce adımı birlikte attı; 25 günde 432 kilometre yol aldı. Hedefe yaklaştıran yol kısalırken haklı olmanın ve bir aradalığın verdiği güven arttı, talepler güçlendi, hikayeler birikti. Selahattin'in gözü gördü, sağır sultan duydu, Ankara'dan İstanbul'a adalet arayan bir kervan geçti…
GONCA TOKYOL/T24