Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) ve Brookings Enstütüsü’nün ortaklaşa hazırladığı “Suriyeli Mülteciler Krizi ve Türkiye/Sonu Gelmeyen Misafirlik” başlıklı araştırma, Türkiye’ye geçen Suriyelilerle ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya koydu.
VATANSIZ BEBEKLER
Mayıs 2011’den Ekim 2013’e kadarki 30 aylık süreçte, Türkiye’deki Suriyeli mülteci kamplarında 6 binin üzerinde bebeğin dünyaya geldiği ifade ediliyor. Sadece Öncüpınar konteyner kentinde günlük doğum ortalaması 2,5. AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından kaydı yapılan bebekler, şu anda “vatansız” durumdalar, çünkü anne babaları çoğunlukla herhangi bir belge alamadan yaşadıkları yerleri terk eden insanlar. Araştırmacılar, Suriyelilerin doğum kontrolünü “Bekâlarına yönelik tehdit” olarak algıladığını söylüyor.
KAÇAKÇILIK ARTTI Kaçakçılığın daha önce de yaşandığı sınır bölgelerinde, savaş sonrası gözle görülür bir artış olduğunun belirtildiği raporda, “Bugün, Suriye’den Türkiye’ye geçmek 15 ila 30, Türkiye’den Suriye’ye geçmek ise 30 ila 100 TL arasında değişen bir fiyat skalasında mümkün” deniliyor.
TİCARET DÜŞTÜ AMA SÜRÜYOR
İki ülke arasındaki siyasi ilişkiler son iki-üç yılda büyük oranda bozulmuş olsa da Türkiye ve Suriye arasındaki ticaretin devam ettiğini söylemek mümkün. Kriz patlak vermeden önce, 2010’da Türkiye ile Suriye arasında 2,3 milyar dolara ulaşan hacmiyle zirve noktasında olan ticari hareketlilik, 2013 yılının ilk yedi ayının rakamlarına göre 575 milyon dolara düştü.
ÖZEL GÜVENLİK
Dinî ve etnik kökenlerine bakılmaksızın Suriye’den gelen herkese açık olan kampların içerdeki güvenliğini, özel şirketler sağlıyor. Kampların çoğunluğunu Sünni-Arap nüfusunun oluşturduğunun belirtildiği araştırmada; Hıristiyanlar, Türkmenler ve diğer etnik/mezhepsel/dinî grupların ise, olası gerilimleri önlemek için bazen ayrı kamplara yerleştirildiği söyleniyor.
KAMP DIŞINDAKİLER
Suriyeli “misafirlerin” çoğu kamp dışında yaşıyor. Türkiye’nin, kamp dışı mültecilerin kaydedilmesinin öneminin farkında olduğunu belirten araştırmacılar; şimdiye kadar Gaziantep, Kilis ve Osmaniye’de misafir koordinasyon merkezlerinin kurulduğunu gözlemlemiş.
TÜRKÇE ÖĞRENMEK İSTİYORLAR
Türkiye’de Suriyeli öğretmenlerin çalıştığı ve Suriye müfredatı ile Arapça eğitim veren 55 okul var. Ancak bu okullar, tüm öğrencilerin eğitim ihtiyacını karşılayacak seviyede değil. Öte yandan bu okullardan mezun olan öğrencilere, geçerliliği tanınmayan diplomalar veriliyor.
Rapora göre, yetişkinler de dahil olmak üzere Suriyeliler arasında Türkçe öğrenme talebi artmış durumda. STK’ların açtığı Türkçe kurslarının yanı sıra, Türkçe öğrenimini AFAD da destekliyor. Araştırmacılar bunun sonuçlarını şöyle yorumluyor: “Türk okullarına kayıt ve Türkçe öğrenmek, mültecilerin ülkeye entegrasyonunu daha kolay hâle getirecektir, fakat bu durum, aynı zamanda Suriyelilerin ülkelerine geri dönüş meselesini de karışık hâle getirebilir.”
Ülkeye resmî sınır kapılarından girenlerin oturma ve çalışma izni için başvurabildiğini söyleyen araştırmacılar, çalışma izni alan Suriyeliye hiç rastlamamış.
KUMALIK ARTTI
Suriye göçünün bir yanı da sosyal. Kriz öncesinde de Türk- Suriyeli evlilikleri gerçekleşmesine rağmen, mültecilerin gelişinden bu yana binlerce ikinci eş vakası görüldü. Ancak Suriyeli kadınların genellikle pasaportu olmadığından, bu evlilikler Türkiye’de resmî nikâh kaydına geçmiyor. Dilencilik ve adi suçlarda görülen artış da bölgede öne çıkan diğer sosyal sorunlar.
KAMPLAR ETKİLEYİCİ
Rapora göre, Türkiye’nin kurduğu kamp ve konteyner kentler oldukça iyi. Kamplar ilk ve ortaokul/lise, sağlık klinikleri, sosyal alanlar, süpermarketler, oyun alanları ve hatta çamaşırhaneleri içerecek şekilde inşa edilmiş ve kentleri andıracak şekilde dizayn edilmiş. Mültecilere buzdolapları ve ısıtıcılar verilmiş; sıcak su imkânı, hatta bazı yerlerde televizyon ve klima bile var. Kayıt olunduğu takdirde mültecilere, gıda ve temizlik maddesi satın alabilmeleri ve telefonlarına bakiye yüklemeleri için aylık kişi başı 80-100 TL arasında para da veriliyor.