Financial Times Deutschland gazetesinin 11 Ağustos 2005 tarihli sayısında, Thomas Klau imzasıyla yayımlanan yazıda “AB, Türkiye’ye üyeliği garantilemeyeceğini şimdiye kadar olduğundan daha açık söylemelidir” deniliyordu.
Yazıda, “Fransa ve Avusturya, Türkiye’nin AB üyeliğini referanduma sunacaklarına dair halklarına söz verdiler. Hatta Jacques Chirac bu konuda anayasal bir düzenlemeye gitti.
Fransız halkının 10 veya 15 yıl sonra 75 milyonluk bir nüfusa sahip olan Türkiye’nin AB üyeliğine ’evet’ diyeceğini düşünmek bugünkü bakış açısıyla sadece bir hayal ürünüdür.
Bugünkü bakış açısıyla, Türkiye’nin üyeliği, AB hükümetleri Türkiye rotalarında sabit kalsalar ve Türkler bütün reform taleplerini yerine getirseler bile, 10-15 yıl arasında gerçekleşmeyecektir. Bunu aktörler de çok iyi biliyorlar. Genişlemeden sorumlu Komiser Olli Rehn, Türkiye ile yapılacak müzakerelerde ’yolun da aynen hedef kadar önemli olduğunu’söyledi” ifadeleri de kullanılmıştı.
* * *
İşte bugün Olli Rehn’in söylediği yoldan gidiliyor! Türkiye Avrupa kapısında oyalanırken ülke halkının milli karakteri değiştirilmek isteniyor. Bunun son örneklerinden biri, Avrupa Komisyonu Türk delegasyonunun hazırladığı “Lokum” isimli seri hikaye kitaplarıdır.
AB Edirne Bilgi Bürosu Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Füsun Özerdem, “Lokum’la Avrupa’ya” ve “Lokum Tatilde” hikaye kitaplarında AB’nin kuruluşundan, AB’ye üye ülkelerin kültürüne kadar birçok içeriğin çocuklara anlatılmaya çalışıldığını bildirdi. Özerdem, kitapların hazırlanmasındaki amacın AB’nin oluşumunu çocuklara anlatmak olduğunu belirtti.
Kitapların tüm Türkiye’deki okullara dağıtılacağını ve okulların tatile girmeden bu işi gerçekleştirmek istediklerini vurgulayan Özerdem, bu kitapların Edirne bürosunu ziyaret eden çocuklara verilmeye başlandığını belirtti.
* * *
Zehirli lokum Türk çocuklarına yutturularak yeni bir bilinç inşa edilmek isteniyor. Bilinç inşası çocuklar üzerinden başlarsa, 10 yıl içinde ülke çapında sonuç alınır.
Gerçi AKP zihniyetinin 10 yıla da ihtiyacı yoktur.
301’inci madde ile ilgili değişikliğin TBMM’de görüşülmesi sırasında AKP Grup Başkanvekili
Bekir Bozdağ, Nobel ödülü alanların konuşmalarını genellikle İngilizce olarak yaptıklarını belirterek Orhan Pamuk’un ödülünü aldığında konuşmasını Türkçe yapmasından dolayı gururlandığını, göğsünün kabardığını söyledi.
Bozdağ, “Orhan Pamuk, Türkçe’nin güzelliğini tüm dünyaya anlattı. Ancak hakkında açılan dava nedeniyle adliyeye giderken yumurta, domates yağmuruna tutuldu. Tüm dünyaya bu resim verilmiş. Şimdi Orhan Pamuk mu Türk Milletinin haysiyetine şerefine hizmet etmiştir, ona yumurta, domates atan mı?” dedi.
Düşünün ki, “Türkler 1 milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü kesti” diyen adamı, AKP’li grup başkanvekili “Türk Milleti’nin haysiyetine, şerefine hizmet etti” diye övüyor ve ona bu sözü
söyledi diye yumurta atan milliyetçileri, ulusalcıları karalıyor.
Demek ki Türk eğitim sisteminde bir yanlışlık var. Bekir Bozdağ, Avrupa’nın zehirli lokumunu çoktan yutmuş da haberi bile yok!
* * *
Bir insanın sadece mensup olduğu değil, temsilcisi, yani vekili olduğu milletin soykırımla suçlanmasını şeref olarak kabul etmesi yaradılışına uygun değildir.
Soykırım yapmak şerefli, haysiyetli bir iş değildir. “Türkler soykırım yaptı” diyen adamı övenler, Ermeni diasporası ve Taşnak zihniyeti ile onları destekleyen ülkelerdir. Nitekim Nobel ödülü vermelerinin sebebi de budur.
O halde Türklerin soykırımcı olduğunu söyleyen insanların Türk milletinin haysiyetine şerefine hizmet ettiğini iddia edenlerin Türklükle ilgili derin bir sorunları olsa gerek.
301’den “Türklük” ifadesini kaldırmaları da bunun göstergesidir.
ARSLAN BULUT