William Patey, bu konudaki şikayetlerini İran'ın Bağdat büyükelçisine ilettiğini de vurgulamıştı.
İddiası, güneydeki Şii milislere, yani Mehdi Ordusu'na bağlı bazı unsurların zırhlı araçları delebilecek özel mermiler kullandığıydı.
İngiliz büyükelçi bu iddiayı destekleyecek kanıtlar sunmadı.
Yalnızca bu bombaların benzerlerini Lübnanlı Hizbullah örgütünün de kullandığını, ortak kaynağın İran olması gerektiğini öne sürmüştü.
Amerikalı yetkililer de geçen yıl benzer iddiaları gündeme getirdi.
Örneğin Irak'taki Amerikan Kuvvetleri'nin eski komutanı General George Casey, Haziran 2006'da benzer birşey söyledi.
Nihayet dün Bağdat'taki Amerikalı askeri ve istihbarat uzmanları kanıtlarını ortaya koydu.
Saldırıya zemin mi hazırlanıyor?
Bu durumda sorulması gereken soru, bu kanıtları bulmanın neden en az 14 ay sürdüğü.
Ayrıca, neden şimdi ortaya çıktılar?
Amerikalıların söylediği, kanıtların ancak şimdi kamuoyuna sunacak kadar çoğalıp somutlaştığı.
Saldırıların sayısının da arttığı, bunun da kamuoyuna gitmek için bir başka neden olduğunu belirtiyorlar.
Ancak başka olasılıklar da var.
Öncelikle bazı çevreler, ABD'nin dünya kamuoyunu İran'a saldırı için yumuşatmaya çalıştığından endişe ediyor.
Bu teoriye göre şu anda ABD'nin elinde bir savaş nedeni yok; Amerikan askerlerinin ölümünden İran'ın sorumlu olduğunu öne sürerek 'kendini savunma bahanesi'nin temellerini atıyor.
ABD Senatosu İstihbarat Komisyonu'nun yeni başkanı Senatör John Rockefeller geçenlerde aynen şöyle dedi: "Doğrusunu söylemek gerekirse, Irak'ta yaşadıklarımızı tekrarladığımız endişesine kapılıyorum biraz."
|
|
ABD'ye göre askeri malzemeler askerlerine yönelik saldırılarda kullanıldı |
Bir diğer faktörse, ABD'nin yeni politikası çerçevesinde Bağdat'a takviye asker göndermeye başlamış olması.
Bu politikanın temel hedeflerinden biri, aralarında Mehdi Ordusu'nun da bulunduğu Şii milislerle mücadele.
Şii İran'ı, Iraklı Şiileri desteklemekle suçlamak, ABD'nin politikasını içerde ve dışarda satmasını kolaylaştırabilir.
Ayrıca, sorunlarından başkasını sorumlu tutmak taktiğini de unutmamak lazım; eski bir taktiktir.
Pekçok insan İran'ın yardım ettiği söylenen (ve Irak hükümetiyle bağlantıları olan) Şii milislerle, ülkedeki şiddetin büyük bir bölümünden sorumlu olan Sünniler arasındaki farkı bilmez.
'İsyanın faturası İran'a mı?'
İran'ın sağladığı iddia edilen bombaların, 170 Amerikan askerinin ölümüne yol açtığı belirtiliyor.
Oysa Irak'taki saldırılarda ölen toplam ABD askeri sayısı 2.497; bu saldırılardan çoğunun da kaynağı Sünniler.
İddia, tüm isyanın suçunu İran'a yıkmaya hizmet ediyor.
Zamanlamayla ilgili bir başka sebep de, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a uranyum zenginleştirmekten vazgeçmesi için verdiği sürenin 21 Şubat'ta doluyor olması.
İran ısrarını sürdürürse, yeni ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.
|
|
İran'ın nükleer programı 21 Şubat'ta yeniden BM gündeminde |
Irak'la ilgili iddialar, yaptırımların artırılmasını isteyen ABD'nin işine yarayabilir.
İran hükümetinin tecrit edilip, belki de İran halkından gelecek baskıyla devrilmesi de, Bush yönetiminin uzun vadeli hedeflerinden biri.
'İran'la doğrudan bağlantı kurulamadı'
Bombaların kendisine gelince...
İran tarafından malzemelerinin ve ana parçalarının sağlandığı, sınır bölgesinden kolayca Irak'a sokuldukları söyleniyor.
Ancak kanıtları sunan yetkililer, İran'la doğrudan bir bağlantı kurmayı başaramadı.
New York Times gazetesine göre yetkililer bu iddiayı, değerlendirdikleri istihbarat verilerinden yaptıkları çıkarımlara dayandırıyor.
Amerikalılar, Erbil'de tutukladıkları beş İranlı'nın, Devrim Muhafızları'nın Kudüs savaşçılarından olduğunu üzerine basa basa söylüyor.
Amerikalılara göre bu birlik, İran hükümetinin en yüksek kademelerine bağlı.
Yani ABD artık yalnızca İran adına çalışan casuslara değil, İran hükümetinin kendisine yönelik suçlamalar da yapıyor.
|
|
ABD'nin suçlamalarının zamanlaması kuşku verici bulunuyor |
Bombaların İran'dan gelmediğini savunanlarsa, Iraklıların kendisinin de bu tasarımı pekala kopyalamış olabileceklerini, İran'a gereksinimleri olmadığını söylüyor.
Washington Post gazetesi geçen Ekim'de Basra'da görev yapan İngiliz birliklerinin de iddialara şüpheyle yaklaştığını yazmıştı.
İngiltere'den Times gazetesi de bundan bir yıl önce İngilizlerin böyle bir iddiadan vazgeçtiğini, yalnızca bomba yapımındaki teknolojinin Orta Doğu'da başka yerlerde görülen teknolojiyle aynı olduğunu söylediklerini yazmıştı; örneğin Lübnan ve Suriye'dekiyle.