Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
35,6784
EURO
37,5382
IMKB
10.105,000
ALTIN
3.183,860
 
Hava Durumu ANKARA
2 / 9 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
AHMET ALTAN, KADININ ALDATMASININ ESRARINI ARALADI
AHMET ALTAN, KADININ ALDATMASININ ESRARINI ARALADI
 
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Altan, kadının aldatmasının esrarını araladı, zina'yı yazdı
 
15.1.2006 - 10:59

İşte Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Altan'ın yazısı:

Hazreti Musa’nın on emrinden biri ne?

"Zina yapmayın."

Hazreti İsa’nın emirlerinden biri ne?

"Zina yapmayın."

Hazreti Muhammed’in emirlerinden biri ne?

"Zina yapmayın."

Tanrı’nın en büyük elçileri neden üç bin yıldır aynı emri getiriyorlar insana?

Niye Tanrı her elçisiyle aynı emri gönderiyor?

Ve, neden insanlar Tanrı’nın bu emrini ısrarla dinlemiyorlar?

Tanrı’nın ve elçilerinin böylesine keskin bir biçimde yasaklamak istedikleri halde binlerce yıldır sözlerini dinletemedikleri zinada insanlara Tanrı’nın emirlerini bile unutturabilecek kadar çekici ne var?

O karanlık araziden insanları büyüleyen nasıl efsunkar bir müzik sesi geliyor ki birtakım insanlar her türlü cezayı göze alarak gizlice o yasak bölgeye giriyorlar?

Kavurucu Ekvator coğrafyasındaki "voodoo" ayinleri gibi herkesin varlığını bildiği ama bir türlü hakkında konuşamadığı gizem dolu bir sırrı insanlar binlerce yıldır hayatlarının içinde nasıl barındırıyorlar?

Biz bu konuyu konuşmaktan niye korkuyoruz?

Bu büyük yasağın arkasında ne var, diye konuşmaya başladığımızda, yelkenlerine aniden rüzgarlar dolan hayalet gemiler gibi o karanlık sulara sürükleneceğimizden mi korkuyoruz?

Korktuğumuz aslında içimizdeki yabancı arzular mı?

Onun için mi lanetliyoruz bu konuyu, onun için mi bu konuda yazılan bir satır gördüğümüzde dikenli bir deniz kestanesine dokunmuş gibi irkilerek elimizden atıyoruz.

Geçen yüzyılın başlarında ünlü Fransız yazarı Joseph Kessel, gündüzleri bir randevuevinde çalışan evli bir kadını anlattığı Gün Güzeli’ni tefrikalar halinde yayınlarken toplumdan öylesine bir tepki yükselmişti ki, Kessel daha sonraki baskılarına yazdığı önsözünde, "Bu toplumda, bu kadını benden başka sevecek kimse yok mu" demişti.

Öyle kadınlar olduğunu biliyordu Kessel.

Fransızlar da biliyorlardı.

Ama konuşulmasın istiyorlardı.

Aldatmak ancak aşkın affediciliğine sığındığında kalabalıkların önüne çıkabiliyordu, ancak o zaman belli bir şefkati ve gözyaşını hak ediyor, ancak o zaman insanlar bu yasak arazinin etrafındaki çitlere, içeriye çok fazla bakmadan, ellerini sürebiliyorlardı.

Tanrı’nın neyi yasakladığını biliyorlardı.

Ama yasaklanan şeyin nasıl bir şey olduğunu görmek istemiyorlardı.

Edebiyatı ve yazarları da o alandan uzak tutmaya uğraşıyorlardı.

Bir keresinde genç bir gazeteci bana, "Neden romanlarınızda erkeklerini aldatan kadınlar var?" diye sormuştu.

Böyle kadınların anlatılmasını tasvip etmediği anlaşılıyordu.

Ben de ona, "Tanrı’nın ve peygamberlerin böylesine önem verdikleri bir konuya edebiyatın önem vermemesi mümkün mü?" diye sormuştum.

Üç bin yıldan beri her kutsal kitapta kendine yer bulan büyük bir günahın edebiyatın ilgisini çekmemesi düşünülebilir miydi?

Edebiyat, Tanrı’nın ayak izlerini takip eder.

Onun yasakladığı her şeye dikkatle bakar, cinayete bakar, hırsızlığa bakar, yalana bakar, bencilliğe bakar, kibre bakar, zinaya bakar.

İnsan ruhu, ancak bu büyük yasakların arkasında yatanı bulabildiğinizde kendini ele verir.

Tanrı insanları tanıyor, onların neler yapabileceği konusunda engin bir bilgisi var, edebiyatçılar da aynı bilgiyi ele geçirmek istiyorlar.

Ama zina edebiyatçıları bile ürkütür.

Çünkü orada, kalabalıkları uçurum görmüş at gibi duraklatıp huysuzlaştıran, binlerce yıldır varlığı reddedilmeye çalışılan, erkekleri öfkelendiren, kadınları da çıplak yakalanmış gibi tedirginleştiren, insanoğlunun en yakıcı tabusu var.

Kadın cinselliği.

Kadını bir aşk hikayesinin içine yerleştirdiğinizde, onun öfkesini, vahşetini, kıskançlığını her şeye rağmen yumuşak bir eldivenle tutabilirsiniz ama bütün bunların arkasında yapayalnız, bencil, mesafeli ve neredeyse düşman bir halde duran cinsellikten söz etmek kızgın demirler üstünde yürümek gibidir.

Kadınların bilinmesini istemedikleri, erkeklerin de bilmek istemedikleri yerdir orası çünkü.

Bunu bir sır olarak saklamaya çalışır kadınlar.

Bir yanları, kendilerini özgür hissedecekleri bir hayat parçasının içinde ruhlarını örten peçeyi sonuna kadar açmak, maceraya, heyecana, saf şehvete, en kışkırtıcı sözcüklere, en karmaşık ilişkilere değmek isterken bir yanları da kalabalıkların içinde mümkün olduğunca kendilerini saklamak, içlerinde varolan kızgın kozanın üstünü örtmek, çığlık çığlığa bağırdıkları sözcükleri hiç duymamış gibi davranmak ister.

O kozayı saklayamayıp yakalanmış olanları insafsızca eleştirirler.

Başka bir ülkede yaşayan casuslar gibi herkesten daha fazla yasakçı görünerek içlerini saklamaya uğraşırlar.

Kadının cinselliğini "kötülükle" damgalamak konusunda kadınlar erkeklerle işbirliği yapmıştır.

Tanrı’nın binlerce yıldır yasaklamaya çalıştığı zina sanki kadınsız işlenen bir günahtır, o günahı işleyen kadınlar hayatın içinde yokturlar.

Hayal dünyalarının kapılarını erkeklere sıkı sıkıya kilitlerler.

Bir kadının hayal dünyasına sızabilen, orada yaşananları, oraya girenleri, orada konuşulanları öğrenen bir erkeğin bir daha asla eskisi gibi olamayacağını bilirler.

İçlerinde sadece o ürkütücü macera için saklanmış gülüşler ve sesler vardır, hiçbir zaman o gülüşlerini ve seslerini göstermemeye çabalasalar da, o gülüşler ve sesler orada durur, bazen hiç beklenmedik bir yerde, kısacık bir konuşmada onların yüzünde o gülüş beliriverir.

O gülüşü tanımayanları şaşırtan, tanıyanlara ise neyle karşılaştıklarını hemen anlatan bir gülüştür o; etin içinden çıkan, ıslak bir yıldız izi gibi parlak ve kaygan, bir canlının olduğundan başka bir şeye dönüştüğünü haber veren bir çınlamayı taşıyan, bütün vücudun o gülüşle aynı anda kımıldadığı, gözlerin açılıp parladığı, dudakların ise garip bir çarpılma duygusu yarattığı bir gülüştür.

Ses de değişir, kelimelerin arasında kesik solukları, cümle sonlarında tizleşmeleri hissedersiniz.

Yaratıldığında bu gülüş de bu ses de kadının içindedir.

Bu, yasaklanan arzudur.

Ruhun, içine hapsolduğu çerçeveden kurtulmak, biçimini değiştirmek, en ayıp, en yasak, en tehlikeli olan ne varsa ona ulaşmak istemesidir.

Binlerce yıldır aynı kutsallığın, aynı saygıdeğerliğin, aynı alışkanlıkların içine kapatılan kadının, kutsal ve saygıdeğer olmayan, alışkanlıkların dışındaki "kirli" hayata duyduğu özlemdir.

Varlığının gizlenen ve gizlenmekten yorulan yanıdır.

Aldatma, kadının o gizli yanının ortaya çıkmasıyla başlar.

Erkekler arzularını o kadar açık bir şekilde taşıyarak dolaşırlar ki, bu açıklıkla herhangi bir şeyi başlatmaya güçleri yetmez, zina için kadının yüzündeki o bildik gülümsemenin, terbiyeli sesinin, ezberlenmiş davranışlarının parçalanması gerekir.

Aldatmayı anlayabilmek ancak kadınları izlemekle mümkündür.

Zaten o yüzden edebiyattaki aldatma hikayelerinin ünlü kahramanlarının neredeyse hepsi kadındır.

Tanrı’nın bildiğini edebiyatçı sezer.

Sezgileri ona nereye gitmesi, nereye bakması gerektiğini söyler.

Bakılacak yer, kadınların sürekli sakladığı yandır.

O mahrem yan.

Binlerce yıldan beri Tanrı da, insanlar da, kadının o mahrem yanının ortaya çıkmasını yasaklamak için uğraşır, o kaygan ve parlak gülüş duyulmasın, o kesik soluklu ses işitilmesin, o her sınırı aşmak isteyen vahşi arzu belirmesin diye yasaklar koyar.

Kadınlar bile korkar o yanlarından.

İçlerinde asla öyle bir gizli yan olmadığını anlatmak için çabalarlar.

Erkekler ise bu konuyu duymak bile istemez.

Ancak mahrem yanları kadınlardan da fazla olan edebiyatın cesareti yeter bunu anlatmayı.

Ve, ancak Kessel gibi cesur ve dürüst bir yazar bütün topluma dönüp, gündüzleri randevuevine giden kahramanı için, "Bu kadını benden başka sevecek kimse yok mu aranızda" diye sorar.




Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


POLİS ARTIK GENELEV KORUMAYACAK

BİRİLERİNE ÖRNEK OLSUN... İŞTE ATA'NIN LİDERLİK SIRLARI

İZDİHAM'DA ÖLEN HACILARIN KAFİLE BAŞKANINA SORUŞTURMA
»  OTOBÜSLERDE EMNİYET KEMERİ ZORUNLU HALE GELİYOR
»  ÇATLI'NIN MEZARINDA AĞCA NÖBETİ
»  ÜNVAN MAÇINDA YENİŞEMEDİLER
»  SINIR ÖTESİ BAYRAMLAŞMA
»  SİBİRYA'DAN KIYAMET SOĞUKLARI GELİYOR
»  BERHAN ŞİMŞEK, CANLARDIRDIĞI AĞCA'YA ATEŞ PÜSKÜRDÜ
»  HAC'DA ÖLENLERİN ÇOĞU MISIRLI,8 TÜRK HACI KAYIP
»  MEKKE'DE KAYIP 14 HACI'DAN 6'SINA SAĞ ULAŞILDI
»  OTO GALERİLER, ŞEHİR DIŞINA TAŞINACAK
»  AĞCA'NIN TAHLİYESİNE YURTSEVER CEPHE TEPKİSİ
»  HAC FACİASINI YİNE EYÜP COŞKUN GÖRÜNTÜLEDİ
»  MALATYA ÇOCUK YUVASINDA NELER OLMUŞ NELER!
»  EVLENMEK ATEŞ PAHASI!
»  HAC FACİASINDA ÖLÜ SAYISI 367 OLDU, ÖLENLERDEN ÜÇ'Ü TÜRK
»  KUŞ GRİBİ ŞÜPHELİLERİ HASTANEDEN KAÇTI
»  EVLİLİK DANIŞMANLIĞI HİZMETİ GELİYOR!
»  HAC'DA ÖLENLER İSTANBUL KAFİLESİNDEN
»  HAC'DA YİNE ŞEYTAN, YİNE FACİA, ÇOK SAYIDA ÖLÜ VAR
»  REHİNE POLİS, ROV TV'DEN SESLENDİ, YARDIM İSTEDİ
»  MARKET HIRSIZLARINDAN İNANILMAZ YÖNTEMLER
»  VETERİNERLERDE KUŞ GRİBİ YOĞUNLUĞU
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.