Savunmada AKP'nin laikliği zedeleyen bir parti değil, tam tersine güçlendiren ve laikliğin güvencesi olan bir parti olduğu vurgulanarak, Başbakan Erdoğan'ın zaman zaman laiklikle ilgili yaptığı açıklamalara yer verildiği kaydedildi.
GAZETE KUPÜRLERİNE KARŞI TEKZİP METNİ
AKP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın hakkında açtığı kapatma davasına karşı Anayasa Mahkemesi'ne kapsamlı bir ön savunma verdi. Alınan bilgiye göre, 'Laikliğin güvencesiyiz' vurgusunun yapıldığı savunma, iddianamedeki gazete haberlerine ait tekzipler ve mahkeme kararlarını da kapsıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yasada yer almasına rağmen iddianamede adı geçen 71 kişiden hiçbirini uyarmadığı iddiasının yer aldığı öne sürülen savunmada, "Uyarılmadan kapatma davası
açılması hukuki değil" görüşünün dile getirildiği bildirildi. Haklarında siyasi yasak istenen kişilerin beyanlarının ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilen savunmada, bu ifadelerin hiçbirinin suç niteliği taşımadığı bildirildi. Savunma dosyasında, 71 kişi hakkında iddianamede yer alan suçlamalar nedeniyle haklarında verilmiş bir mahkeme kararı olmadığının da dile getirildi öğrenildi. İddiaya göre AKP, 'Beraatla sonuçlanmış mahkeme kararlarına bile iddianameden yer verilmiş. Milletvekillerinin teklife imza atmış olması dava konusu yapılamaz' diyerek Başsavcının iddialarını çürütmeye çalıştı.
"VENEDİK KRİTERLERİ ÜSTÜNDÜR"
Anayasanın 90. maddesinde 2004 yılında yapılan değişiklikle getirilen 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır' hükmünün savunmanın ana eksenini oluşturduğu bildirildi. AKP'nin, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile birlikte siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili olarak Venedik Kriterleri'ni de benimsediğini, Venedik Kriterleri'nde ancak şiddet ve teröre bulaşmış ya da şiddet ve terörü doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen partilerin kapatılmasının öngörüldüğü vurgulandı. Savunmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir" hükmünü düzenleyen 10. maddesi ile "Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir" düzenlemesini içeren 11. maddesi de hatırlatıldı.
"LAİKLİĞİN GÜVENCESİYİZ"
Savunmada AKP'nin laikliği zedeleyen bir parti değil tam tersine güçlendiren ve güvencesi olan bir parti olduğu vurgulandı. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan'ın zaman zaman laiklikle ilgili yaptığı açıklamalara yer verildi. İddiaya göre, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal başta olmak üzere eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e kadar bütün siyasetçilerin türban sorununun çözümüne yönelik açıklamalarına yer verildi. İmam-hatip liseleriyle ilgili olarak ise AKP hükümeti döneminde imam-hatip lisesi açılmadığı, en çok Süleyman Demirel döneminde açıldığına vurgusunun yapıldığı kaydedildi. İddianamedeki ana suçlama konusu olan anayasanın 10 ve 42. madde değişikliklerinin ise türban için değil, özgürlükleri genişletmek amacıyla yapıldığı ifade edildi. Türbanla ilgili anayasa değişikliği konusunda Yüksek Mahkeme'nin henüz karar vermediği de hatırlatıldı.
"GÜL DE EVREN GİBİ YARGILANAMAZ"
İddiaya göre, AKP'nin savunma dosyasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanamayacağı belirtilerek, Kenan Evren örneği verildi ve savunma dosyasına, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in yargılanamayacağına ilişkin Yargıtay hükmü de eklendi. Savunmada, "Yüksek Mahkeme üyelerini Cumhurbaşkanı atıyor. Kendi atadığı mahkeme heyetine karşı savunma yapamaz" ifadesinin yer aldığı öğrenildi. Yürütmenin işlemlerinden partinin sorumlu tutulamayacağına da dikkat çekilen savunma metninde, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'a atfedilen iddialar konusunda da 'Meclis Başkanlığı dönemine ait suçlamalar AKP'yi bağlamaz" ifadelerinin yer aldığı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994 ve 1995 yıllarındaki açıklamalarının iddianamede yer almasının da zaman aşımı bakımından eleştirildiği iddia edildi.
AKP bir taraftan laikliğin temelinin kendileri olduğu teminatı yalanını söylerken Havalimüanlarında bunun tam tersi uygulanıyor ve türbanlılar başı açıkların üstlerinin aranmaları bu söyledikleriyle tamamen çelişiyor.
Üstelik "Laikliği en iyi biz koruruz" diyen bu AKP yine bildik takiyeyi uyguluyor. İskenderunda Okula türbanlı geldiği ve derslere öyle girdiği için işten atılan öğretmen mahkeme kararıyla görevine iade edilmesine rağmen Türbanıyla okula gelmeye devam ediyor. Bumu bunların laikliği koruması. Yalancılığın dik alasını yapan bunlar. Takiyenin en ustacasını kullanan bunlar. Bunlar mı laikliği bu şekilde koruyacak olanlar.