Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi, AKP kurucusu ve eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Haber Global’da ‘Jülide Ateş’le 40’ programına konuk oldu.
Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Bülent Arınç, “FETÖ’cü müsünüz?” sorusuna da yanıt verdi.
Arınç’ın açıklamaları şöyle:
“NUR CEMAATİ ÜYESİ MİSİNİZ?”
* Üyesi değilim sadece derslerine gittim. Namazlar kılınır Risale-i Nur’dan bir bölüm okunur ve onlar bunun anlamını söylerlerdi.
* Ben sadece dinleyiciydim. Bir süre devam ettim. Fetullah Gülen’in ortaya çıkması daha sonradır. 80-90’dan sonra o cemaatten tard edilmiştir Fetullah Gülen. Nurcuları aynı kefeye koymak büyük bir yanlıştır. Nurcular siyasete hiç bir zaman talip olmamışlardır.
“FETÖ’CÜ MÜSÜNÜZ?”
* Bu bana yapılan en büyük iftira olur. Bu sözün arkasından başkalarına da sormanız gerekir. Türkçe olimpiyatlarının hepsine katıldım.
* Meclis Başkanıyken ödül de koydum. Çünkü Türkçe’nin konuşulması, Türkçe’nin uluslararası bir dil haline gelmesi, İstiklal Marşı’nın okunması bizi etkiliyordu. Bunların okullarına da gittim. O okullarda da Türkiye aleyhine hiçbir faaliyet sezinlemedim.
* Benim söylediğim sözleri Binali Yıldırım da söyledi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan da söyledi. Çünkü biz inanıyoruz. Biz zahire göre hareket ederiz.
* Zahire göre derken dış görünüşüne bakarız. Kimsenin kalbini yarıp da bakmadık. Hiçbir istihbarat raporunun, hiçbir emniyetin, askeriyenin istihbaratlarında bunlar 15 Temmuz gibi bir kalkışma yapabilirler diye bir notun gelmediği MGK toplantılarına katılmış biri olarak söylüyorum.
* Eğer bizi aldatmışlarsa, bizi yanıltmışlarsa bu suç bizim değil. Biz bu faaliyetleri sezseydik kafalarını ezerdik. Ama 15 Temmuz’da bir facia yaşadık. Bu facianın yaşanabilir olduğunu kimse önceden söylemedi.
* Evet emniyetteki, asker içindeki bir yapılanmadan zaman zaman bahsedildi ama böylesine bir 15 Temmuz hain kalkışmasını kimse söylemedi. O yüzden kendimi bu noktada bir suçlu olarak görmüyorum. Hele hele FETÖ’cü olarak görmüyorum.
* Kendilerini bu kadar gizleyen çok kötü, çok hesaplı bir örgütle karşı karşıyayız. İnsanlar bir yönüyle eğitime, bir yönüyle maneviyatına bakarak bunlara inandılar. Bunların karanlık yüzlerini maalesef çoğumuz göremedik. Masum değiliz hiçbirimiz.
“DAMADINIZIN FETÖ SEMPATİSİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ?”
* Biliyordum tabii. Sempatisi derken onların okullarına hayranlık duymuştu. Bunun ötesinde milyonlarca insanın yaptığını söylüyorum ben. Türkçe olimpiyatlarında ne konuştuysam konuştum hiçbirisini inkar etmem.
* Ama siyasi olarak, maddi olarak ne verdim ne aldım. İnanın hiçbirimiz 15 Temmuz’da bunlar darbe yapar diye hiç düşünmedik. Şu televizyonlarda konuşan emekli albaylar vs. Hiçbir şey bilmiyorlar. Hepsi aldatıldı. Bugün en çok bağıranlar zamanında en çok onunla içli dışlı olanlardı.
“DAMADINIZ OLMASAYDI BERAAT EDER MİYDİ”
* Yüzde yüz beraat ederdi. Çünkü dosyayı biliyorum. Bu bilgi, belgelerin çoğu gizli tanığa dayanıyor. Oradaki iddiaların hiçbiri ispatlanamadı.
* Şimdi iş istinaf mahkemesinde. Burada benim damadımın ismi üzerinden bu işin yürütülmesi çok çirkin. Yargıya inanmak zorundayız. Başka ikinci bir yargımız yok.
“TÜRKİYE BAĞIRSAKLARINI TEMİZLEDİ Mİ?”
* Ben ‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor’ sözünü 2009 Mart ayında mali seçimler yapılırken Van’da söyledim. Bu aylar yeni yeni bazı gazetelerde şu ortaya çıktı, bu ortaya çıktı, şurada cunta planları yapıldı… Bunların konuşulduğu bir zamandı. Cuntacılık Türkiye’de bir gelenektir.
* AK Parti iktidara geldi, cunta heveslileri bizi vesayet altına almak istediler. Biz onlara karşı direndik ve başardık.
* Dolayısıyla bu planlar programlar özellikle Taraf gazetesinde yayınlanmaya başlayınca ben bu faaliyetlerin deşifre olmasından fevkalade memnun oldum ve bu sözleri söyledim. Bu sözlerin Ali Tatar’la ya da bir başkasıyla ilgisi yok.
* Bu o tarihlerde Balyoz’du şuydu buydu iki çanta dolusu belge gelip de onların üzerinden Fatih Camii şöyle olacak, Süleymaniye sorusu böyle olacak, ıslak imzalı bir takım belgeler ortaya döküldüğünde “Türkiye bağırsaklarını temizliyor bu operasyonlarla” dedim.
* Fakat bu operasyonlarda savcı ve hakim rolündeki alçaklar sonradan herkesi aynı potaya koyunca iş çığırından çıktı. Ve ortaya bir hukuk rezaleti çıktı.
“GÖKÇEK’LE ARANIZDAKİ HUSUMETİN NEDENİ NEDİR?”
* Ben tekrar dönmeyeceğim bunlara. O benim hakkımda 30’a yakın tweet attı. Yalan yanlış şeyler söyledi. O gün bakanlar kurulu vardı.
* Ben Sayın Davutoğlu ve bakanlardan, bu adamı çağırıp “sen ne yapıyorsun? Bir başbakan yardımcısının istifasını isteyecek bir insan mısın?
*”Kendine gel” demesini beklerdim. Onlardan böyle bir şey gelmeyince. Ciddi bir iş yapmak lazım dedim ve o konuşmayı yaptım. O konuşmaları tekrarlayacak değilim.
* Onun iftiraları nedeniyle damadım, kızım ve torunlarımı perişan etti. Ben onun kolunu kestim o benim sakalımı tıraş etti. Sakal daha gür çıktı ama kol yerine gelmiyor.
“AKŞENER, BABACAN VE DAVUTOĞLU SAYIN ERDOĞAN’A İHANET Mİ ETTİ?”
* Hayır. Buna hain diyenler bu partilerin kurulmasına giden süreçte sürekli bu tür çirkin sözlerle ve yaklaşımlarla bu insanları partiden uzaklaştırmaya çalışanlardır. İhanet kelimesi öyle gelişi güzel kullanılmaz. Bu kadar çok kullanılırsa tükenir.
* Sayın Akşener’i bir kenara koyayım. Sayın Akşener, MHP’den ayrılarak bir parti kurdu. Ama unutmayın Erkan Mumcu bizden ayrılıp parti kurdu.
* İdris Naim Şahin bizden ayrılıp parti kurdu. Yani bu son kurulanlar önceki 4-5 taneden sonra kurulandı. Hiçbirisinin sivri sinek ısırığı kadar AK Parti’ye zararı olmadı.
* Şimdi farklı. Şimdi iki tane AK Parti’de başbakanlık yapmış, başbakan yardımcılığı yapmış hükümetin içerisinde takdir görmüş insanlar AK Parti’nin yanlışlarını söyleyerek bir parti kuruyorlar.
* Ben yaptıklarının yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben Erbakan’dan dört saat konuşarak ayrıldım. Elini öptüm, kucakladı beni.