ARTIK EYLEM DE YOK
Yılmaz, geçmişte üniversite kapılarında türbanlı kızların eylemlerine sık sık rastlandığını, bugün ise böyle bir gösteri olmadığına dikkat çekerek “Türban toplumun gündeminde ön planda olan bir konu değil’’ değerlendirmesini yaptı ve şunları söyledi:
“ 28 Şubat döneminde ben Üniversitelere gittim, türbanla veya tesettürle üniversitelere. alınanlar da vardı. Türbanın çözümü için zamana ihtiyaç var. Bir paşa çıktı, bağlama yöntemini gösterdi. Ama o tartışılmadı. Türban takan kızlar da ona razı olmadı. Çünkü toplumsal uzlaşı yok. Siyasi partilerde birlik yok. Sivil toplum örgütlerinde de birlik yok. Bu konu bir sorun yumağı gibi yorumlanıyor. Bizim zamanımızda üniversite kapılarında hergün eylem oluyordu. Eyüp sultanda bize beddualar ediliyordu. Bugün böyle bir hareketlilik de yok. Türban toplumun gündeminde ön planda değil. “

YARGITAY KARARI
Öte yandan türban konusunda verilmiş bir Yargıtay kararı da bulunuyor. Evlendiği sırada başı açık olan eş, daha sonra türban takınca, boşanma davası açan koca haklı bulundu ve çiftin boşanmasına karar verildi.  Kararda şöyle deniliyor:
“ Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın laiklik ilkesini öngörmüş olması karşısında eşlerden birinin ötekinin inançlarına müdahalede bulunması mümkün değildir. Hoşgörü yükümlülüğü ailenin mutluluğu için birtakım fedakarlıklarda bulunmak ve bunun için de bazı davranışlardan kaçınmak zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Gerçekten İslam dininde tesettür (örtünme) konusunda kesin hatları ve ayrıntıları muayyen ve uygulanması her halde zorunlu bulunan kurallar belirlenmiş değildir. Medeni Kanun’un TBMM’ye sevk gerekçesinde belirtildiği gibi ’Çağdaş medeniyeti benimsemek kararında bulunan Türk milleti çağı kendisine değil, kendisi medeniyetin gereklerine her ne pahasına olursa olsun ayak uydurmak zorundadır."

İLK BAYAN VAİZ NE DİYOR?
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Türkiye’nin ilk bayan vaizi Beyza Bilgin de kadınlardan kendisine gelen “Başı açık bir bayanım. Namazımı kılıyor, ibadetlerimi yerine getiriyorum. Başörtüsüyle ilgili Kuran ne diyor?” biçimindeki sorular ile karşılaştığını belirtti. Bilgin “ Başörtüsü tavsiyedir, zorunluluk değildir’’ diyerek şunları söyledi:
’Kuran'da ‘Kadınlar, kendiliğinden görünen yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar, bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar" denilmiştir. Bu söyleyiş, ayetin emir kalıbının dışında, tavsiye kalıbında olduğunu gösterir. Başörtüsü, bir dünya işidir, bir tavsiyedir, vazgeçilemez bir dini emir (farz veya vacip) değildir.’’

İLAHİYATÇILARIN GÖRÜŞLERİ
Diyanet ve ilahiyatçı öğretim üyeleri de türban konusuna farklı yaklaşıyor.  Bu görüşler de şöyle:
Prof. Dr. Süleyman Ateş (Eski Diyanet İşleri Başkanı):  İslam'da, Kuran'da başörtüsü var, ama buna son 20 yıldır türban deniyor. 1980'lerde YÖK Kanunu'ndan sonra 'daha modern olsun' diye 'türban' denildi. Başörtüsü o zaman alerji yaratmıştı. Kuran'da Nur Suresi'nin 31. ayetinde başörtüsü geçer.

Doç. Dr. Ahmet Yaman (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): İslam'da, Kur'an'ın açık hükümleri, Hz.Muhammed'in sözlü ve eylemli buyrukları ile tarihsel tecrübe, Müslüman kadınların kulakları ve boyunları da dahil olmak üzere başlarını örtmeleri gerektiğini ortaya koymakta.

Prof. Dr. Suat Cebeci (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): Dinimizde türban diye bir yapı, kalıp yok, tesettür var. Bu da kadının kadınsı cazibesini gizlemesidir. Bir zamanlar çarşaf giyilmiş, hatta hâlâ giyenler var. Bu işin bir kalıbı yok. Müslümanlar biraz daha esnek olsalar, belki de bu giyim kuşamı sorun etmekten çıkarmış oluruz. (GAZETEPORT)