* Osman Özsoy
[email protected]
Aslında yazının başlığı, “Amerika PKK’ya zaman kazandırıyor” olacaktı. Fakat Amerika’nın ve PKK’nın ne yapmak istediğini anlıyoruz da, Ankara’nın tam olarak ne yapmak istediğini anlamış değiliz.
Hatırlarsanız, 2006 yazında da teröre çok sayıda şehit vermiştik. Yenişafak gazetesi o günlerde, yani 15 ay önce 19 Temmuz 2006’da bir haberin başlığını şöyle atmıştı; “Erdoğan: Sınır ötesi operasyon için hazırlıklar sürüyor…”
Ardından haber şöyle devam ediyor; “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sınır ötesi operasyon tartışmaları ile ilgili olarak sürekli açıklamalar yapmanın "bu işi sulandıracağını" söyledi. Erdoğan, konu ile ilgili bütün kurum ve kuruluşların çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.”
Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin devamını aynı tarihli Vatan gazetesinden okuyalım; “Bütün arkadaşlarımız, güvenlik güçlerimiz, çalışmalarını yürütüyor, takip ediyorlar, atılması gereken adımlar da bu planlamanın içinde muhakkak atılacaktır. Gerek ABD gerek Irak ile ilgili görüşmeler bu ülkelerin büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak başlatıldı. Buradan gelecek olan netice nedir, ne değildir bunları da görerek bu adımlar atılır. Bizler siyasiler olarak çalışmalarımızı yaptık, hedeflerimizi belirledik, hedeflerimizi gerekli şekilde gerekli yerlere verdik. Bu bizler için bir milli meseledir. Bunu kalkıp kimsenin siyasi bir rant haline dönüştürmemesi gerekir. Sağolsun, aklıselim şu anda egemendir, siyasi partilerimizin büyük bir çoğunluğu bu düşünceye desteklerini vermektedir. Kendilerine teşekkür ediyoruz."
Sözler aynı, şehit sayısı farklı…
Görüyorsunuz, sanki alta karbon kâğıdı konulmuş gibi geçen zaman içinde devlet yetkililerinin yaptıkları konuşmalar aynı, ama verilen şehit sayısı farklı. Terör giderek tırmanıyor. Üstelik terör olayları geçen zaman içinde dağdan şehre de indi.
Geçtiğimiz Mayıs ayında başkent Ankara’da Anafartalar Çarşısı’nda canlı bomba dehşeti yaşandı. Çok sayıda vatandaşımız öldü ve yaralandı. Şu konuşmalar da o patlamanın ardından yapılmış;
Başbakan Erdoğan; "Bu çalışmaların ardından çıkacak sonuç neticesinde tabii ki atılacak adımlarımız olacaktır.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt: “Şimdi ben bir şey söyleyeyim sizlere; Bu terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım. Terör örgütlerini kim besliyor bunlara bakmamız lazım, başka bir şey söylemeyeceğim. Yorumlarını size bırakıyorum.”
Orgeneral Büyükanıt’ın, “kimler besliyor ona bakmamız lazım” sözlerinin adresi aslında gayet net. İyi de, geçen zaman içinde hala kayda değer atılmış bir adım yok. Aradan geçen 15 ayda terör giderek artmış. Üstelik verilen şehit sayısı o tarihten bu yana 200’ü aşmış. Ankara ise hala mütereddit…
PKK zaman kazandı…
Son Hakkâri saldırısının ardından kamuoyunda büyük tepki oluşunca, Ankara işi daha sıkı tutma ihtiyacı hissetti. Şu ana kadar Türkiye’yi sürekli oyalayan Amerikan yönetimi Ankara’nın büyük bir kamuoyu baskısı altında kaldığını ve sırf kamuoyunu teskin etmek için operasyon yapmak zorunda kalacağını hissedince telâşe düştü. ABD Dışişleri Bakanı Rice, “Bana 72 saat, yani 3 gün süre verin...” dedi.
Bakın şuraya açıkça yazıyorum. Rice’ın sözlerini duyduğumda aklıma ilk gelen; “Bunlar 3 günlük süre içinde Türk Silahları Kuvvetlerini oyalamak suretiyle PKK’nın bölgeyi boşaltmasını sağlayacaklar ve olası operasyonda daha az zarar görmesini temine çalışacaklar…” oldu.
3 günde ABD ne yaptı?
Ankara’nın gösterdiği operasyon kararlılığı karşısında Amerika’nın neden 3 günlük süre istemiş olabileceğine gelince…
Bize kalırsa Amerikan yönetimi, TSK’nın ani baskınla PKK yuvalarına doğru harekete geçmesi durumunda, bölücü örgütün müttefik bildiğimiz ülkelerle ne kadar içli yaşadığı, onlar tarafından hangi ortamlarda eğitilip nasıl beslendiklerine dair bir suçüstü durumuna düşmekten korktular ve Türkiye’den istedikleri 3 günlük süre içinde bölgedeki bu işbirliğinin izlerini sildiler. Öyle ya, Orgeneral Büyükanıt Ankara’daki patlamanın ardından; “Terör örgütlerini kim besliyor bunlara bakmamız lazım, başka bir şey söylemeyeceğim. Yorumlarını size bırakıyorum” dememiş miydi? .
Nitekim Rice’ın istediği 3 günlük süre dolduğunda görüldü ki, Amerikan yönetimi kayda değer hiçbir şey yapmadı. Amerika Türkiye için bir şeyler yapmadı ama bize kalırsa PKK için muhakkak bir şeyler yaptı, daha az zayiatla bu süreci atlatmalarını sağladı.
Şu saatten sonra operasyon olsa ne olur?
Yazının başında 2006 yaz aylarında yaşanan terör saldırılarının ardından Başbakan Erdoğan’ın “Sınır ötesi operasyon için hazırlıklar sürüyor…” sözlerine yer vermiştik. Başbakan Erdoğan’ın o sözleri üzerine gazetedeki köşemizde, “Terörist ot mu yerinde bekler mi?” başlıklı bir yazı kaleme almışız.
20 Temmuz 2006 tarihli yazımızda özetle şunları yazmışız; “Teröristler vur kaç taktiğiyle eylem yaparlar. Dün başka, bugün başka yerde konuşlanırlar. Teröristlerle mücadelede en etkin yol, balyoz taktiği uygulamaktır. Hızlı hareket ve sıcak takip şarttır. Göstere göstere operasyon yapılmaz. Kaldı ki verdiğimiz çok sayıda şehide rağmen Ankara kararsız tutum izleyince, Amerikan’ın Ankara Büyükelçisi haddini aştı ve sınır ötesi harekâta izin vermeyeceklerini söyledi. Halbuki konjonktür lehimizeydi. İsrail iki askeri kaçırıldığı iddiasıyla Lübnan’ı vurmaya başlamıştı. Türkiye bu zemini iyi değerlendiremedi.
Türkiye ulusal çıkarlarını korumak için icazet bekleyen ülke durumunda olmamalıdır.”
Lafı eğip bükmeye gerek yok. Ankara konuştuğu kadar iş yapmıyor. Kuru vaatleri teminat sayarak sürekli oyalanıyor. Şu saatten sonra operasyon yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur. Soruyu 15 ay önce sormuşuz; “Terörist ot mu yerinde bekler mi?” diye.
Yazık, bir fırsatı daha göstere göstere harcadık. Dileriz Ankara’nın ortalığı tozu dumana katan diplomasi trafiği, kamuoyunu teskin etmeye yönelik değildir.
Verilen her toplu şehitlerin ardından sanki böyle bir olayla ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi Ankara’nın o bitmek bilmeyen üst üste toplantıları yok mu? İnanın artık sadece acı acı gülerek izliyorum.
Bu iş çok uzamadı mı?