Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
"Bugünkü şartlarda PKK’nın sindiği ve saklandığı yerin adresi belli ve ortadadır. Irak’ın kuzeyindeki peşmerge reisi, terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, aldığı talimatlar gereğince arkasında duran bir fitne olarak hepimizin malumudur.
Gelin görün ki, Başbakan Erdoğan’ın şartlar gereğince en yakın dost ve müttefiki de bu çapulcu olmuştur. Şu çelişkiye bakınız ki, Başbakan Erdoğan terörün çözümü konusunda peşmergenin ağzına bakmakta, en ufak beyanlarından bile medet ummaktadır.
Hatta hükümetin sulu gözlü üyesi, Başbakanlığa vekâlet ettiği Yeşiltaş Karakol baskınından hemen sonra, TRT Şeş’in Soranice yayına başlaması vesilesiyle peşmergeyle programa katılmış ve birlikte kutlama yapmışlardır.
Burada başbakan yardımcısı; “Türkiye’de yaşayan herkesin kendi kültürüne ait, doğuştan, Allah tarafından verilen bütün hakları Kürt kardeşlerimize de, başka etnik kökene sahip yurttaşlarımıza da tanıyoruz, tanıyacağız” sözlerini sarfetmiştir.
Dikkatinizi çekmek isterim ki, bu şuursuzluk sekiz şehidimizin hemen arkasından Barzani’ye hitaben söylenmiştir.
Barzani de, “Artık savaşın, silahın kullanma devri geçti. Bu durum Kürt milletine daha çok zarar veriyor” diyerek, “Sayın Başbakan’a attığı adımlardan dolayı, diğer partilerden de çözüme yönelik önerilerde bulunanlara teşekkür ediyorum.” ifadeleriyle karanlıktan aydınlığı taşlamaya devam etmiştir.
Bu karşılıklı takdim ve dostane yaklaşımlar sergilenirken, söz konusu başbakan yardımcısı Barzani’ye Türkiye’de yalnızca Türk milleti vardır, haddinizi bilin diyememiş ve bir de ar damarı çatlarcasına Barzani’den daha fazla himmet beklediklerini belirtmiştir.
Her şeyden önce peşmerge ve onun gibi düşünen terör zebanileri bilmelidir ki; son yurdumuzda yaşayan muazzam beşeri kıymetin ismi Türk milleti olup, aramızda başkaca bir millet kesinlikle söz konusu değildir.
Peşmerge reisinin sözde çözümden yana tavır alanlara teşekkür etmesi bir başka ilginç durumu ortaya çıkarmıştır. Allah’a hamd olsun ki, peşmerge bize teşekkür etmemiş ve bizi övmemiştir.
Bu durum bile başlıbaşına ne kadar doğru ve haklı olduğumuzun bir kanıtı ve belirtisidir.
'KANDİL'E TÜRK BAYRAĞI DİKİLMEDEN TERÖR SONLANMAZ'
Zira peşmergenin bize yönelik teşekkürü şöyle dursun, iması dahi 43 yıllık şerefli tarihimizi yok saymak, ilkelerimizi çiğnemek anlamına gelecektir ki, bunu da inşallah dünya gözüyle kimse göremeyecektir. Kandil’in görevlendirilmiş muhafızı, terör ajanı olarak ikili oynamakta ve Türk milletine kefen biçenlere durmadan makas bilemektedir.
Bize göre Kandil yerle bir edilmeden, 4 Ekim 2011 tarihli grup toplantısında söylediğim gibi, Kandil’in tepesine Türk bayrağı dikilmeden terörün sonlanması mümkün değildir.
Bu tarihi görev sınırötesi hareket izni elinde bulunan AKP hükümetinin omuzlarındadır.
Türk milletinin kendisine tehdit oluşturan neresi olursa olsun buralara girmesi ve hakkından gelmesi en tabii hakkı ve yetkisi dâhilindedir.
Bunun için Türk devleti kimseden icazet alacak değildir. Hele hele Okyanus ötesinden izin alma iması dahi bizim tarihi birikimimiz ve millet gerçeğimizle asla bağdaşmamaktadır.
TERÖRE KARŞI 9 ÇÖZÜM
“Silahları ağır, sayıları fazla” ifadeleriyle bölücü terör saldırılarına teslim olanlar, yangının gittikçe büyüdüğünü görmeli ve Kandil’de tufan gibi esecek cesaret ve iradeyi bir an önce göstermelidir.
Bu aşamada bölücü teröre karşı çözüm olarak sunacağım öneriler şimdilik şu ana başlıklardan ibaret olacaktır:
1- Hükümet Meclis’ten aldığı sınır ötesi harekât iznini devreye sokmalı ve Kandil’i dümdüz etmelidir.
2- PKK terör örgütü ön şartsız ve hiçbir mazeret ileri sürmeden silahlarını bırakmalı ve teslim olmalıdır.
Veya militanlar son ferdine kadar teslim alınmalıdır.
3- Türk adaleti bölücü örgüt üyeleri hakkında gereğini yapmalı ve PKK’lılar verilecek cezaları çekmelidir.
4- KCK davasıyla birleştirilerek kapsamlı ve çok yönlü bir bölücülük soruşturması açılmalıdır.
5- Kürt kökenli kardeşlerimiz kesinlikle terör örgütüyle ilişkilendirilmemeli, bireysel nitelikli haklarıyla ilgili çalışma ve girişimler ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi hayata geçirilmelidir.
6- Türk kimliğinin birleştirici, kapsayıcı ve yapıştırıcı özelliğine sahip çıkılmalı, Türkiyelilik zırvasından vazgeçilmelidir.
7- Doğu ve Güneydoğu’nun sosyo ekonomik ölçekteki kalkınması için hemen harekete geçilmeli, Kürt kökenli kardeşlerimizin işsizlik ve yoksulluk sorunları kökünden bitirilmelidir.
8- Irak merkezi yönetimi kendi topraklarındaki terör yuvalarını ya def etmeli ya da Türkiye’nin müdahalesine saygı göstermelidir.
9- Üçlü mekanizmalarla vakit kaybedilmemeli, ABD’den insansız hava araçları değil, kararlı ve sonuç alıcı hamleler talep edilmeli ve bu konuda tavizsiz olunmalıdır.
Ve analarımızın gözyaşı ancak bunları hayata geçirerek dinebilecek ve dökülen kanların hesabı bu yollarla sorulabilecektir.