.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suriye ile yaşanan krize değinirken, şunları söyledi:
“Edindiğimiz izlenimler Suriye tarafından uçağımıza hiçbir ikazın yapılmadığı yönündedir.
Herhangi bir uyarı yapılmadan, Suriye hava sahasına girdiği iddiasıyla direkt uçağımızın hedef alınması kabul edilemeyecek düşmanca bir harekettir.
Şam yönetimi elbette bunun hesabını vermeli ve bu tavrının karşılıksız kalmayacağını bilmelidir.
Hala Suriye yönetiminin tansiyonu artırıcı mesajları, gerilimi tırmandırıcı sözleri hiçbir şekilde kabul edilemez niteliktedir.
Türkiye onun bunun dikleneceği, önüne gelenin mütecaviz eğilimlerine maruz kalacağı yeni yetme bir devlet değildir.
Hakkı yerde kalacak, kaideleri görmezden gelinecek, kırmızıçizgileri aşındırılacak çadır devleti de değildir.
Bundan dolayıdır ki AKP hükümeti meselenin üstüne kararlılıkla gitmeli ve Türk milletine yapılacak kötü muamelenin cevapsız bırakılmamasını sağlamalıdır.
Bunun için Suriye’den net ve doyurucu nitelikli özür ve tazminat talep edilmesi konusunda ısrarcı olunmalıdır.
Mutlaka diplomasinin tüm yolları kullanılmalı ve mesele uluslararası alana taşınmalıdır.
Birleşmiş Milletler Suriye-Türkiye gerginliğine müdahil olmalı ve ülkemize yapılan saldırıyla ilgili gerekli tedbirleri alacak ortamı oluşturmalıdır.
Bu konu her şeyden önce milli bir mesele olup hepimizi doğrudan doğruya ilgilendirmektedir.
Böylesine önemli bir sorunu bizim siyasete malzeme yapmamız, hükümet eleştirisine yönelmemiz düşünülemeyecektir.
Başbakan Erdoğan’ın demokratik katılımı sağlamak amacıyla, bizim de aralarında bulunduğumuz muhalefet partilerini davet edip görüşlerimizi alması ve devletin en yetkili isimleri tarafından brifing verilmesi olumlu bir gelişme olup bizim açımızdan memnuniyet verici olmuştur.
Bu süreçte Milliyetçi Hareket Partisi konuya hassasiyetle eğilecek ve hükmet tarafından alınacak kararların yanında ve destekçisi olacaktır.
Ancak dikkat edilmesi gereken husus, savaş ihtimalinin en son seçenek olarak düşünülmesi ve küresel güçlerin telkin ve tahrikine gelinmemesidir.
Türkiye uçağın düşürülmesi üzerine Suriye’ye nota verdiği gibi, 4.madde dahilinde NATO’dan daimi temsilciler düzeyinde bir toplantı talep etmiştir.
Dileğimiz bugünkü NATO toplantısından çıkacak kararın, milli menfaatlerimize ve sağduyuya hizmet etmesidir.
Geldiğimiz bu aşamada savaş baronlarının, silah lobilerinin ve emperyalist zihniyetin kışkırtmalarına karşı uyanık olunmalı, aklıselimin çizgisinden uzaklaşılmamalıdır.
Suriye-Türkiye krizinin çözümü diplomasinin imkânlarıyla sağlanmalı ve acilen de hayata geçirilmelidir.
Uçak düşürülme hadisesini muhtemel bir savaş için gerekçe olarak görenlere veya aklından geçirenlere fırsat verilmemeli, yanlışı teşvik edecek tercihlerden mutlaka kaçınılmalıdır.
Her olayda medyada yer bulup konuşma hakkını herkesten önce kendisinde görenlerin Türkiye’yi savaşa sokmak için Suriye’deki bazı hedeflerin vurulmasını önermelerine dikkat edilmelidir.
Bu şahsiyetlerin açık ya da kapalı kimlerin hizmetine yönelik faaliyet gösterdiklerini de Milliyetçi Hareket Partisi gayet iyi bilmektedir.
Her şeye rağmen, Türk milletine aleni ve kasti saldırılar gerçekleşir ve meydan okumalar geri dönülmeyecek bir noktaya gelirse, bilinsin ki karşımızda kim olursa olsun milletçe haddini bildirecek azim ve kahramanlığımız fazlasıyla vardır.
Uçak düşürülmesiyle ilgili konuda AKP hükümetinin Suriye’den gerekli hesabı sormasını ve meseleyi olgunluk dairesinde makul bir çizgiye getirmesini istiyor ve parti olarak da bunu bekliyor ve destekliyoruz.
ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİ, DİRLİĞİ VE BİRLİĞİ ALARM ZİLLERİ ÇALMAKTADIR
“Neresinden bakarsak bakalım, Türkiye iyi yönetilememenin tüm sancılarını yaşamakta, istikrarsızlık ve düzensizlik halleri frenlerinden boşanmışçasına mesafe almaktadır” diye Başçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Türk milleti devamlı surette aynı kâbus filmini seyretmekten, aynı türden acıların sahnelendiği kısır döngüyle karşılaşmaktan bunalmıştır.
Oyuncuları ve senaristleri herkesçe malum olan kanlı tezgâh millet ve devlet hayatını azap yerine çevirmiş ve bundan dolayı tahammül edilmez bir aşamaya getirmiştir.
Bölücü terörün vahşi eylemleri ve bu çerçevede her gün gelen şehit haberleri ciğerimizi dağlamış, yüreklerimizi kedere boğmuştur.
Bildiğiniz gibi, Yüksekova-Dağlıca yolunun güvenliğini sağlamak ve teröristlerin geçiş güzergâhını kapatmakla görevli “Yeşiltaş Jandarma Karakolu” PKK militanlarınca 19 Haziran 2012 tarihinde haince saldırıya uğramıştır.
Vuku bulan bu menfur terör eyleminde sekiz evladımız şehit, ondokuzu da yaralanmıştır.
Şehitlerimiz son yolculuklarına dualarla ve milletimizin büyük bir sahiplenişiyle uğurlanmıştır.
Öfke sel olup akmış, milli vicdanlar ayağa kalkarak terörü telin etmiştir.
İzmir’den Konya’ya, Diyarbakır’dan Muş’a, Samsun’dan Kütahya’ya ve Trabzon’dan Anadolu’nun her hanesine kadar hüzün çökmüş, ocaklardan yükselen ağıt gök kubbeye ulaşmıştır.
Trabzonlu şehidimiz Piyade Er Ali Yasin Erosmanoğlu’nun muhterem babası şu sözleriyle idrak sefaleti çeken herkese adeta ders vermiştir.
Şöyle haykırıyor şehidimizin emaneti:
“Vatan sağ olsun. Bizim içimizde düşmanlar var. Benim bir oğlum gider, arkadan bin tane daha gider; gerekirse ben de giderim”
Bu inanç ve cesaret dolu sözler aslında Türk milletinin mesajı ve kararlılık ilanıdır.”
TERÖRİSTİN AYAĞINA GİTMEYİ GAZETECİLİK ZANNEDENLER
Bahçeli, “PKK’nın içinde kontrol edilemeyen unsurların bulunduğu, bir iyi bir de kötü PKK olduğu izlenimi kamuoyuna pompalanmaya çalışılmıştır” şeklinde devam ettiği konuşmasında, “Teröristin ayağına gitmeyi gazetecilik zannedenlere verilen mülakatlar, kamuoyu oluşturmaya dönük halkla ilişkiler faaliyeti ve bölücü terörü masum gösterme kurnazlıkları ibret verici bir manzaranın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gelişmeler PKK’nın psikolojik ve stratejik avantajlar elde ettiğini, gerek siyasette, gerek akademik çevrelerde, gerekse de medyadaki taşeronları eliyle alçak saldırılarını maskelemeye çalıştığını göstermiştir.Bölücülüğün yeminli temsilcileri, terörün barış ve özgürlük kamuflajıyla örtülmüş elçileri anında devreye girmişler ve inisiyatif alarak tavşana kaç tazıya tut pespayeliğini sergilemişlerdir” dedi.
Devlet Bahçeli, Başbakan’ın terörle mücadeleyi kast ederek; “Er veya geç bu işi başaracağız. Terörü kimse bizimle pazarlık konusu etmesin. Biz terörü hiçbir zaman pazarlık konusu olarak da telakki etmedik.” sözlerinin, bu kapsamda bir manası ve karşılığı da bulunduğunu öne sürerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Madem pazarlık yapılmadığı Başbakan tarafından iddia edilmektedir, bu durumda şu soruların cevaplarının da kendisi tarafından verilmesi taşıdığı sorumluluğunun gereği olacaktır:
İmralı canisiyle görüşerek mutabakat metinleri hazırlamak pazarlık değil midir?
Yaklaşık bir asır önce etnik ve mezhep ikiliğini aramıza sokan sömürgeci zihniyetin güdümünde, PKK’yla Oslo’da masaya oturmak pazarlık değil midir?
1- Kamuoyuna yansıyan Oslo mutabakatında, terörle mücadele eden asker ve polisin yargılanacağı sözünü vermek pazarlık değil midir?
2- Her hain eylemden sonra bölücü örgüte “Silahı bırakırsanız operasyonlar durur” açıklamalarını medya üzerinden iletmek pazarlık değil midir?
3- Terör örgütü mensuplarına istedikleri ülkeye gidebileceğini duyurmak ve bunu ısrarla vurgulamak pazarlık değil midir?
4- Habur’da terörist karşılama törenleri düzenlemek, anadilde eğitim taleplerine onay vermek pazarlık değil midir?
5- PKK’yı himaye eden peşmergeden yardım dilenmek, yılandan şefkat beklemek pazarlık değil midir?
6- Türk milletini etnik kimliklere geriletmeye uğraşmak, dağdakilere af planları hazırlamak ve Kandil’deki eşkıya başının sağlığını merak etmek pazarlık değil midir?
Bunlardan dolayı AKP, CHP ve BDP’yle aynı masaya oturmama irade ve kararlılığımız haklı değil midir?
Bizim sözde Kürt sorunu kapsamında görüşme sürecine katılmadığımızı eleştirenler, Anadolu’da barışa katkı vermediğimiz riyakârlığını propaganda edenler iyi bilsinler ki;
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin çözülmesini, Türk milletinin bölünmesini ve Türk vatanın ayrışmasını sağlayacak hiçbir masaya oturmayacak ve yanından dahi geçmeyecektir.
Terör ve bölücülük sorunuyla sözde Kürt sorununu aynı kategoriye koyan art niyetliler zaten ekranlarda, Meclis koridorlarında ve bu doğrultuda kurulan bölücülük ortamlarında bir aradadırlar ve her düzeyde de beraberliklerini yürütmektedirler.
Bizi masaya gelmemekle itham edenler önce; 2003’den bugüne kadar toprağa düşen 1021 şehidin hesabını vermelidir.
Barış diyerek ihanet masasına ayak olanlar; 1 Ağustos 2009 tarihinde başlayan yıkım sürecinden bugüne kadar geçen sürede ebediyete intikal eden 371 şehidin hakkını iki cihanda nasıl ödeyeceklerini düşünmelidir.
İki yıl önce analar ağlamasın diyerek manevi istismarcılıkta sınır tanımayanlar, sadece 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden bugüne kadar dualarla uğurlanan 185 şehidimizin yerde kalan kanına insafları varsa odaklanmalıdır.
Sorarım sizlere, biz daha fazla şehit gelmesi için mi ya da daha çok terör saldırısı gerçekleşsin diye mi masaya oturacağız?
PKK’nın af edilmesi, İmralı canisinin özgürlüğüne kavuşması ve Türkiye’nin ikiye ayrılması için mi masaya oturacağız?
Biz Kürt kökenli kardeşlerimizi sorun görenlerle, bölücülükle pazarlık yapacak kadar alçalanlarla elbette bir araya gelmeyeceğiz, elbette masaya da oturmayacağız.”
TERÖRE ÇÖZÜM DOKUZ ÖNERİ
Mhp Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bölücü teröre karşı çözüm olarak şu önerilerde bulundu:
1- Hükümet Meclis’ten aldığı sınır ötesi harekât iznini devreye sokmalı ve Kandil’i dümdüz etmelidir.
2- PKK terör örgütü ön şartsız ve hiçbir mazeret ileri sürmeden silahlarını bırakmalı ve teslim olmalıdır. Veya militanlar son ferdine kadar teslim alınmalıdır.
3- Türk adaleti bölücü örgüt üyeleri hakkında gereğini yapmalı ve PKK’lılar verilecek cezaları çekmelidir.
4- KCK davasıyla birleştirilerek kapsamlı ve çok yönlü bir bölücülük soruşturması açılmalıdır.
5- Kürt kökenli kardeşlerimiz kesinlikle terör örgütüyle ilişkilendirilmemeli, bireysel nitelikli haklarıyla ilgili çalışma ve girişimler ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi hayata geçirilmelidir.
6- Türk kimliğinin birleştirici, kapsayıcı ve yapıştırıcı özelliğine sahip çıkılmalı, Türkiyelilik zırvasından vazgeçilmelidir.
7- Doğu ve Güneydoğu’nun sosyo ekonomik ölçekteki kalkınması için hemen harekete geçilmeli, Kürt kökenli kardeşlerimizin işsizlik ve yoksulluk sorunları kökünden bitirilmelidir.
8- Irak merkezi yönetimi kendi topraklarındaki terör yuvalarını ya def etmeli ya da Türkiye’nin müdahalesine saygı göstermelidir.
9- Üçlü mekanizmalarla vakit kaybedilmemeli, ABD’den insansız hava araçları değil, kararlı ve sonuç alıcı hamleler talep edilmeli ve bu konuda tavizsiz olunmalıdır.