Bakan Ergün, önümüzdeki yıl ortalarına doğru çalışmanın şekillenebileceğini bildirdi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, NTV'nin sorularını yanıtladı.S&P’nin Türkiye’nin kredi notunu teyit etmesi ve Türkiye’ye yönelik açıklamalarını değerlendiren Bakan Ergün, S&P’nin işaret ettiği noktaların, hükümetin bütün çalışmalarında dikkat ettiği, üzerinde durduğu noktalar olduğunun altını çizdi. Cari açık, cari açığın nitelikli finansmanı konusunun Orta Vadeli Program’da politika dokümanları arasında yer aldığını ifade eden Bakan Ergün, bu konuların üzerinde hassasiyetle durulduğunu belirtti. Bakan Ergün, “Dolayısıyla Türkiye’nin bugün itibarıyla notunun teyit edilmiş olması, bölgedeki gelişmeleri dikkate aldığımızda normal bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşları ile ilgili genel yaklaşımlarımızı biliyorsunuz:
Bunlar, Türkiye’ye karşı hak ettiği değerlendirmeyi şimdiye kadar yapmadılar. Bugün de yapmıyorlar aslında. Onların birçok ülke notlarına baktığımızda bütçe açıkları, cari açık, kamu borçları itibarıyla Türkiye’den çok çok kötü durumda olan, hatta siyasi istikrarsızlıkla kıvranan birçok ülkede bile çok önemli notlar verdiklerini görüyoruz. Bunları görünce insan, bir de kendi ülkesindeki tabloya bakınca, hakikaten haksızlığa uğradığını düşünüyor” diye konuştu.
-"BU İSTİHDAM VE YATIRIM ARTIŞLARIYLA NOT ARTIŞLARININ DA GELMESİ MÜMKÜN"-
Bakan Ergün, Türkiye’nin önünde 3 seçim olmasına karşın, bir takım siyasi ve ekonomik riskleri artık üzerinden attığını, bu kanaatin uluslararası camiada yaygın olarak kabul gördüğünü vurguladı. Reformlara devam edeceklerini belirten Bakan Ergün, ekonominin gerektirdiği reformları da yaptıklarını söyledi. Türkiye’de yatırımların hızlandığına dikkat çeken Bakan Ergün, şunları kaydetti:
"Bunlar istihdam getiren yatırımlar. Türkiye’de son 1 yıl içinde sanayi sektörü yatırımları 250 bine yakın istihdam meydana getirdi. Sanayi üretimindeki artışta bunu görüyoruz. Büyüme rakamlarının teyit ettiği bir şey daha var. Büyüme rakamlarında yatırım harcamalarının tüketim harcamalarının biraz daha önüne geçtiğini görüyoruz. Büyümeye etkisinin daha fazla olduğunu, dış pazarlardaki gelişmelerin de bizi olumlu etkilediğini, buna dayalı olarak yatırımların arttığını görüyoruz. Sanayi üretimine baktığımızda tüketim malları üretiminden ziyade, yatırım malları üretiminde dramatik bir artış olduğunu görüyoruz. Bu da Türkiye’deki yatırımların, Türkiye’deki istihdamın artacağına işaret ediyor. Eğer kredi derecelendirme kuruluşları buna işaret ediyorlarsa, önümüzdeki 1 yıl içerisinde ekonomi üzerinde herhangi bir risk görülmediği gibi, bu istihdam ve yatırım artışlarıyla not artışlarının da paralel gelmesi mümkün olacaktır.”
-"ÜRETİMDE VE İHRACATTA YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRÜNLERİN PAYININ YÜZDE 20'LERE ÇIKMASI GEREKİYOR"-
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde hangi yüksek teknoloji ürünlere odaklandığının sorulması üzerine Bakan Ergün, bunun Bilim Sanayi Strateji Belgesi’nin vizyonunu oluşturan bir başlık olduğunu söyledi. Artık Türkiye’nin orta ve yüksek teknoloji ürünlerine odaklanan bir sanayi yapısına evrilmesi gerektiğini belirten Bakan Ergün, düşük teknoloji ürünlerin üretim içindeki payının son 10 yılda bir hayli azaldığını vurguladı. Orta ve orta altı teknolojilerde büyük bir yoğunlaşma olduğunu dile getiren Bakan Ergün, “İhracatımız da bu alanda arttı. 36 milyar dolardan 153 milyar dolara çıkan ihracatımızın yüzde 95’i sanayi ürünü. Ama nasıl sanayi ürünü. Düşük teknolojiden orta teknolojilere evrilen sanayi ürünlerini görüyoruz. Bu bizim 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmamıza kafi gelmez. Sanayinin, üretimin yapısının değiştirilmesi gerektiğini, niteliğini değiştirmemiz gerekiyor. Orta ve ileri teknoloji ürünlerin üretim içindeki payını yükseltmemiz gerekiyor. Yüksek teknolojili ürünlerde yüzde 20’lere çıkmamız gerekiyor. Şu anda yüzde 5’ler seviyesinde. Hem üretimde hem de ihracatta o noktaya çıkmalıyız.”
-"HANGİ DESTEK MEKANİZMALARINA YOĞUNLAŞILACAĞINA KARAR VERİLECEK"-
Önümüzdeki yıl süresi dolacak olan Sanayi Strateji Belgesi'nin, yenileneceğini belirten Bakan Ergün, önümüzdeki 10 yılda Sanayi Strateji Belgesi’nde uygulanmak üzere yer alacak politikalara, Sanayi Şurası’nın altlık oluşturmasını hedeflediklerini söyledi. İki gündür Sanayi Şurası’nda konuşulan konuların buna odaklandığını belirten Bakan Ergün, bugün akşama kadar ise “yatırım bölgelerine kümelenme” ile “sanayi politikaları ve uluslararası rekabet” konusunun müzakere edildiğini bildirdi. Bu müzakerelerin akşam üzeri toplanarak, kararlara dönüştürüleceğini dile getiren Bakan Ergün, önümüzdeki dönemde Sanayi Strateji Belgesi’nin orta ve yüksek teknoloji ürünlerde hangi alanlara, hangi politikalara, hangi destek mekanizmalarına yoğunlaşılacağına karar verileceğini bildirdi.
“Uzay, füze, helikopter ve orta menzilli bölgesel uçağı, Türkiye’nin hazırlandığı projeler olarak mı algılamalıyız" şeklinde bir soru üzerine Bakan Ergün, Türkiye’nin teknolojik gelişimini, araştırma-geliştirme potansiyelini önemli oranda kendi ihtiyaçları üzerinden gerçekleştireceğini dile getirdi. Bu ihtiyaçların büyük bir bölümünün ithalat ve yüksek faizli borçlanmalar yoluyla karşılandığını belirten Bakan Ergün, şimdi gelinen noktada bütün bunları geliştirmek ve üretmek noktasında olunduğunu bildirdi.
Geliştirdikleri ve üretimine başladığı konular bulunduğunu, geliştirecekleri ve üretimine başlayacakları konular olduğunu söyleyen Bakan Ergün şunları kaydetti:
“Bu alanların hepsi yüksek teknoloji alanları, Türkiye’ye sıçrama yaptıracak alanlar. Türkiye artık kendi uydularını yapan ülkeler kategorisine girdi. Gözlem uydularıyla başladık. Göktürk 2 uydusuyla devam etti. Turksat 6A haberleşme uydu çalışmasına başladık. IMECE uydusu ile devam ediyoruz. Birçok kurumun ortak ihtiyacını karşılayacak bir uydu çalışması bu. Göktürk 3’ün çalışmalarına başladık. Takım uydular ve uydu fırlatma sistemleri konusuna başladık. Önümüzdeki 10 yılda bu teknolojileri tamamen yerlileştireceğiz. Biz şunu yapmak istiyoruz: 2023’ün Türkiye’si öyle bir Türkiye olsun ki, insanoğlunun yeryüzünde yapabileceği her şeyi yapma bilgisine, kabiliyetine ve altyapısına sahip olsun."
-"GÖKTÜRK 3 BİRKAÇ GÖMLEK DAHA ÜSTÜN"-
Bakan Ergün, "Göktürk 3 ne zaman fırlatılacak ve Göktürk 2’den farkı ne olacak?" şeklindeki bir soru üzerine, Göktürk 3’ün bir metrenin altındaki alanda görüntü alabileceğini, her türlü hava şartlarında görüntüleme yapabileceğini bildirdi. Göktürk 3'te Göktürk 2’ye göre daha ileri teknoloji gerektiğini dile getiren Bakan Ergün, Göktürk 3’ün birkaç gömlek daha üstün olarak tasarlandığını bildirdi.
-"HAVA SAVUNMA FÜZESİNDE ÇİN'İ ÖNE ÇIKARAN TEKNOLOJİSİ DEĞİL"-
Türkiye’nin hava savunma füzesi için açtığı ihalede Çin’i öne çıkaran teknolojik ve diğer noktaların neler olduğunun sorulması üzerine Bakan Ergün şunları söyledi:
“Teknolojik nokta değil Çin’i öne çıkaran. Çin teknolojisi birbirine yakın olabilir. Bir kademe altta ve üstte olabilir. Türkiye’nin iş yapma biçimi değişti. Türkiye bundan sonra savunma veya başka ihtiyaçlarını para vererek, ihale yaparak karşılayacaksa, ‘sadece parayı vereyim, benim ihtiyacımı verin politikası’ yürüten bir ülke değil. Biz bu ihtiyacı karşılayacağız. 'Ana teknoloji transferi yapmayı kim kabul ediyor. En azından belli parçalarını benimle birlikte Türkiye’de üretmeyi kim kabul ediyor.' Bunu kabul edenlerle iş yapma yönüne doğru ilerledik. Burada Çin’in öne çıkması, teknoloji transferini hızlandırması, kolaylaştırması ve birlikte üretim yapmayı kabul ediyor olmasıdır. Diğer ülkeleri geri plana düşüren teknolojileri değil. Fiyatları, onun yanında bu şartları kabul etmemiş olmalarıdır. Ama şimdi Türkiye’nin bu konudaki ‘fiyatları makul olacak, teknolojisi uygun olacak, teknoloji transferi ve birlikte üretme’ şartlarına uygun olacak' şeklindeki şartlarını gördüler. Savunma Sanayi İcra Komitesi bu konuda karar verecek. Henüz verilmiş bir karar yok. Çin’in teklifinin bizim taleplerimize en uygun talep olduğu açıklandı. Öteki ülkeler tekliflerini revize etmeye başladılar. Bu durum, Türkiye’nin amaçlarına ulaşması açısından önemli bir şey.”
-BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLARDA MİLLİ İLAÇ ÜRETİMİ-
Sağlık sektörü teknolojilerinin geliştirilmesinin önemine dikkat çeken Bakan Ergün, tıbbi teknolojilerinin savunma, uzay teknolojileri, havacılık teknolojiler kadar mühim olduğunu dile getirdi. Türkiye’de ilaç üretildiğini vurgulayan Bakan Ergün, 68 firma bulunduğunu, 38 bin kişilik istihdam yaratıldığını, 5 ilaç firmasının Ar-Ge merkezi olduğunu dile getirdi. Türkiye’de üretilen ilaçların hemen hemen tamamının jenerik ilaç olduğunu belirten Bakan Ergün şunları söyledi:
“68 firma üretimi yapıyor. Türkiye’de pazarda bulunan ilaçların yüzde 49’u değer olarak bakıldığında Türkiye’de üretiliyor. Yüzde 51’i ithal ediliyor. Kutu bazında bakıldığında yüzde 75’i Türkiye’de, yüzde 25’i yurtdışından gelen ilaçlar. Niteliklerine bakıldığında, önemli hastalıkları tedavi eden, fiyatları yüksek ilaçlar yurtdışından geliyor. Onun için Türkiye’de ilaç konusunu öncelikli alan haline getirdi. Tübitak, biyolojik ilaçlar, biyoteknoloji ile geliştirilmiş ilaçlarla ilgili çağrıya çıktı. Birinci ve ikinci faz araştırılması, klinik faz eşiğine getirene kadar çalışılacak. Kanser, böbrek yetmezliği, hepatit, şeker hastalığı gibi hastalarda biyolojik ilaçlar üretimi yapılacak. 20-30 konsorsiyum ortaya çıktı. İlaç konusunda önemli bir hamle olacağını düşünüyoruz. Biyoteknolojik ilaçlar, aynen elektronik otomobil gibi, dünyanın yolund başında olduğu buir alan. Bu alanı kaçırmamalıyız. İlaç sektöründe, biyoteknolojik ilaçlar çok önemli yer elde edecek. Türkiye biyoteknolojik ilaçlarda milli ilaç üretimini, bu ilaçların üretilmesi çağrısıyla başlatmış olduk."
-"BABALAR VAR AMA YİĞİT OLAMADI"-
Bakan Ergün, yerli otomobil üretimine ilişkin açıklamalarda da bulundu. Fosil yakıtlı araçlar konusunda bir Türkiye markası olmasını istediklerini belirterek, özel sektörü bu konuda yönlendirdiklerini, teşvik ettiklerini belirtti. Henüz bir sonuç alamadıklarını vurgulayan Bakan Ergün, “Babalar var ama yiğit olamadı. Yiğitler var, onlar da baba değil. Belki biraz da markalaşma teşvikleri konusunu çalışmamız gerekiyor. İkinci bir alan ise elektrikli araçlar. TÜBİTAK’la elektrikli araçlar için bir çağrıya çıktık. Çağrıya 20’den fazla konsorsiyum başvurdu. Elektrikli araç teknolojilerinin geliştirilmesi, üretilmesiyle alakalı 100 milyonluk bir destek vereceğimizi ilan ettik. Bunun için 20 konsorsiyumdan 10’u elendi. 10 konsorsiyumdan 2’sine destek verilecek. Ötekinde biraz geç kaldığımızı herkes söylüyor. Hala girebiliriz. Hiç olmazsa elektrikli araçlarda kaçırmayalım. Geç kalmamak için, bunda erken başladık.”
“Fosil yakıtlı araçlarda bir yerli marka otomobil yaratmak için yeni bir teşvik mi çalışıyorsunuz?” şeklindeki soruya Bakan Ergün, markalaşma konusunda ne tür desteklerin sektörü harekete geçireceğine ilişkin çalıştıklarını bildirdi. Üretim, yatırım teşviklerinde bir sorun olmadığını dile getiren Bakan Ergün, "Markalaşma konusu ayrı. Pazara girmesi, pazarda yer alması, belli bir sürede marka haline gelmesi için yeni mekanizmalar gerekiyor. O konu henüz netleşmedi. Netleştirdiğimizde açıklayacağız” dedi.
-HURDA OTOMOBİL VE HAFİF TİCARİLERE TEŞVİK-
Hurdaya çıkma noktasına gelmiş eski araçların trafikten çekilmesi için bir çalışma olduğunu belirten Bakan Ergün, “Biz bunu önceki yıllarda otobüs ve kamyonlar için yaptık. Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde bir fon oluşturuldu. Aracını getirene, o araçların geçmişe dönük borçlarını silen bir uygulama yapıldı. Yeter ki getir hurdayı ver, sen de yollarda bu dertten kurtulsun dedik. Şimdi bunun benzerini otomobiller ve hafif ticari araçlar için yapmak mümkün. Bu konu değişik bakanlıklar tarafından nasıl yapabiliriz' diye çalışılıyor. 20 yaşın üzerindeki hafif ticari araçlar, otomobillerin teknolojileri eskimiş. Çevreyi kirletiyorlar, trafik akışına engel oluyorlar. Kazalara neden oluyorlar. Ama bir taraftan bakıyoruz, Türkiye’de araç sahipliği düşük. Şu kalabalığa bakınca çok araba var sanılıyor. Yunanistan, Bulgaristan, Almanya ve başka ülkelerle karşlaştırıldığında; Almanya’da bin kişiye 600 araba düşerken, bizde bin kişiye 120-130 araba düşüyor. Otomobil sahipliğinde çok geriyiz. Böyle baktığımızda, 3-5 bin TL’yi bir araya getirip, ayağını yerden kesen bir adamı, senin araban eski, çek arabanı demek, Türkiye şartlarına uygun değil. Bizim politikamız çek arabanı demek olmamalı. İki şey olması lazım. Birincisi yeni araba almayı biraz zorlayıp, biraz teşvik edeceksiniz. Eski araçları trafikten çekecek bir formul bulalım, bunu yaparken de ithalatı artırmayalım. Türkiye’de üretilen araçlar alınırsa, arabasını çekene uzun vadeli, faizi uygun kredi şartları oluşturalım. Bir taraftan da hurda arabasını trafikten çekelim. Yoksa vergiyi artırabiliriz. Eski arabaların motorlu taşıtlar vergisi daha çok olabilir. Eski araçların alım satımında ilave vergi yükü olabilir. Bu onların alım satımını azaltabilir ancak 'çek arabanı demek' olur. 5 bin TL'ye araba almış, ayağını yerden kesmiş bir şekilde. Ona çek arabanı demeyelim. Yerli araba almak şartıyla bir çalışma yürütüyoruz. Önümüzdeki yıl ortalarında bu çalışma şekillenebilir. Yoksa hurda araçları trafikten çekmek için KDV’den ÖTV’den vazgeçelim diye bir çalışmamız yok. Maliye bakanı onun için bu konuda bir çalışma olduğunu söyledi."
-"2013 YILI SONUNDA YÜZDE 3.6, BELKİ YÜZDE 4'Ü YAKALAYAN BİR BÜYÜME OLABİLİR"-
Bakan Ergün, 2013 yılı sonunda yüzde 3.6’nın üzerinde, belki yüzde 4’ü yakalayan bir büyüme rakamının ulaşılabileceğini söyledi. Bakan Ergün, "Muhtemelen ihracat artışı ve yatırım artışı ile birlikte 3.6’nın üzerinde bir yerde büyüme gerçekleşecektir" dedi.(ANKA)