Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
35,8935
EURO
37,2867
IMKB
9.847,000
ALTIN
3.299,780
 
Hava Durumu ANKARA
-4 / 2 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
BARIŞ DİYE DİYE YAŞLANDILAR!
BARIŞ DİYE DİYE YAŞLANDILAR!
 
Her şeyi anlatan cümle: Ali Kırca, M Ali Birand, Uğur Dündar barış diye diye ihtiyarladı, bari yeni spikerler ihtiyarlamasın....
 
30.8.2009 - 10:02
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Güzel şeyler olacak” dediği andan itibaren gündemimize giren “Kürt açılımı”na resmen bir ay önce start verildi. O günden itibaren Türkiye yoğun bir şekilde bu açılımı tartışıyor. Bu tartışmanın ne derece kapsamlı, özgür ve demokratik olduğu da tartışılır. Özellikle son günlerde tartışmanın tek boyutlu seyrettiğini, Kürtlerin sürecin “aktörü” değil “seyircisi” kılınmak istendiğini düşünüyorum. Bu yazı dizisi bu tespitten hareketle gerçekleştirildi. Çünkü eğer Kürt sorununu samimi bir şekilde kalıcı olarak çözmek istiyorsak bu ülkenin Kürt kökenli vatandaşlarının arzu, umut, beklenti, kaygı, endişe ve eleştirilerini gündeme taşımamız, bunları çözüm arayışlarının ana eksenlerinden biri yapmamız gerekir. Aksi takdirde, ülkenin Kürt olmayan çoğunluğunun, Kürtler adına ve sık sık da onlara rağmen birtakım düzenlemeleri dayatmalarıyla karşılaşırız ki bu yaklaşımdan çözüm çıkmayacağı gibi sorun daha da derinleşecektir.

Bu yazı dizisi için foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile birlikte Diyarbakır, Kızıltepe, Nusaybin, Cizre ve Batman’da çok sayıda yerel siyasetçi, kanaat önderi, belediye başkanı ve sıradan vatandaşla görüşmeler yaptık. Gittiğimiz yerleri seçerken DTP’nin en yüksek oy oranına ulaşmış olduğu seçim bölgelerine özel bir önem verdik. Sonuçta gittiğimiz beş yerleşim biriminin PKK’nın geleneksel olarak en güçlü ve etkili olduğu bölgeler arasında yer alması tesadüf değil.

Yazı dizimizin Türkiye’nin Kürt sorununu anlamaya ve bunun çözümüne katkıda bulunması dileğiyle.

Güneydoğu’da herkese yaptığım gibi ona da “Kürt açılım”ı hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Türkçe’yi çok iyi anlıyor ama meramını en iyi Kürtçe anlatıyor. Çeviriden sonra fark ediyorum ki oldukça özlü bir cevap vermiş: “İnşallah barış gelir diye bekliyorum, dua ediyorum. Bir kıvılcım var var olmasına ama çok umutlu değilim.”

“Niçin?” diye sorduğumda içinde “Mesut Yılmaz”ın, “Tansu Çiller”in adlarının da geçtiği uzun bir cevap alıyorum, kafam karışıyor. Meğer “Daha önce de Mesut Yılmaz ’Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer’, demişti, Tansu Çiller ’Bask modeli’nden bahsetmişti; hiçbir şey çıkmadı. Şimdi de benzer bir durum olabilir” diyormuş.

Bölgede, Yılmaz ve Çiller’in başbakanlıklarına olumsuz anlamda atıfta bulunulmasına sık sık tanık olmuştum ama bu kez şaşkınım. Zira bizi Batman’daki evinde konuk eden ve birkaç cümleyle nerdeyse tüm Güneydoğu’nun “açılım”a nasıl baktığını özetleyen kişi, yani Sinem Arslan 61 yaşında, 6 çocuklu tipik bir Kürt annesi.

Aslında şaşırmamak gerekir çünkü bölgede insanlar; çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, erkeğiyle aşırı politize. Hele durumu Sinem Arslan’ınki gibi olanlar Kürt sorunu ve PKK ile ilgili her türlü gelişmeyi en ince ayrıntısına kadar takip edip tartışıyorlar. Şöyle ki Sinem Arslan’ın en küçük erkek kardeşi 1990’da 30 yaşında dağa çıkıp dört yıl sonra hayatını kaybetmiş ve daha önemlisi 1993 yılında 6 çocuğundan ikisi, 17 yaşındaki oğlu Ümit ile bir yaş büyük ablası Gülçin PKK’ya katılmış ve aileleri kendilerinden bir daha hiçbir haber alamamışlar.

Bize tercümanlık yapan kızı Narin Erol, annesinin sadece Kürtçe okuyabildiğini, bu yüzden sadece Azadiya Welat adlı gazeteyi takip ettiğini, ancak televizyonlardaki Türkçe haber bültenlerini kaçırmamaya dikkat ettiğini söylüyor. Kızı daha sözünü bitirir bitirmez annesi bizim aracılığımızla medyaya bir mesaj yolluyor:

“Ali Kırca, Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar... Yıllardır ’Terörün kökü kazınıyor’, ’Terör bitiyor’ diye anlatıp durdular. Hep birlikte yaşlandık ama hiçbir şey bitmedi. Bari bir an önce barış gelse de şimdiki genç spikerler de onlar gibi yaşlanmasalar.”

Ardından gözleri dolarak devam ediyor: “Terörist dedikleri benim çocuklarım. Üçü de melek gibi insanlardı. İnanın bana, her asker cenazesi geldiğinde ağlarım. Şehit asker anneleri en azından mezar taşlarına başlarını koyup ağlıyorlar, ama bizim o şansımız da yok.”

Adım kaldırıldı ama ayak hala havada duruyor

Sinem Arslan’a “Kürt açılımı”nda hangi noktaya gelinmiş olduğunu sorduğumda yine çok özlü bir cevapla karşılaşıyorum: “Bir adım kaldırılmış ama atılmıyor.” Ve devam ediyor: “Çok bedel ödedik, bu yüzden umutluyum. Allah’a inanıyorum ve ’inşallah’ diyorum. Ama kusura bakmasınlar, onlara inanmıyorum. Mesela AKP’li milletvekilleri kesinlikle Kürtleri temsil etmiyorlar. Zaten onlar güç neredeyse oraya giden insanlar, AKP yerine başkası olsaydı orada olurlardı. Ama nedense açılımdan sonra bir numaralı Kürt kesildiler.”

Arslan’ın evinde herkesin anlatacak acılı bir anısı, Kürt açılımı üzerine ilginç yaklaşımları var. Ama dönüp dolaşıp aynı kavram, aynı beklenti, aynı umut karşımıza çıkıyor: Barış.

Örneğin Sinem Arslan’ın oğlu Lokman şöyle konuşuyor: “En azından her iki taraftan evlatlarını kaybeden ailelere bir şans tanısınlar. Çünkü barış, en çok savaş acısını bizzat yaşayanlar arasında gerçekleşebilir. Türk halkı Kürtlerin acısını, yarasını görebilse onu saracak erdemi gösterebilir.”

Öğretmen olan eşi dört aydır cezaevinde mahkemeye çıkmayı bekleyen, kızı Narin Erol da, sırf dağa çıkan kızkardeşine benzediği için 28 gün gözaltına işkenceye maruz kalmış olduğunu hatırlatıp şöyle devam ediyor: “Ben eğer bugün bana bütün bunları yaşatanları affediyorsam bu barış fırsatını kaçırmasınlar.”

Zaten Güneydoğu turumuzda, Diyarbakır, Kızıltepe, Nusaybin, Cizre ve Batman’da kimle görüştüysek (yerel siyasetçi, belediye başkanı, DTP üyesi, yöneticisi, kanaat önderi, sıradan vatandaş) söz dönüp dolaşıp “barış”a geliyor. Yani silahların susması, çatışmaların durması ve nihayet PKK’nın silahları bırakması.

“Bunu sadece Kürtler değil tüm Türkiye istiyor” diyenler çıkabilir, ancak Güneydoğu’da halkın çoğu bu barışın “PKK’ya rağmen” değil “PKK’nın rızası ve katılımı” ile olmasını istiyor ve bunun er ya da geç gerçekleşeceğine inanıyor.

“Barış” Güneydoğu’nun gündeminde o kadar merkezi bir yer işgal ediyor ki, Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışmalarla pek sık karşılaşılmıyor. Şöyle bir yaklaşımın bölgede egemen olduğunu pekâlâ ileri sürebiliriz: Hele bir silahlar sussun, akan kan dursun, oluşacak olan barış atmosferinde Kürt sorununu daha rahat ve özgürce tartışır ve demokratik bir şekilde çözebiliriz.

‘İngilizler karda yürürken farklı ses mi çıkarıyor?’

Bu noktaya varılmış olmasının hiç kuşkusuz temel nedeni “Kürt kimliği” ve “Kürt realitesi”nin küçük bir azınlık dışında, geri dönülmez bir şekilde kabul edilmiş olması. Sonuçta Sinem Arslan gibi kimliklerinin kabulü için çok ağır bedel ödemiş olanlar, Kürtlerin varlığının inkar edildiği günlerle artık şöyle dalga geçiyorlar:

“Bizim için, ’onlara, dağlarda, karda yürürken kart-kurt diye ses çıkardıkları için Kürt derler’ diyorlardı. Allah için, bugün dağda karda kim yürüse, Alman’ı, İngiliz’i, Fransız’ı, onların da ’kart-kurt’ dışında ses çıkarmaları mümkün mü? Yani onlara da mı Kürt demeliyiz?”

Kürt sorununda ortayolun formülü: Kürt’le Türk Türk’le Kürt olmak

Son yıllarda Türkiye kapatma davası, türban, Ergenekon gibi çok çetin konuları yaşıyor ve tartışıyor. Bütün bu sorunlar toplumumuzu birbirine daha da kaynaştırmak yerine zaten var olan kamplaşmaları daha da keskinleştiriyor. Bir gazeteci, akademisyen vb. için kuşkusuz en kolay yol saflardan birinde yer alıp bilinen klişeleri, iddiaları, suçlamaları tekrarlayarak çatışmayı daha da körüklemek. Zor olansa, tarafların hepsine belli bir mesafede durmaya çalışıp bu ülkeyi oluşturan insanların “ayrılık” değil “birliktelik” paydalarını yakalamaya ve onları öne çıkarmaya çalışmak.

Bu iş çok zor çünkü, makul olanı arayan ve özleyen toplumun çoğunluğunun sesi nedense çok az çıkıyor. Öte yandan çatışma yanlıları köşeleri tutmuş bir şekilde, hiçbir tarafta yer almayıp “üçüncü bir yol” arayışına girenlere elbirliğiyle ateş saçıyorlar. Her ucun asıl amacı ortada kalanları yanlarına çekkek. Böylece haklı olduklarını kanıtlayabileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden en çok “ortada olma”yı bir “çaresizlik” değil “özgür ve doğru bir tercih” olarak gören ve göstermek isteyenlerden nefret ediyorlar.

Kürt sorunu hakkında yıllardır yazan çizen biri olarak, “ortayolculuk”un en çok bu konuda zor olduğunu çok iyi bilirim. Birileri sırf adını “Kürt sorunu” olarak koyduğunuz için sizi “vatan haini” ilan ederken, bir diğeri de PKK’yı, Öcalan’ı, DTP’yi eleştirdiğiniz için sizi “çözümsüzlük yanlısı” olarak lanetleyebiliyor.

İçinden geçtiğimiz süreçte en çok ihtiyacımız olanın “ortayolculuk” olduğuna inanıyorum. Zira çok hassas, kırılgan bir süreç yaşıyoruz ve en ufak bir hata bir çuval inciri berbat edebilir ve bugünkü gibi bir fırsatı bir daha kolay kolay yakalayamayız.

Peki bu “ortayolculuk” nasıl mümkün olabilir? Bunun çok basit bir formülü olduğunu düşünüyorum: Kürt’le Türk, Türk’le Kürt olmak. Yani Kürt olmayanlara Kürtlerin; Kürtlere de Kürt olmayanların hassasiyet, beklenti ve kaygılarını anlatmak, bunlara dikkat etmeleri, önemsemeleri gerektiğini izah etmek, onları ikna etmeye çalışmak.

Bu dizi için Güneydoğu’da görüştüğüm herkesle, bir gazeteci olmanın dışında bir vatandaş olarak da sohbet etmeye çalıştım ve kendilerinin de tanıklık edeceği gibi onlara Türkiye’nin kendilerinden ibaret olmadığını, toplumun geri kalan kısmını da dikkate almaları gerektiğini anlatmaya çalıştım.

İşte bu yazı dizisi de esas olarak Kürt olmayanlara Kürtlerin dünyasını anlatmak ve bu yolla sağduyuya, barışa, kardeşliğe katkıda bulunmak için hazırlandı.

Bu dizide neler bulacaksınız?

- Güneydoğu’da Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’a bakış değişti mi?

- Erdoğan’ın 11 Ağustos’ta Meclis’te yaptığı konuşma nasıl yankılandı?

- MHP ve CHP’nin çıkışları nasıl karşılanıyor?

- Genelkurmay bildirisinin ne etki yarattı?

- Bölgede DTP-AKP rekabetinde son durum ne?

- DTP nasıl sosyal bir harekete dönüştü?

- DTP’nin İslam konusundaki tavır ve üslup değişikliği...

- PKK ve Öcalan’a neden ve nasıl sahip çıkılıyor?

- “Kürt açılımı” nasıl bir heyecan yarattı?

- Kısa süren ümitlerin yerini neden endişeler alıyor?

- Açılımın başarısı için hükümetten neler bekleniyor?

- Şu ana kadar en fazla bedel ödemiş kişiler açılıma neden daha fazla inanıyor?

- “Kürtçe eğitim”, “özerklik” vb. talep ve tartışmalar neden çok gündemde değil?

- Ayrılma isteyen var mı? Bunların gücü ne?

- PKK ve Öcalan hakkında hassasiyet ne?

- Neden terör ve terörist terimlerinden rahatsızlar?

- Açılımın “Amerikan planı” olduğuna inanıyor mu?

- Ya süreç başarısız olursa?..

Kaynak: Ruşen Çakır/Vatan



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


HASAN CEMAL'İN MAYIN İSYANI

STAR'DAN GAZETE HABERTÜRK'E TRANSFER

RTÜK'TEN ERGENEKON CEZASI
»  ATV HABER'DE 7 KİŞİNİN İŞİNE SON VERİLDİ
»  "SEN KİMSİN LAN"
»  SAMANYOLU TV KÜRTÇE KANAL KURUYOR
»  AK PARTİ'DEN YILMAZ ÖZDİL'E DAVA
»  TRT'NİN GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA KARARI MAHKEMEDEN DÖNDÜ
»  24'TEN HABERTÜRK'E TRANSFER
»  SEDAT ERGİN EŞYALARINI MI TOPLUYOR
»   DİLİPAK'IN AĞLADIĞI EVİNİ VAKİT'İN MUHASEBE MÜDÜRÜ ALMIŞ
»  TRT'DE KÜRTÇE REKLAM DÖNEMİ
»  NAZLI ILICAK'IN KURŞUN GİBİ YAZISINA SANSÜR
»  MEDYA'DA FLAŞ GELİŞME
»  KUPONSUZ KUR'AN SABAH'IN SATIŞINI PATLATTI
»  GAZETECİLER'E TİCARETHANEDE MAAŞLI MEMUR BENZETMESİ
»  DOĞAN GRUBUNDA KİM TASFİYE EDİLECEK?
»  O'NA 'DAMACANA' DEMENİN CEZASI 14 AY HAPİS!
»  TASFİYE OLACAK GAZETECİLER TARTIŞMASI SÜRÜYOR
»  ANA VE ATA UÇAĞI KADIN GAZETECİLERE AMBARGOLU MU ?
»  AHMET ALTAN'DAN ÇALIŞANLARA TEHDİT
»  TRT, REKLAMI ÖZELLEŞTİRDİ, GELİRİNİ İKİYE KATLADI
»   HABERCEM.COM'DA BÜYÜK KAVGA
»  SABAH GAZETESİ PAZARTESİ GÜNÜ '1 MİLYON' SATACAK
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.