Dışişleri Bakanı’nın gazetelerde açıkladığı “Kırmızı Çizgiler” ne oldu? Türkiye kendisinden istenen Kopenhag kriterlerini yerine getirdi. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın. Kargayı bülbül diye yutturamazsınız. Mızrak çuvala girmez. Arkanızda medya desteği de olsa yutturamazsınız.

Müzakerelerin ucunun açık olması müzakerelerin nitelikli çoğunluğa bağlı olması. Türkiye’nin üyeliklerinden kaynaklanan güçlüklerinin üstlenilmemesi için mali yardımların kapatılması. Romanya 4 milyar Euro yardım aldı.

AB aday ülkelere destek veriyor. Biz AB’ye Gümrük Birliği ile destek veriyoruz gene üye olamıyoruz. 2.08 milyar dolarlık uçak alımı ihalesi bile bize yetmiyor. Asıl acı olanı Türkiye aday ülke olarak yükümlülüklerini taşıyamaz olduğu durumda Türkiye’ye özel ilişki öneriliyor.

Avusturya ve Fransa şimdi netleşti. Bu hiçbir şekilde kabul edilebilir manzara değildir. Bu AB tam üyeliği değildir. Bunun bizi götürebileceği AB ile 2. sınıf ilişkidir.

Erdoğan, zirveye gitmeden önce şartsız tam üyeliğin hemen başlaması, Kopenhag siyasi kriterlerinin dışında hiçbir şart getirilemez, hiçbir kısıtlama kabul edilemez diye konuşmuştu.

3 Ekim’e kadar garanti ediyorsanız bunu Güney Kıbrıs adına nasıl söylediniz? İyi niyetle arayacağınız çözümü Güney Kıbrıs’a nasıl kabul ettireceksiniz? Annan Planı’na ‘hayır’ diyen Rumlar AB’ye girmiştir.

Türkiye ‘Ben Kıbrıs sorununu 3 Ekim’e kadar çözmem gerektiğini biliyorum. Bunu da çözeceğim’ diyerek kendini sıkıntı altına sokuyor. Kıbrıs’ta çözüm daha zor hale gelmiştir. Türkiye elbette tarih alacaktır. Bizim almamız gereken yarım değil tam üyelik içindir. Daha dün AB’den gelen bazı açıklamalar Hollanda, İtalya Dışişleri Bakanları’nın yaptıkları açıklamalar. İsveç Dışişleri ‘Kalıcı kısıtlamalara karşı Türkler direnseydi biz onlara destek verecektik. Onlar kabul edince biz de destek veremedik’ diyor.

Türkiye AB’ye serbest dolaşım hakkını kullanamayacak, mali yardımları alamayacak bu nasıl tam üyelik.

Başbakan ‘Hazırlayın uçağı ben gidiyorum’ demiş. İş tatlıya bağlanmış. Bu hezimet olur denilen önerilerle, bunlar arasında ne fark vardır.
Ucu açık müzakere için bayram yapıyoruz. 17 Aralık’ta alınan kararın anlamı ‘Sen Avrupa ile 2. halka dışında ilişki kurabilirsin’ deniyor. AB tarihinde ilk kez Türkiye için özel uygulamalar koymuştur. İlk kez AB bir ülkeye ‘müzakerelerin ucu açık’ diyor. Zaten müzakerelerin ucu açıktır.

23. madde diyor ki bugüne kadar müzakereler gene herkesin aynı şekilde olacağı gibi olacak diyor. Bundan sonra diyor ama Hırvatistan, Bulgaristan, Romanya için bunu diyor mu? Demiyor. Türkiye’de telafuz edilmeyen gazetelerde göremediğimiz maddeyi okuyorum.

Komisyon bu hususları her müzakere çerçevesi için insanların serbest dolaşımı, fon kullanımı kalıcı olarak ilave edilebilir. Bizin için ayrı diyorlar.

Bunun Kızılay Meydanı’nda bayram yapmaya değecek bir yanı var mıdır? Sadece ucu açıklığın bulunması sadece özel müzakerenin belirtilmesi değil. 17 Aralık’ta verilenler bizi tam üyeliğe taşımaz.

“Sizinle ucu açık müzakere yapacağız, bu müzakere süreci karmaşık. Bunun sonucunda sizin aldığınız aynısı olmayabilir. Siz bunu yerine getirirseniz, siz AB ile özel şartlarla bağlanırsınız“ diyor. Bundan önceki ülkelerden biriyle angajman içine girilmiş mi? Biz AB ile özel statü ile bağlanmayı içimize sindiriyoruz.