Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, "Sayın Başbakanımız Türk
sanayicisini tehdit etmeyin. Sanayici durup dururken işçisini çıkarmaz" dedi. Kudatgobilik, Milli Prodüktivite Merkezi’nin (MPM) 48. Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye’de devlet, işçi ve işveren bir araya geldiği zaman
harikalar yarattığını belirterek, bunu ispat ettiklerini, tekrar ispat edeceklerini söyledi.
Kudatgobilik, TİSK Başkanı olduğundan bu yana Türk işçi sendikacılığının sadece faydasını gördüğünü ifade ederek, "Asla zararını, problemini görmedim. 126 ülkeye sanayi mamulü ihraç etmişsek bu Türk işçisinin sayesinde oldu. Türk işçilerinin hepsinin ellerinden öpüyorum" diye konuştu. Bu seneki büyüme hızının tahminlerine göre, eksilere gideceğini belirten Kudatgobilik, bunun sadece Türkiye;de değil, bütün dünyada böyle olacağını
kaydetti. Kudatgobilik, "Bizim tahminlerimize göre, bu sene yüzde 3-4 civarında bir negatif büyüme olacak. Ama ne yapalım insan bir zıplar, bir durur, bir daha zıplar. Onun için büyümeyi düzenleyeceğiz tekrar" dedi.

"İŞÇİNİN ÇIKMASI BİZİM İÇİN EN KÖTÜ NETİCEDİR"

Kudatgobilik, dün Başbakan;ın, "İşçi çıkarmayın, çıkarana bedelini ödetiriz. Gidin kısa çalışma ödeneği alın. İşçi çıkarma yerine bunu düzenleyin" dediğini anımsatarak, şunları söyledi:
"Sözlerinde muhakkak kendisini haklı çıkaracak veriler var. Ama dün bu laf üzerine ’kısa çalışma ödeneği ne durumdadır’ hemen aradım... Dün itibariyle kısa çalışma ödeneği için 2045 müracaat olmuş, 283 firmaya kabul vermişler. Ama daha 96 firmaya ödeme yapılabilmiş. Mercedes;in meşhur Aksaray fabrikası Aralık ayında müracaat etmiş daha Mercedes;e cevap vermemişler." Ekonominin kendine mahsus sistemleri, verileri olduğunu vurgulayan
Kudatgobilik, kısa çalışma ödeneğine Türk-İş ve diğer sendikalarla beraber imza koyduklarını, gönül verdiklerini söyledi. Ancak bunun tam anlamıyla uygulanamadığını belirten Kudatgobilik, şöyle devam etti:
"Burada çok açık bir şey söylememe müsaade edin. Sayın Başbakanımız Türk sanayicisini tehdit etmeyin. Amerika 3 firmaya 30;ar milyar dolar verdi. Amerika kendi sanayicisini tehdit etmedi. Fransa Renault, Peugeot;a milyarlarca avro verdi, hiçbir şekilde tehdit duymadık. Almanya;da aynı şekilde, Mercedes ve diğer bütün sanayiciler bu teşvikten yararlandılar ve halen yararlanmaya devam ediyorlar. Ama kimse Alman sanayicisini, Fransız sanayicisini tehdit etmedi. Türk sanayicisi olarak Türk işçisi ile beraber el ele 2002-2007 yılında 7,2 büyümeyi yaptık. Şimdi bugün Türk sanayicisini böyle hedef göstererek... Var mı içimizde suistimaller? Var, yok değil. Türkiye;de biliyorsunuz yüzde 47 kara ekonomi var. Her şeye hakim değiliz. Buna asla müsamaha etmiyoruz. İşçinin çıkması bizim için en kötü neticedir. Çünkü o işçiyi biz verimli olarak yetiştirmişiz, canımız, kanımız yapmışız. Bu işçiyi çıkarmak Türk sanayinin en son yapacağı, en akılsız yapacağı iştir. Dolayısıyla sanayici durup dururken işçisini çıkarmaz. Dolayısıyla burada sanayiciyi tehdit etmek yerine, sanayiciyi teşvik etmek lazım. Dünya bunu böyle yaptı. Lütfen biz de bunu böyle yapalım."

TOBB BAŞKAN VEKİLİ KOÇER

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Vekili Nejat Koçer de küresel rekabetten söz edebilmek için yüksek verimliliğe ve yüksek katma değerli ürünlere ulaşmanın şart olduğunu belirterek, "Artık alın teriyle birlikte akıl terinin de akıtılmak zorunda olduğu bir dönemdeyiz" dedi. Koçer, verimlilik konusunun bugüne kadar hak ettiği ilgiyi göremediğini, verimliliğin geliştirilmesine yönelik ciddi adımlar atılmadığını söyledi. Türkiye;de her bir çalışanın 1 saatlik çalışması sonucunda milli gelire 10 dolar katkı sağladığını, bu rakamın Avrupa;da 30, ABD;de 40 dolar seviyesinde bulunduğunu ifade eden Koçer, bu çerçevede bakıldığında Türkiye;nin verimliliği geliştirme kaygısını en fazla taşıması gereken ülkelerden olduğunu ifade etti. Türkiye için yüksek katma değerli, verimliliğe dayalı rekabet devrinin başlatılması gerektiğini vurgulayan Koçer, "Verimli olmadan güçlü olunmuyor ve ucuz işgücüne dayalı şekilde kalıcı bir rekabet kazanmak artık mümkün olmuyor. Bugün Uzak Doğu ve Çin ile rekabet edebilmenin tek yolu budur. Artık alın teriyle birlikte akıl terinin de akıtılması gerektiği bir dönemdeyiz. Alın terini akıl terine dönüştürebilmenin yolu da verimlilikten geçiyor. Kısacası dünkü iş yapma zihniyetimizi değiştirmeye mecburuz" diye konuştu.

TZOB BAŞKANI BAYRAKTAR

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar ise hükümetin tarım sektörüne verdiği destekleri eleştirdi ve "Destekler destek değil. Girdi fiyatları aşırı artmış mal para etmiyor. Verdiğin üç kuruş destek
makası kapatmıyor, üreticiyi memnun etmiyor" dedi. Küresel krizle birlikte tarım sektörünün yapısal sorunlarını dışında bazı öncelikli sorunlarla karşı karşıya kaldığını belirten Bayraktar, küresel krizin her sektörü herkesi kalbinden vurduğunu söyledi. Tarım sektörünün krize çok kötü halde yakalandığını, 2007 yılında küçülen
sektörün 2008 yılında ise sıfırlar mertebesinde büyüdüğünü ifade eden Bayraktar, ürün fiyatlarının artmadığını ama girdi fiyatlarının ortalama yüzde 42 arttığını vurguladı.
Bu koşullar altında çiftçinin borçlarını ödemesinin mümkün olmadığını belirten Bayraktar, "Türkiye;de çiftçi aşırı borçlanarak üretim yapmaya çalışıyor. 2002 yılında 2 milyar TL borcu olan çiftçinin bugün piyasa dahil 15-20
milyar borcu var. Bu borç çiftçi para kazanmazsa çevrilemez. Bugün 200 bin süt hayvanımız birkaç ayda kesimhanelerde kesildi. Türkiye;de süt hayvanı damızlık hayvan kalmıyor" diye konuştu.
Tarım sektörünün ayağa kalkması için büyük bir kamuoyu desteğine ihtiyaç bulunduğunu anlatan Bayraktar, tarım sektörü denilince herkesin burun kıvırdığını, dudak büktüğünü, bu anlayıştan vazgeçmek gerektiğini söyledi.
"Sabah öğlen akşam yediklerinin bu Türk çiftçisi tarafından üretildiğini herkesin çok iyi bilmesi lazım." Diyen Bayraktar, şöyle devam etti: "(hep bu toplum Türk çiftçisini mi destekleyecek) diyorlar. Verdiğiniz
destekleme bütçesi 5-5,5 milyar lira. Gümrükleri de koyun, tüketici transferlerini de koyun OECD ülkeleri arasında çiftçisine en az destek veren ülkelerden biri Türkiye. Destekler destek değil. Girdi fiyatları aşırı artmış mal
para etmiyor. Verdiğin üç kuruş destek makası kapatmıyor, üreticiyi memnun etmiyor.
Biz bu ülkede üretmek istiyoruz. Bu toplumu doyurmak istiyoruz. Sadece 70 milyon nüfusu değil 20 milyon turisti de doyuruyoruz biz. Hadi bakalım tarım kesimi üretmesin 20 milyon turisti nasıl doyuracaksın. Bunun yanında ihracat da
yapıyoruz ama kapasitemizi kullanamıyoruz. Potansiyelimizi iyi değerlendirebilsek Türkiye yılda 30 milyar dolar tarımsal ürün ihracatı yapar." (milliyet)