RTBF, "kurgu haber" yaparak, canlı yayında, "ülkenin Flaman kesiminin bağımsızlık ilan ettiğini" ve "Belçika devletinin öldüğünü" "flaş haber" olarak duyurdu.
Bir kamu kuruluşu olan RTBF'in "senaryosu" çerçevesinde, Belçika Kralı Albert II'nin ülkeyi terk ettiği ve "Kongo'ya kaçtığı" da Kraliyet Sarayı önünden yapılan canlı yayınla verildi.
"Kurgu haber" kapsamında, "NATO'nun alarma geçtiği", "bazı bakanların kaçtığı", "havaalanının trafiğe kapandığı", "Flaman kentlerinde şenlikler yapıldığı" gibi "bilgiler", "düzmece görüntü ve röportajlarla" aktarıldı.
Belçika medyası, bu tür "şaka haberleri" 1 Nisan günü yapıyor. Bu tarih dışındaki "şakalara" alışık olmayan ülke kamuoyunun yüzde 89'unun bu "flaş habere" inandığı ve panik yaşadığı belirlendi.
Binlerce kişi RTBF ve diğer basın kurumlarına telefon ederken, çok sayıda Belçikalı Kraliyet Sarayı'na yürüdü. Televizyon, bu gelişmeler üzerine ekranda alt yazılar geçerek, haberin "kurgu" olduğunu defalarca duyurdu. Haberin gerçek olmadığını anlayan kamuoyu, RTBF'in bu yöntemini "şoke edici" bularak kınıyor.
Siyaset dünyası da ulusal televizyon kanalının bu programını ağır dille eleştirerek, sorumluların cezalandırılmasını istiyor.
RTBF yetkilileri, "bazı gerçekleri kurgu filmlerde anlatmanın daha kolay ve etkili olduğu" görüşünü savunuyor ve bu programı hazırlamak için 2 sene çalışıldığını bildiriyor.
FLAMAN GÖRÜŞÜ
Belçika televizyonunun programının, "tesadüfen" değil, "ülke gerçeklerine uygun şekilde" hazırlandığı ve bu nedenle "son derece inandırıcı olduğu" gözlemleniyor.
Belçika'da gelecek yıl yapılacak genel seçimler öncesinde, ülkenin Flaman kesiminde "bağımsızlık" veya "konfederasyon" projeleri ağırlık kazanıyor.
Seçimlerden sonra "Federal Hükümet Başbakanı" olacağı savunulan Flaman Hristiyan Demokrat Parti (CDV) Başkanı Yves Leterme, "Belçika'nın, tarihin bir kazası" olduğunu, Flamanların yaşadığı Flandr bölgesinin ve Flaman menfaatinin Belçika'dan öncelikli olduğunu, "Flamanlar ile Valonlar arasında uçurumun derinleştiğini", Belçika halkını oluşturan bu etnik gruplar arasında sadece "kral, futbol takımı ve bira ortaklığı" kaldığını söylüyor.
Flandr'ın bağımsızlığını hedefleyen, ancak "boşanmak için önce bir çift oluşturmak gerekiyor" diyen Leterme, Belçika'nın bölünmesi halinde, Brüksel bölgesine özel bir konum verilmesi gereğini savunuyor.
VALONLARA HAKARET
Fransızca konuşan Belçikalıları "Flamanca öğrenecek yeteneği ve zekası olmayan insanlar" olarak nitelendiren ve Belçika Kralının dahi iyi Flamanca konuşamadığını öne süren Leterme'in bu sözleri, Valonlar tarafından "hakaret" olarak algılanıyor.
"Belçika'nın gerçeklerine göre Valonların ve Flamanların sınırlarla birbirinden ayrılma hakkı olduğunu" söyleyen Leterme, "Belçika'nın kendi başına bir değeri olmadığını, kurumların koşullara uyarlanmaması halinde bu ülkenin hiçbir geleceği bulunmadığını" anlatıyor.
Belçika'nın tarihin bir hatası olduğunu, bu topraklarda Belçika var olmadan önce de insanların yaşadığını söyleyen Yves Leterme, partisinin 2007 seçimlerinden sonra oluşacak bir koalisyona, ancak Flaman bölgesine daha fazla özerklik verilmesi koşuluyla katılacağını, Flaman menfaatinin öncelikli olduğunu belirterek, "ilke olarak bölücü olmadığını, ancak Flandr'ın tek başına yaşayabileceğini" ifade ediyor.
BELÇİKA'DA SON DURUM
Avrupa'nın güçlü devletleri tarafından, 1830 yılında, "tampon bölge" olarak kurulan, İngiltere'de yaşayan bir Alman prensin kraliyetine verilen ve Kongo sömürgesiyle zenginleşerek, ihtiyaçlarının büyük kısmını gideren Belçika, Hollandaca konuşan Flamanlar ve Fransızca konuşan Valonlardan oluşuyor. Ülkede Almanca konuşan küçük bir halk grubu da bulunuyor. Yüzde 90'ı Fransızca konuşan Brüksel'in "çift lisanlı bölge" olduğu var sayılıyor.
Belçikalılar, 1980'li yılların başında, "model olmak" iddiasıyla yöneldikleri federal sistemle yerel parlamento ve yönetimlerin yetkilerini genişlettiler. Valonya, Flandr ve Brüksel bölgelerinde farklı hükümetler kurulurken, "ayrılıkçılık" (seperatisme) ülke anayasasının "temel ilkeleri" arasında yer aldı. Bu durum, Valonlar, Flamanlar ve Brükselliler arasındaki kopukluğu artırırken, menfaat çatışmalarını da hızlandırdı.
Siyasi partileri de Flaman ve Valon olarak bölünen ülkede, ayrı ayrı kurulmuş olan liberal, muhafazakar veya sosyalist Flaman partiler ile Valon partilerin, ideolojik eğilimleri aynı gözüktüğü halde, tamamen farklı görüşler içinde çatışmaları da hız kazandı. Politikacılar, kurumlar ve vatandaşlar arasında diyalog giderek koptu, toplumlar arası menfaat kavgaları arttı. "Belçikalı" kelimesi, giderek yerini "Flaman", "Valon" ve "Brükselli"ye bıraktı.
Politikacılar, bölgesel sorunları aşmak ve kendi seçmenlerinin taleplerini yanıtlamak için devlet bütçesini küçültüp, bölgesel bütçelere ağırlık verdiler. "Federal kurumlar" devletin ortak malları, değerleri, menfaatleri için karar alamaz duruma geldiler. Demiryollarını, vergi sistemini ve sosyal sigortaları da "bölgeselleştirmek" hedefi ön plana çıktı. Flaman kesiminde yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonya'da yüzde 20'yi bulunca Flamanlar, "Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamayı reddetme" eğilimine girdiler.
YENİ DEVLET ARAYIŞLARI
İlk aşamada, "yeni devlet kurmak", "Belçika'yı haritadan silmek" hedefini açıkça ortaya koyan aşırı sağcı Vlaams Belang (Flaman Menfaati) partisi, bugün Flaman bölgesinde, "Kahrolsun Belçika" sloganıyla oyların yüzde 25'ini elde ediyor. Bu durumu gören ve aşırı sağın tırmanışını engelleyemeyen diğer bazı Flaman partiler de "yeni devlet kurma", "Valonlardan kopma" fikirlerini desteklemeye başladılar. Valonlar, "Fransa'ya ilhak"tan söz ederken, Brüksel Bölgesi "bağımsızlık" ve "AB'ye sığınma" formülleri arayışına girdi.
Belçika basını, 2004 yılı sonunda, "Devletin Sonu Geliyor" manşetleriyle ülkede "federal sistemin çökmekte olduğunu", "devletin paylaşıldığını", "şatolarda buluşan siyaset ve ekonomi yetkililerinin yeni devletler için uzlaşma aradıklarını", "yayımlanacak bir manifestoyla çeşitli formüllerin gündeme taşınacağını" yazdı.
"Çekoslovakya örneği" gündeme getirilirken, 1993'te birkaç günde bölünen bu ülkenin sınırlarının ve koşullarının Belçika'ya çok benzediği üzerinde duruluyor.
"Federal sistemi" sarsılan Belçika'da şimdi, "iki veya daha çok sayıda bağımsız devletin, bazı alanlarda yönetim işbirliğinde bulunmaları" olarak tanıtılan "konfederal sistem"den söz ediliyor.(Hürriyet)