BM Enformasyonunda 1968 yılında göreve başlayan Timur Göksel, 6 Ay diye gittiği BM Barış Gücü sözcüğünde 26 yıl görev yapan Göksel bir süredir tedavi gördüğü coronavirüse yenik düştü.
Beyrut'taki diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Lübnan'a 1979 yılında UNIFIL'in ilk sözcüsü olarak gelen ve 23 yıl boyunca bu görevi başarıyla sürdürdükten sonra başkent Beyrut'a yerleşen Göksel, Kovid-19 ve diğer bazı rahatsızlıklarından dolayı Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'nde bir süredir tedavi görüyordu.
Evli ve 2 çocuk babası 79 yaşındaki Göksel, dün gece Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
UNIFIL'deki görevinden emekli olduktan sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde yıllarca eğitim veren Göksel, Lübnan ve bölgenin hem siyasi hem askeri stratejisti olarak biliniyordu.
Cenaze işlemlerini yakından takip eden Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği, naaşın toprağa verileceği yere ilişkin Göksel ailesinin kararını bekliyor.
GAZETECİ EYÜP COŞKUN'UN KALEMİNİNDEN TİMUR GÖKSEL
Gazeteci Eyüp Coşkun, Duayen BM Barış Gücü sözcüsü Timur Göksel'in yaşamını yitirmesinin kendisini çok üzdüğünü belirterek şunları yazdı.
"6 aylığına gitti, 26 yıl Birleşmiş Milletler adına Lübnan ve İsrail’de görev
yaptı. Hem İsrail ile hem Hizbullah ile bölgede arası iyi olan “tek” kişiydi.
Ortadoğu’da bir “bilge kişi“ yok oldu"
"Timur Göksel ile Lübnan’ın başkenti Beyrut’a ilk gittiğim 2001 yılında
tanıştım. Onunla onlarca kez röportaj yaptım. Yıllar içinde hem ailece, hem
de bölgenin en önemli bilirkişisi olarak, hemen her ortamda bir araya
geldim. Hastalığının tedavisi için gittiği hastanede Covid 19 virüsünü
kapması ve ardından birkaç gün içinde, hayatını kaybetmesi, o günleri
yeniden hatırlamamı sağladı.
Timur Göksel, görevli olarak yerini bile bilmediği Lübnan’a gitmesi teklif
edilince, “Nasıl olsa 6 ay, çabuk geçer” diye gidip, rekor sayılabilecek bir
süre olan, 26 yıl aynı bölgede kalabildi.
Timur Göksel, uzun süre yaşadığı İsrail’in Hayfa kentinden çalışma ofisinin
bulunduğu Lübnan’ın Nakura kasabasına iki ülkenin sınır kapısını koruyan
bariyerleri açarak gidip geldi. Hala savaş halinin sürdüğü iki ülke arasında
gidip gelen iki kişiden biriydi.
Timur Göksel, Lübnan’da Hizbullah’ı izlediği politikalar için eleştirirken bile,
Hizbullah tarafından her zaman saygıyla karşılandı. Emekli olup da BM
Barış Gücü’nden ayrılırken, daha önce kimseye yapılmayan bir töreni
Hizbullah onun için yaptı.
Hatta kendi aracı bakımda olduğu için, benim aracımla gittiğimizde, o
dönemde Hizbullah’ın 8 milletvekili onuruna düzenlenen törene katıldı.
Hepsi onu övücü konuşmalar yaptılar. Kendisine de altı kaplama Lübnan
haritası hediye ettiler.
Emekli olunca dönemin Lübnan Cumhurbaşkanı Emile Lahut, bir günde
alınan bir kararla, Lübnan’da ilk kez yabancıya verilen Devlet Nişanı’nı
kendisine verdi.
Emekli olunca ailesiyle birlikte Beyrut’ta yaşamaya karar verdi ve yerleşti.
Lübnan’daki bütün mezheplerden ileri gelenler her zaman Göksel’e saygı
gösterdiler. Her zaman onun görüşlerine önem verdiler.
Uluslararası ünlü dergiler, televizyonlar, Lübnan’da bir olay olunca ilk
olarak onun kapısını çalar, görüşlerini alırdı.
Göreve başladığı günden emekli olana kadar 6 bin 500 gazeteciyle
görüştü.
Timur Göksel kendisiyle Hürriyet gazetesi adına 2002 yılında görevi
başındayken yaptığım röportajda göreve nasıl başladığını şöyle
anlatıyordu.
“1979 yılında bana bir telefon geldi gece yarısı. Gönüllü olarak Nakura’ya
tayin oldun” Şaşırdım kaldım. “Gönüllü kısmını anladım da, Nakura
neresi?” dediğimi hatırlıyorum. Benden önce buraya iki sözcü gelip
gitmişti. Filistin ile İsrail arasında çatışmalar sürüyordu. İsrail çekileceğini
söylemiş, çekilmemişti. Ortadoğu’nun cehennemiydi yani. Ben geldim ve
nisan ayında ilk saldırıya uğradı karargahımız. İsrail yanlısı Said Hattat
milisleri vardı. Bir şeyler olacağını hissettim ve ofise geldim. O gece
karargâh şiddetli olarak bombalandı. Bu New York’ta büyük olay oldu.
Dediler ki, “Sen niye geldin, herkes kaçıyor!” Ben de cevap olarak, “Benim
karargahım ateş altındaysa, ben de sözcüysem, orada olmam lazım. Beni
buraya 6 aylığına göndermişlerdi. / ay sonra, “Biraz daha kalır mısın?”
dediler. Bir seneyi doldurduk. Ertesi yıl, daha ağır bir havan saldırısına
uğradık. Yine Cumartesi ve yine tek sivil bendim burada. Ondan sonra
kimse bana bir daha sormadı kalacak mısın diye.”
BOMBALAR ALTINDA YAŞAM
Timur Göksel, UNIFIL bünyesinde sözcü olarak görev yaparken neler
yaşadığını ise şu sözlerle dile getiriyordu.
“Bütün bu koşturmaca arasında, aileme de zaman ayırmaya çalışıyorum.
Çocuklarımın ikisi de Türkiye doğumlu. Zeynep 13, Emir 14 yaşında. İkisi
de top, tank ateşi altında büyüdü. Ancak ikisi de yaşadıklarından ötürü
erken yaşta olgunlaştı. Bir olay olduğu zaman eğer evdeysem, beş telefon
aynı anda çalmaya başlar. 1996'daki olaylarda, bir gecede 600 telefon
görüşmesi yapmışım. Bölge bütün dünyayı ilgilendirdiği için telefonlarım
24 saat açıktır. “
OSMANLI MODELİ FİLİSTİN’İ ÇÖZERDİ
Timur Göksel, neredeyse 100 yıldır süren, Ortadoğu’nun içinden çıkılmaz
durumu içinse şunları söylemişti:
“Lübnan'ın Dürzi dağlarında tek başına dolaşırdım, 20 sene önceleri. Neler
duydum. Günümüzde Ortadoğu'yu tanımıyoruz. Türk zamanında muhtarlık
yapan adamlarla tanıştım. Adamlar ‘‘En güzel idare eden Türkler
zamanındaydı. Türkler burayı işgal etmedi’’ diyor. Dağlardaki Arap köylüler
Osmanlı idaresi için diyor ki, ‘‘Sizinkiler burayı nasıl idare etti biliyor
musunuz? Bize gelip, siz Dürzisiniz, siz Hıristiyansınız, bu kadar atlı
vereceksin, bu kadar vergi vereceksin. Getirin liderlerinizi bunları
konuşalım. Çöp toplamak istiyorsan topla. Kendi dilini konuşmak istiyorsan
konuş. Ben karışmam. Muhtariyet mi istiyorsun?. Okulunu sen aç. Arta
kalanlar senin. Ama yandaki komşunu rahatsız edersen senin kelle gider.
Bunu da uyguladılar.’’ Çok sonraları, ölümünden önce İsrailli politikacı
Moşe Dayan demiş ki, ‘‘Biz Osmanlılar'ın millet sistemini buralara alsaydık
Filistin meselesi olmazdı. Sonradan bu meseleyi ön plana çıkarmaya
çalıştılar. Ama o zaman milliyetçilik doğmuştu Filistin'de, olmadı”.
Timur Göksel, Lübnan’da bulunduğu süre içinde, yıllar boyunca bölgede
meydana gelen hemen her olayda görüşlerine başvurulan bilirkişiydi.
Bölgedeki bütün siyasi liderlerle, elçilik mensuplarıyla, gazetecilerle
görüşürdü. Fikir alışverişinde bulunurdu.
Bu özellikleri nedeniyle emekli olacağı daha belli olur olmaz, bölgedeki
birçok elçiliğin kendisine danışman olmak için çok yüksek miktarlarda
maddi imkân verdiklerini biliyorum. Ama kendisi “Ben bunları tercih
etmedim. Çünkü ülkemi seviyorum. Ücretsiz olarak her zaman elimden
geleni yaparım” dedi ve bunu da uyguladı.
Ekonomik olarak çok yüksek gelen teklifleri reddetti. Beyrut Amerikan
Üniversitesi’nde doktora öğrencilerine Birleşmiş Milletler ve misyonu
hakkında dersler verdi. Daha sonra Al Monitor isimli web sitesinin
kurulmasında öncülük etti ve uzun süre burada Türkiye masasının başında
görev yaptı.
Timur Bey, bölgenin çok iyi tanınan gazetecisi Robert Fisk ile de çok yakın
dosttu. Birbirlerini onlarca yıldır tanıyorlardı. İkisi de Lübnan ve Ortadoğu
denilince görüşlerine başvurulan en önemli iki kişiydi.
Lübnan 2006 yılında İsrail tarafından bombalanınca, onunla birlikte canlı
yayın için Beyrut Refik Hariri Havalimanı’nın girişine gitmiştik. Yarım
saatliğine gittiğimiz bölgeden, uluslararası bütün televizyonlar röportaj için
sıraya gidince 3 saatte zor çıkmıştık. İsmini duyan yayın kuruluşları canlı
yayına çıkarmak için büyük çaba harcamıştı.
Kısacası Timur Göksel, Ortadoğu’yu, her türlü siyasi oyunu adı gibi bilen,
siyasilerin ruhunu okuyan bir insandı. Ortadoğu labirentlerinde dönen
oyunları çok iyi okurdu. Mekanı cennet olsun.