Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Orhan Yılmaz, dünyada ve Türkiye'de bor rezerviyle tüketim hızı arasında ''müthiş bir orantısızlık'' olduğunu belirterek, ''Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun yüzde 72'si Türkiye'de. Ama Türkiye dahil yıllık tüketim sadece 4 milyon ton. Vatandaş elimizdeki boru kömür gibi kazıp pazara gönderdiğimizi, ne kadar çok gönderirsek o kadar fazla kazanacağımızı zannediyor. Böyle bir şey yok'' dedi.
Yılmaz, Türkiye'nin bor rezervi konusundaki hesaplamalar ve değerlendirmelere ilişkin yaptığı açıklamada, kamuoyunda bor konusunda ''şehir efsanesi'' olduğunu söyledi.
Bor kimyasallarının yüzde 95'inin cam, seramik ve deterjan sektörüne satıldığını, bunların dışındaki sektörlere satılan miktarın çok küçük olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Dünyada ve Türkiye'de bor rezerviyle tüketim hızı arasında müthiş bir orantısızlık var'' dedi.
Bordaki temel meselenin tüketim hızını artırmak olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle konuştu:
''Borda arz fazla talep az, en temel konu bu. Bu noktayı ihmal ederek analiz yaptığınızda, bütün tablolar pembe olur. Türkiye'nin bor rezervi 2,5 milyar ton, yani dünya rezervinin yüzde 72'si Türkiye'de. Türkiye dahil dünyanın bor rezervi ise 4 milyar ton, ancak bor kimyasalı ve konsantresi olarak tüketim hızı yıllık sadece 4 milyon ton. Halihazırda dünyaya bin sene yetecek kadar bor var. Bunun 700 senesini tek başına Türkiye karşılayabiliyor. Biz olmasak bile piyasada dünyaya 300 sene yetecek bor var. İşte pembe tablo çizenlerin görmediği şey bu. Sanki biz ne üretirsek hepsini satabileceğiz, müşteri bizi bekliyor gibi düşünüyorlar. Bu da yanlış algılamalara neden oluyor.''
''Bor konusunda kamuoyuna bol miktarda iyimserlik havası pompalanıyor'' ifadesini kullanan Yılmaz, ''Türkiye'deki borun 'tüm iç ve dış borçları ödeyebileceği', GSMH'ye üç katı kadar katkı yapacağı' gibi laflar söyleniyor. Bunların hiçbirinin aslı astarı yok'' diye konuştu.
Türkiye'nin bor varlığının değeri konusunda hesaplama yapanların çok pahalı bir bor kimyasalını referans aldıklarını, rezervi onunla çarparak bazı rakamlara ulaştıklarını anlatan Yılmaz, ''Elimizde o kadar büyük miktar var ki, en ucuz bor kimyasalı fiyatından bile hesaplanırsa inanılmaz rakamlara ulaşılır, ama sattığımız miktar belli'' dedi.
Yapılan hesaplama ve değerlendirmelerin Türkiye'nin bor rezervi değeri konusunda kamuoyunda yanlış algılamaya neden olduğunu dile getiren Yılmaz, ''Vatandaş elimizdeki boru kömür gibi iş makineleriyle kazıp pazara gönderdiğimizi, ne kadar çok gönderirsek o kadar fazla para kazanacağımızı zannediyor. Böyle bir şey yok'' şeklinde konuştu.
''BOR MADENLERİ KESİNLİKLE SATILMAYACAK''
Eti Maden Genel Müdürü Yılmaz, Türkiye'deki bor madenlerinin ''40 milyon dolara satılacağı'' yönünde söylentiler olduğunu da hatırlatarak, bu iddiaların Eti Maden'in kasasında 250 milyon dolar nakit parası bulunduğunda ortaya atıldığına dikkati çekti.
Eti Maden'in kasasında şu anda yaklaşık 130 milyon dolar parası olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Bor madenlerinin satılması gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil. Eğer özelleştirilecek olsa öncelikle özelleştirme kapsam ve programına alınır, şartnameler alınır, açık ihaleyle ihaleye çıkılır. Bu safhaların hiçbiri yok. Çünkü ortada böyle bir şey yok. Vatandaşlarımız bu gibi söylentilere inanmasınlar'' diye konuştu.
''NÜKLEER ENERJİDE BOR, ÇORBADA TUZ GİBİ''
Yılmaz, Türkiye'nin yüksek miktardaki bor rezervinin, kurulması planlanan nükleer santrallar için avantaj olup olmadığına ilişkin de nükleer enerjiyle bor kimyasalları arasında dolaylı bir bağlantı olduğunu söyledi.
''Bor, nükleer enerjinin olmazsa olmazı asla değildir'' diyen Yılmaz, borun sadece nükleer reaktörlerde soğutucu olarak kullanıldığını, bunun da ''yemeğe katılan tuz gibi'' olduğunu vurguladı. Yılmaz, nükleer santral kurulmasının borikasit tüketimini artıracağını ancak bunun zannedildiği gibi yüksek bir miktar olmadığını da belirtti.
BORDAN ENERJİ ÜRETİMİ
Bordan enerji üretme konusundaki çalışmalara da değinen Yılmaz, bu konuda da borun dolaylı bir işlevi olduğunu, borun kendisinin bizatihi yakıt olmadığını, sadece hidrojen tutma özelliğinden dolayı söz konusu uygulamalarda sodyum borhidrür adlı bor kimyasalı kullanıldığını kaydetti.
Sodyum borhidrürü hidrojen taşıyıcısı olarak kullanarak hidrojen ortaya çıkarıp onu da yakıt olarak kullanmanın teknik olarak mümkün olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Ancak bunun teknik olarak mümkün olmasıyla ekonomik olarak mümkün olması çok farklı şeyler. Bugün itibariyle bu iş teknik olarak yapılıyor ama ekonomik değil'' dedi.
Yılmaz, fosil kaynaklar bittiğinde alternatif enerji kaynakları olması gerektiğini, bugün itibariyle hidrojenden enerji üretmenin ekonomik olma noktasından uzak olsa bile ileride klasik yöntemlerle arasındaki farkın azalabileceğini, dolayısıyla bu tür çalışmaların devam etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.