CHP, Sansür Yasası'nın “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu işleyenlere 1-3 yıl hapis cezası verilmesini düzenleyen 29’uncu maddesinin yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
"KENDİ YALANLARINI GERÇEK GİBİ SUNMAK YASASIDIR"
AYM’ye başvuru sonrası açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, şunları söyledi:
"Bu bir Stalin yasasıdır. Bu yasa muhalefeti, medyayı, basını, sosyal medyayı susturmaktır. Kendi yalanlarını gerçek gibi sunmak, gerçekleri yalan diye nitelemek yasasıdır ve kabulü mümkün değildir. Yüksek mahkemenin kararı var. 153'e ve kararın bağlayıcılığına aykırı. 29. madde ile ilgili başvuruyu bekletmeksizin yürürlüğün durması bakımından bir an önce ele alınmasını yüce mahkemeden talep ediyorum. Bu kanun, Türkiye'de demokrasiyi tahrip etmekle kalmaz, Türkiye'yi dünya milletler ailesi içinde demokrasi liginden düşürmez, kategori dışında tutar.
29. madde artık yürürlükte. Bir savcı vatandaşın bir sözü üzerinden bu yasaya göre insanları kodese atabilir. Yürütmenin durdurulması noktasına bir an önce talebimizin acilen gündeme alınmasını, demokrasimizin daha çok tahribat almaması için talep ettik."
AK PARTİ'DEN AÇIKLAMA
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, NTV canlı yayınında Dezenformasyonla Yasası'na ilişkin soruları yanıtladı.AK Partili Mahir Ünal'ın açıklamalarından satır başları:
(Dezenformasyon yasası) CHP'nin AYM'ye gitmesi demokrasinin bir güzelliği. Recep Tayyip Erdoğan bir şiir okuduğu için cezaevine gönderilirken "Ben devletime küsmem" dedi. Eğer yargıda bir yanlış yapılıyorsa bunu toptancı bir bakış açısıyla yargının tümüne mal etmek yanlıştır. Demokratik meşruiyet içerisinde bütün hukuk yolları açıktır. Bu yasayı konuşurken asıl yasanın getirdiği yani internet medyasının yasal bir zemine oturması, internet medyasının çalışanlarının haklarının korunması, çocukların korunması, haber içeriğinin korunması, yalan haber üretmenin sorumluluğu.. Bunların hiçbirini konuşmuyor arkadaşlarımız, 29. maddeyi konuşuyorlar. Haber verme amacını aşmayan paylaşım suç kapsamında değil.
Dezenformasyon gazetecinin terörist dönüşmesidir. Kanun diyor ki sadece halk arasında endişe, panik ya da korku yaratmak amacıyla, bunun yanı sıra ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeniyle ilgili gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayması gerekiyor. Gerçeğe aykırı bir bilgiye kim karar verecek? Biz bunu uzun süre tartıştık. Buna yargının karar vermesi lazım dedik. En son muhalefet nereye geliyor, "Biz yargıya güvenmiyoruz".
Diyelim ki bir kimse yalan bir bilgi paylaştı ancak kişinin kastı bu değil. Şimdi bunun suç teşkil ettiğini nasıl söyleyeceğiz. Bir kimsenin bir tweeti retweet etmesini nasıl suç unsuru olacak.
"SOSYAL MEDYA YARGISI OLUŞTU"
Bunun suç unsuru olup olmadığına uygulayıcı karar verecek. Sanki ağzını açanın ceza aldığı bir ortam oluşturuyormuşuz gibi bir durum sunuluyorlar. Ancak böyle bir durum yok.
Bir kimse Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiğinde bu kişi hakkında işlem yapılmasın mı diyeceğiz. Meral Akşener'in de Kemal Kılıçdaroğlu'nun da on binlerce hakaret davası var. Siz zaten böyle bir dava açabiliyorsunuz.
Konunun uzmanlarıyla görüşmeden, bakın kanun burada açın bir okuyun. Burada çerçeve belli. Sosyal medya ile ilgili birçok şeyi eleştiriyoruz ama iki yılın altındaki suçlarda hakime tutuklama yasağı var. Hakim bir yumruk, şiddet gibi olaylarda kanunun oluşturduğu çerçevede hakim kararını veriyor. Sonra bir bakıyorsunuz sosyal medyada kıyamet kopuyor. Sosyal medya yargısı dediğimiz bir ortam oluştu.
RETWEET NASIL SUÇ UNSURU SAYILACAK?
Her olay kendi içerisinde değerlendiriliyor. Bütün bunların alt başlıklarını düzenleyen koca bir hukuk külliyatı var. Biz yasa yapıcı olarak niyetimizi, maksadımızı sunuyoruz. Bundan sonrası yargıdadır. Yasanın uygulamasında sıkıntılar da çıkarsa, Meclis orada.
Bizim bir şeye sansür dememiz için, bireyin en temel hakkı olan ifade özgürlüğünü elinden almamız gerekiyor. Biz bu yasayı iki yıl önce hazırlamaya başladık.