CHP’nin durduğu çizgi bellidir. Hiç kimse bizim partinin çizgisini sorgulamaya kalkmasın, önce aynaya baksınlar. Bazıları öküz altında buzağı arıyor. Kimse benimle ve gururumla, haysiyetimle oynayama kalkışmasın. Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, Dışişleri Bakanı olabilirsiniz ama sizin bana kabalık yapma hakkınız yoktur. Ben bir milletvekiliyim. Bize kimse hakaret edemez. Makamı, mevkii ne olursa olsun kimse bizi hizaya getiremez. Ölümden öteye köy yok” dedi.
-Yılmaz, “Cesaretin ne olduğunu ölçmek mi istiyorsun, ben sana bir yol göstereyim, bak, benim ordum PKK ile ve PYD ile savaşıyor. Sen de Dışişleri Bakanısın, şimdi senin burada kabinede rapor alıp çürük raporu alıp bir şekilde yırtan kişileri de yanına alıp onların evlatlarını alıp senin cepheye gitmen lazım, hadi git, ben seni alkışlayacağım, diyorsan ben seninle birlikteyim” dedi.
Yılmaz, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Zeytin Dalı Harekatına değinerek şöyle dedi:
“CHP olarak bu operasyonu sınır güvenliğimiz, terör unsurlarının sınırımızdan uzaklaştırılması ve ülkeye dönük herhangi bir eylem yapacak kapasitenin bırakılmaması amacıyla başından beri destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz. Askerimize, kahraman ordumuza başarılar diliyoruz.
- “BAZILARI ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARIYOR”-
CHP’nin durduğu çizgi bellidir. Hiç kimse bizim partinin çizgisini sorgulamaya kalkmasın, önce aynaya baksınlar. Bazıları öküz altında buzağı arıyor. Bizim desteğimizi eritmeye çalışıyor. İl, ilçe kongrelerinde mesajlar veriyor ve hakaretler savuruyor. Ve bizi küçük duruma düşürmeye çalışıyor güya.
-“BİZ ASLA KAHRAMAN ORDUMUZU ÖSO İLE EŞ TUTMAYIZ”-
Bizim ne dediğimiz açıktır. Biz asla kahraman ordumuzu ÖSO ile eş tutmayız. Gözbebeğimiz, varımız yoğumuz evlatlarımızdan oluşan ülke güvenliğini koruyan bir orduyu ÖSO’nun arkasına saklamayız. Saklayanlara da karşı çıkarız.
-“HÜKÜMET ‘ÇATIŞMAYIN’ TALİMATI VERİYOR”-
11 Haziran 2014 saat 11 suları, Musul Başkonsolosluğun etrafı katil sürüleri tarafından sarılıyor. Hükümet ‘çatışmayın’ talimatı veriyor. Benim talimatım ‘çatışın’ ama o talimat uygulanıyor. Bütün insanları başkonsolosluğun bahçesine topluyorlar. Ve ben ortadayım. Beni alıyorlar. Makam odamın önüne götürüyorlar, kafama makineli tüfeği dayıyorlar. Amaçları beni içeri sokmak makam odamda fotoğrafımı çekmek. Dünyaya propaganda yapacaklar. Bu şerefsiz, adilere rest çekiyorum. Kafama vuruyorlar, devirmek istiyorlar. Süründürmek istiyorlar. Ayağa kalkıyorum ve bahçeye gidiyorum. ‘Kadınlara, çocuklara, buradaki insanlara zerre kadar bir şey yaparsanız önce ben öleceğim’ diyorum.
-“CESARETİN BİR ARADA OLMAYACAĞI TEK KİŞİSİ SİZSİNİZ”-
Böyle bir adama çıkmış bir tane kendini bilmez ‘korkak’ diyor. Sen kimsin, cesaret kim. Cesaretin bir arada olmayacağı tek kişisi sizsiniz. Anadan doğma gelir bu cesaret.
-ONLARIN EVLATLARINI ALIP SENİN CEPHEYE GİTMEN LAZIM, HADİ GİT, BEN SENİ ALKIŞLAYACAĞIM
Cesaretin ne olduğunu ölçmek mi istiyorsun, ben sana bir yol göstereyim, bak, benim ordum PKK ile ve PYD ile savaşıyor. Sen de Dışişleri Bakanısın, şimdi senin burada kabinede rapor alıp, çürük raporu alıp bir şekilde yırtan kişileri de yanına alıp, onların evlatlarını alıp senin cepheye gitmen lazım, hadi git, ben seni alkışlayacağım, diyorsan ben seninle birlikteyim. Ben 101 gün esaret yaşadım. Bu ülke için yaşadım. Bu vatan için yaşadım. Devletin onuruna, gururuna zerre kadar bir leke sürdürmedim. Konuşmadım.
-“HERKES HADDİNİ BİLECEK”-
Herkes haddini bilecek. O IŞİD’ten de onun dizginlerini elinde tutanlardan da korkmuyoruz, hepsine meydan okuyorum, hiç kimse bana bir hesap soramaz. Bugün bazı odaklara hesap soramayanlar gelmiş bir vatanseverin yakasına yapışmış, bir aydır linç kampanyası yapıyorlar. Başkaldırıyorum. Hepinize, alayınıza başkaldırıyorum. Hiç kimse bana hesap soramaz. Herkes haddini bilecek. Varsa ölmek evet 101 gün o it sürüleri öldüremedi beni ama burada şehit olmak istiyorum. Hiç kimse bana had, hesap gösteremez.
-“CUMHURBAŞKANI OLABİLİRSİNİZ, DIŞİŞLERİ BAKANI OLABİLİRSİNİZ AMA SİZİN BANA KABALIK YAPMA HAKKINIZ YOKTUR”-
Kimseden korkmuyorum. Sizin bütün iftiralarınızı ve bütün yalanlarınızı yerin dibine çakarım. Ölümse, evet öldürün, kurtulun ama yaşadığım sürece doğruları söylemeye devam edeceğim. Kimse benimle ve benim gururumla, haysiyetimle oynayama kalkışmasın. Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, Dışişleri Bakanı olabilirsiniz ama sizin bana kabalık yapma hakkınız yoktur. Ben bir milletvekiliyim. Bu milletvekiline saygısızlık yapma hakkınız yoktur. Benim düşüncelerimi beğenmeyebilirsiniz ama unutmayın ben bir vatanseverim, partiler üstü konuşuyorum.
-“BEN HİÇBİR ZAMAN BİR PARTİNİN MEMURU OLMADIM”-
Onun bunun kuyruğuna takılıp dış politika belirlediğiniz için Türkiye’yi duvara toslattınız. Yeter artık. Bizi aşağılamanıza izin vermeyeceğiz. Ne varsa bütün şekilde savaşmaya hazırım, istediğinizi yapın, umurumda da değilsiniz. Ayrıca ‘memuruymuşum’, ben hiçbir zaman bir kişinin memuru olmadım hayatımda. Ben hiçbir zaman bir partinin memuru olmadım. Ben devletin bürokratı olmaktan gurur duyuyorum. Dışişleri Bakanlığının mensubu olmaktan gurur duyuyorum.
Şimdi gelmiş ‘Özgür Suriye Ordusuna çamur atıyor. Sen nasıl milli bir insansın.’ Kardeşim ben ordumu savunuyorum. Ben ordumun yanındayım. Ben bayrağımın yanındayım. Ben bir siyasi partinin yanında değilim. Senin borazanbaşılığına, ben her şeyine ‘evet’ demek zorunda hiç değilim. Benim böyle bir zorunluluğum yok. Ben vatanın yanındayım. Bugün Türkiye ne olduğu neidiği belirsiz gruplar tarafından onların seviciliğine soyunmuş insanlar tarafından pohpohlanan düşüncelerle yönetilmek isteniyor. Ben bunun karşısındayım. Benim cephem belli. Ben 101 gün katillere orada direndim. Burada milletvekili olarak ülkemin değerlerini savunma konusunda direniyorum.
-“ÖLÜMDEN ÖTEYE KÖY YOK”-
Kimse de bu konuyu sulandırmayacak. Asker orada bu kadar kritik operasyon olurken bu kadar vatan millet ayaktayken il ilçe kongrelerinden hesap sormaya kalkışmak hiç kimsenin haddi olmamalı. Bize kimse hakaret edemez. Makamı, mevkii ne olursa olsun kimse bizi hizaya getiremez. Ölümden öteye köy yok. Kimin hesabı varsa görsün kardeşim.” (ANKA)