Alman savcılar tarafından, “Asıl suçlular Türkiye’de” denilmesine ve isim isim sanık listeleri verilmesine rağmen, aradan aylar ve yıllar geçmiş olmasına karşın, “bilinçli bir ayak sürüme” ile kamuoyunun bıktırılarak dava açılmasının unutturulmaya çalışıldığını ifade eden kitabın yazarı Kırıcı, ‘İnsanların en kutsal değerlerini sömürerek, toplanan havuzdaki nemadan hem cumhuriyeti torpilleyen hem de bu havuzdan kendi kovasını dolduranların yaptıkları yanlarına kar mı kalacak” diye sordu.
Amacının kimseye iftira atmak ya da bazılarının bol keseden yaptığı gibi “kara çalmak” olmadığını ifade eden Kırıcı, kitapta; Alman polis, savcı ve bilirkişi raporlarında yer alan bilgi, belge ve tanıkların tutanak altına alınmış ifadeleri ile mahkemede dile getirilmiş görüşler, siyasilerin konu ile ilgili dile getirdiği bilgi, belge ve eleştirilerin yer aldığını söyledi.
Türkiye’de devam eden davanın içeriğine ilişkin bilgilere, “görülmekte olan bir mahkemeyi etkileme çabası” bahanesi yaratmamak için özellikle yer vermediğini belirten Kırıcı, hükümetin bu dava ile yargı bağımsızlığına ne kadar özen gösterip göstermediğinin ortaya çıkacağına dikkat çekti.
Seçimler arefesinde yanıtı aranacak tek ve en önemli sorunun bu olacağının altını çizen Kırıcı, “Bugün yargıya hesap vermekten kaçanlar unutmasın ki, nasıl 30 yıl öncesinin hesapları bugün tozlu raflardan indirilip tek tek soruluyorsa bu yolsuzluğun hesabını da bir gün soracak birileri mutlaka çıkacaktır” diye konuştu.
TOGAN YAYINLARI’NDAN ÇIKTI
Davanın tüm süreçlerini belgeleriyle anlatan ve “Deniz Feneri (e.V) Fenerekon” adındaki kitap Togan Yayınları’ndan çıktı. 480 sayfalık kitap, D&R, Inkilap ve Remzi Kitapevi’nin yanı sıra pek çok kitapçıda okuyucularını bekliyor. (11 kasım 2010)