SABAHATTİN ÖNKİBAR
Teorik olarak gitmemesi lazım, ama maalesef Dışişleri; hükümete ya da Barzani’ye veya ABD’ye yaranmak için bunu yapıyor gibi bir görüntü var!
Hikâye şudur:
Türkiye Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra, yani ABD’nin bölgeye Çekiç Güç’ü ihdas etmesiyle beraber K. Irak’ta yoğun olarak gizli bir örgütlenmeye gitti. Genelkurmay, MİT ve Dışişleri Bakanlığı’nın yer aldığı bu çalışmanın K. Irak ayağı, yani oradaki yapılanma görevi MİT’e verildi.
MİT bu görevi 5 yıl başarıyla yaptı ve 1996’da bu görev ortak mutabakat sonucu hükümet tarafından Genelkurmay’a devredildi.
Genelkurmay K. Irak’ta 3 boyutlu bir çalışmaya girişti.
1) PKK ile yapılan mücadele,
2) Irak’taki Türkmenlerle ilgili çalışmalar,
3) KDP ve KYP (Barzani ve Talaba) ile ilişkiler.
MİT ve TSK’nın 12 yıl önderlik ettiği süreçte Türkiye bölgede var olma ve iz bırakma bağlamında ciddi mesafeler aldı.
2003’te ABD Irak’ı işgal edince Washington’un AKP hükümetinden ilk talep ettiği şeylerden biri şu oldu:
- “TSK K. Irak’tan tamamen çekilsin, Irak’taki ilişki ve faaliyetlerinizi Dışişleri’niz yürütsün.”
Tayyip Erdoğan hükümeti bu talebi zerre itiraz etmeksizin anında yerine getirir ve K. Irak’la ilgili bütün koordinasyon işi askerden alınıp Hariciye’ye verilir.
ABD dayatmasıyla hareket edilmesine rağmen yine de buraya kadar hadi her şey normal diyelim.
Vahim süreç bundan sonra işlemeye başlıyor:
Dışişleri görevi devralır almaz hemen eski yapıları lağvedip kendince bir yapı kurmak için harekete geçiyor.
Hariciye, MİT’in ve TSK’nın yıllarını vererek kurduğu istihbari ve de örgütsel yapılarla kadrolarını hallaç pamuğu gibi savurmaya başlıyor.
Bunun somut örneği K. Irak için kurulan Global adlı düşünce kuruluşunda yapılanlardır.
Global Araştırma Merkezi Genelkurmay Başkanlığı’nın K. Irak’ta uzun süre görev yapmış ve bölgeyi avucunun içi gibi bilen subayların emekliliklerinden sonra uzmanlık bilgilerinden yararlanılmak için kurulan bir araştırma merkezidir. Bu merkez sürekli politika üretip bunu devletin zirvesine aktarır ve üç ayda bir yeni politikaları yansıtan yayınlar çıkartır. Keza yine Irak bağlamında Osmanlı arşivlerinden yararlanılarak kitaplar hazırlar, belgeler toplar ve bölgeyle alakalı uluslararası toplantılar ve sempozyumlar tertip eder.
Mesela yakın geçmişte Ankara’da yapılan uluslararası Kerkük toplantısı bu faaliyetlerinden biriydi.
Global Araştırma Merkezi bu toplantıya peşin önyargısı bilinen KYP ve KDP (Barzani ve Talabani’nin partileri) dışında Irak’taki bütün partilerin temsilcilerini davet etti. Bunun üzerine Barzani ile Talabani hemen harekete geçip kendilerinin çağrılmadığı bu toplantıyı iptal ettirmek için Dışişleri Bakanlığı’mıza şikâyette bulundu.
Barzani ile Talabani’ye pek sıcak olan ve onların üzülmesini istemeyen Hariciye’miz hemen kendine bağlı olan Global Araştırma Merkezi’nin yönetimini arayarak toplantıyı iptal etmesini ister.
Global’ın yönetiminde bulunan emekli askerler bu talebi reddeder ve toplantıyı düzenler.
Bunun üzerine çok geçmez Dışişleri, Global’ın tasfiyesi için düğmeye basar ve mensuplarını bir bir kapıya koymaya başlar. Dahası, adını bile değiştirme kararını alır.
En önemlisi gerçekten çok kaliteli bir Kafkas uzmanı olan ama Ortadoğu ve K. Irak’ı hiç bilmeyen Hasan Kanpolat’ı buranın başına getirmek için karar alır.
Evet gördüğünüz gibi Dışişleri, TSK mensupları tarafından oluşturulan milli bir yapıyı bu şekilde etkisizleştirerek fiili olarak tasfiye etmeye çalışıyor...
Kamuoyuna ve devlet büyüklerimize arz olunur!
NOT: Dışişleri açıklama gönderirse sütunumuz açıktır.
SAKIN HA...
AB talimatıyla Öcalan’a arkadaş!
Okudunuz ve duydunuz değil mi, eşkıyabaşı sıkılmışmış da yanına arkadaş göndereceklermiş! Kim söylüyor bunu? Kendini Hz. Ömer’e benzeten ya da onun gibi olmaya çalışan, ama Deniz Feneri’ndeki zekât hırsızlığına “Bana ne yahu” diyen Adalet Bakanımız Mehmet Ali Şahin... Peki bunun anlamı ne midir? AB’nin talimatını yerine getirme ve de seçim yatırımıdır... Evet kabinenin en kibar ve akıllı üyelerinden biri olan Mehmet Ali bey Tayyip Erdoğan’ın “İstemeyen bu ülkeden gitsin” sözünün Güneydoğu seçmeninin nezdinde açtığı yaraya neşter atma ya da kırılan kalbi tamir için yollar arıyor besbelli... İyi de bunun anlamı Başbakan’ı dolaylı olarak tekzip değil midir? İstemeyen gitsin noktasından Öcalan’a arkadaş bulma noktasına nasıl gelinir? Bakın buraya not düşüyorum, AB talimatı ve seçim, yani oy için yapılacak böyle bir yanlışlık İmralı’yı PKK karargâhı yapar. Dahası, Öcalan’ın affı için de zemin oluşturur. Öcalan konusunda verilecek zerre bir taviz af taleplerini gündeme oturtur.
YAMAN ÇELİŞKİ...
Kavakçı’dan Çongar’a Utanmaz kadın!
Merve Kavakçı’yı bilirsiniz. Fazilet Partisi’nden seçilen ama TBMM’de yemin edemeyen başı örtülü milletvekili. Merve hanım malum Milli Gazete’de yazı yazıyor. Kavakçı iki gün önce yazdığı yazıda bu aralar özgürlükçü takılan ve AKP’ye omuz veren Taraf gazetesi yazarı Yasemin Çongar’ı utanmazlıkla suçladı. Peki ama niye mi? Çongar’ın 28 Şubat süreci günlerinde türbanlılara ve de Merve Kavakçı’ya takındığı karşı tavırları sebebiyle!.. Evet Yasemin hanım o günlerde malum Doğan medyasındaydı ve türban ile Merve Kavakçı hakkında çok sayıda aşağılayıcı yazı yazmış, dahası Kavakçı ile ilgili ABD’den çok sayıda yalan haber geçmişti. Nereden nereye!.. Şimdi Çongar hanım güya özgürlükçü ve türbancı oluverdi!.. Hayır olan Yasemin Çongar’ın imana gelmesi değil, görev değişimi ya da bir süredir gazeteciliği bırakıp başka görevler yapmaya başlamasıdır. Öyle
değilse izah etsin Çongar hanım bu
çelişki neyin nesidir?
GÖRÜNTÜ BU...
Şanı büyük, siyaseti küçük Osman Paşa!
Osman Pamukoğlu Paşa’yı sadece TV ekranından ve kitaplarından tanıyor ve de Güneydoğu’da yaptıklarından ötürü çok seviyorum. Pamukoğlu hakikaten şanı büyük Osman Paşa’mızdır ve gerçek bir kahramandır. Ancak partisinin kendisi gibi şanlı ve büyük olmadığını ve de olamayacağını söylemek durumundayım. Osman Paşa iyi bir komutan, ama şu ana kadar verdiği görüntü itibarıyla asla iyi bir siyasetçi değil. Öyle, çünkü Paşamız Güneydoğu kahramanı olmanın ötesinde hiçbir vasfını öne çıkaramadı. Tersine her geçen gün çelişkileri görülmeye başlandı. Bir gün, “Ben muhafazakarlarla da kol kolayım” demek için Vakit gazetesi gibi bir mevkute ile sarmaş dolaş oluyor, ama ertesi gün Deniz Baykal’a örtülü bir hanıma rozet taktığı için Devrim Kanunları’nı hatırlatma gereğini duyuyor!.. Yahu Osman Paşam Devrim Kanunları’nda o kadar hassas isen Vakit gazetesine ilk röportajını vermek ve sarmaş dolaş olmak neyin nesidir? Yok tersi ise örtülülere karşı laikçilerin yaptığı gibi devrim hafiyeliğine soyunmak niçindir?.. Paşam bana kızmayın ne olur. Senin partin bu haliyle ancak bir bölen olur ve sadece AKP’ye hizmet eder...