Ekonominin 2004 yılında büyümesine karşın; çalışanlar, köylüler ve işsizler başta olmak üzere tüm toplumsal kesimler bu büyümeden yeterince pay alamamıştır. Çünkü yurt içi yatırım artışına dayanmayan bu büyüme istihdam artışı sağlayamamış; o nedenle de sağlıklı olamamıştır. Bu büyüme, büyük ölçüde ithalattan ve kapasite kullanım oranlarının artmasından kaynaklanmıştır.
TBMM’de dün kabul edilen 2005 Yılı Bütçesi de büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu bütçe; özellikle işsizler, dar gelirliler, üreticiler, köylüler ve yatırımcılar açısından umut veren bir bütçe olmamıştır.
Buna karşın Sayın Başbakan, son iki yılda uygulanan ekonomik politikalarla vatandaşların alım gücünde ciddi artış yaşandığını iddia edebiliyor. Başbakan, bununla da kalmıyor, tüm verilerin aksine, “İşsizlik oranı artmıyor, az da olsa azalıyor” diyebiliyor. Sayın Erdoğan ayrıca, borçlanmada rekor kıran bir Başbakan olmasına karşın, “Cari açık konusunda bir sıkıntı yok” iddiasında bulunabiliyor.
Hükümetin ekonomiyle ilgili olarak açıkladığı bir tek doğru vardır; o da enflasyonun düşmesidir. Ki, bu da, bu hükümetin aldığı önlemler sonucu elde edilen bir başarı değildir. Bu başarı, 57. Hükümet’in başarısıdır. Sayın Başbakan, buna karşın, gittiği her yerde, bu başarıyı kendisine mâl ediyor; 57. Hükümet’e kuru bir teşekkür bile etmiyor.
Bu vesileyle şunu da anımsatmak isterim: Hükümet içte alım gücünü alabildiğine kısarak sağladığı enflasyon düşüşünü kalıcı kılabileceğini zannediyorsa aldanıyor.
Bu hükümet, ekonomide de dış politikada da özgür değildir. Bunu söylerken, hükümetin IMF ile ilişkilerini yadırgamıyoruz. Bizim hükümetimiz döneminde de bu ilişkiler sürdürülmüştür. Ancak toplumsal kesimlerin mağdur edilmemesi için de gereken her girişim yapılmıştır. Bu hükümetin de IMF ile ilişkilerini sürdürürken, toplumsal taleplerin hiç olmazsa asgarisini karşılayacak uygulamalar yapması ve 2005 yılı Bütçesi’nde de bunları öngörmesi gerekirdi.