ZAMANLAMA ÖNEMLİ
Referanduma “hayır” dediğim 12 Eylül anayasasını tarihin çöplüğüne atmak için elimde imkân varken sonuna kadar kullanırım. Bunun için hiçbir küçük hesabın içine girmem. Strateji belirlerken hesap ederim ama misyon için hasbî davranırım, hesabî değil. Anayasa reformunu bir yıllık takvimin içine koyduk. Altı ay komisyonun çalışacağını düşünmüştük. CHP yüzünden akamete uğrayınca, ritmi hızlandırdık. O günden bugüne de 6-7 kez benim yönettiğim toplantılar yaptık. ‘Şimdi yazım aşamasına geçeceğiz’ dedik. Üç ana başlık var: Bir, anayasanın gerekçesi, dibacesi, temel ilkesel çerçevesi ile ilgili konular... Diğeri anayasanın ruhu dediğim temel hak ve hürriyetlerle ilgili kısım. Üçüncüsü anayasanın iskeleti dediğim, yönetim sistemiyle ilgili kısım.
BELLİ OLGUNLUĞA GELDİ
Son karma heyet toplantısında birinci kısım ile ilgili hususları belli bir olgunluğa getirdik. Bunları ben MYK’ya da getirdim. Üç beş konu var. Hepsi ile ilgili bir genel anlayış oluşsun istiyorum. Bir yere doğru gittiğimizi hissedelim. Birinci konunun sağlıklı bir şekilde olgunlaştığını biliyorum. Biraz da demlenmeye bırakmak lazım. İnsanların bunu düşünmesini temin etmek lazım. Önümüzdeki hafta MKYK’da da konuşuruz, partinin organlarında belli bir noktaya gelir. Sonra temel hak ve özgürlüklerle ilgili fikri temrinlere başlıyoruz. Anayasanın dibacesi, uzunluğu, nasıl değiştirileceği filan... Bunları tartışmak 6-7 saat sürdü. Bu olgunlaşma trendi ilerliyor. Aylar içinde bunları kamuoyu ile paylaşırız. Kamuoyunda da olgunlaşır. Hazmederek bir yol alınır. İrademizden kimsenin şüphesi olmamalı. Optimum zamanlama önemli. Ne adım atmama gibi bir töhmetin altında kalırız ne de aceleye getiririz. Belli bir olgunluk içinde yürütürüz...
ŞEHİT CENAZELERİNDE ITRİ
(Şehit cenazelerinde Itri) Diyanet İşleri Başkanımız’la konuştuk, bizim de zihnimizde yara olan bir husustur. Başbakanlık Müsteşarımıza çalışma yapma talimatını verdim, ilgili kurumlarla istişare edilecek. Bu merasimlerin milletimizin duygularına, inanç dünyasına hitap eder tarza getirilmesi için bir çalışma yapılacak.
(Vize muafiyetinde sorun mu var?) Hiçbirimizde olumsuz algı yok. Olan şey ne? Bir Alman gazetesinde çıkan bir haber. Herhangi bir Avrupalı yetkilinin de kullandığı olumsuz bir ifade yok. O çıkan haber üzerine bunlar söylendi. “If” diye (eğer) başlayan bir soru... ‘Eğer Avrupa taahhütlerini yerine getirmezse Türkiye ne yapacak’ dendiğinde... Bu karşılıklı taahhüttür. Biz de kendi taahhütlerimizi yerine getirmeyiz demekten başka geriye bir şey kalmaz. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. İlk defa kasım ayından bu yana karşılıklı hamlelerle, birbirini töhmet altına bırakmayan bir süreç işliyor. Biz anlaşma yaparken Türkiye göç ülkesine dönecek deniliyordu. 4 Nisan’da bu anlaşmayı uygulamaya başladık, kasımda zirve yaptığımızda günlük ortalama mülteci sayısı 6880’di, ondan sonra ortalama 60 civarına indi yani yüzde 1’e düştü. 10 Nisan’da da hiçbir mülteci geçmedi. Bu işin psikolojisini iyi yönettik, mekanizmaları, altyapısını iyi kurduk. Aksama yok. Geri kabul anlaşması, vize muafiyeti ile bir paket halinde... Onlar vize muafiyeti vermezse, geri kabul anlaşmasını uygulamayacağız demektir. O zaman da mesele eski haline döner. Birbirine bağlı bir konu bu. Türkiye’de öyle bir şey var ki, her konuda ille de olumsuz düşünülecek. Biraz da olumlu düşünülsün, niye ille de bir kriz çıkması gerekiyor? Güzel gidiyor işte. Bu hafta sonu Sayın Merkel ve Tusk yeniden Türkiye’ye gelecek. Bu süreç ahde vefa anlayışı içinde işliyor. Türkiye’de de AB tarafında da sürecin çökmesini bekleyenler var. Türkiye’de muhalefet, AB tarafında da aşırı akımlar çökmesini bekliyor.
ÇÖZÜM İÇİN SÖZ YETMEZ
Silahlar bütünüyle terk edilip, magmaya gömülene kadar operasyonları devam ettireceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kimse operasyonların durması gibi bir beklenti içinde olmamalıdır. 15 Temmuz’u HDP yöneticilerinin iyi hatırlaması lazım. 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle CHP, MHP ve HDP’ye gittim. Orada HDP’lilere, “Yaptığınız işleri yakından biliyoruz, ateşle oynuyorsunuz” dedim. O günlerde, silahlı mücadele, ayaklanma çağrısı yapıyorlardı. “Bunları yapmayın, meşru bir siyasi parti gibi davranın” dedim, Bir hafta içinde Suruç ve Ceylanpınar saldırısı yapıldı. O zaman yanlış hesap yaptılar. Kararlılığımızı anlayamadılar. Devlet aklı bu konularda sabırla davranır ama bir kez işlemeye başladı mı, o iradenin sarsılmaz olması lazım. Daha sonra operasyonlar başlayınca, bunun 1 Kasım seçimleri için yapıldığını söylediler. Seçimin üzerinden bir gün geçmeden, güvenlik toplantısı yaptım. Güvenlik birimlerine, “23 Temmuz’daki direktif geçerlidir, Hiçbir şekilde durmayacaksınız” dedim. Zannediyorlar ki, dil değişimi ile bizim irademizde yumuşama olur, hayır. Silahları terk edecekler, tümüyle terör son bulacak. Türkiye’de, parlamento’da her şey konuşulur.
hatayı anladılar, günaydın!
Parlamentoda ne istiyorsun da konuşamıyorsun, bugün Ertuğrul Kürkçü’ye de söyledim, niye silah ele alınıyor? Siyasi faaliyetlerde herkes özgürdür ama silahlı hiçbir unsura kesinlikle herhangi bir alan tanınamaz. Bunlar şimdi hatalarını anladıklarını ifade ediyorlar, Hendek siyaseti yanlıştı diyorlar. Günaydın! Biz bunu kendilerine daha önce çok anlattık. Bırakacaklar silahı. Bunun karşılığında operasyonlar dursun demenin de anlamı yok. Böyle netice alınmaz. Terörle mücadele, tek bir terörist kalmayıncaya kadar sürer.
ROKETLER KASITLI
Ilımlı muhalefet ile DAEŞ (IŞİD) arasındasınırımızın hemen ötesinde mücadele sürüyor. Kilis’e isabet eden roketlerin arka planında biraz da bu var. Muhalefet, Çobanbey’i aldı ve ciddi ilerleme sağladı. Maalesef DAEŞ’a karşı mücadele ettiğini söyleyen unsurlar muhalefete güvenlik şemsiyesi oluşturmakta yetersiz kaldılar. Türkiye’nin topçu desteği oldu. DAEŞ’ı rejim ve Ruslar kurtardı. Bazı roketlerin bize düşmesi bazen de kasıtlı olarak hedef alınmamız sözkonusu. Topçularımız müdahalede bulunuyor. Türkiye’nin ulusal güvenliği için muhalif unsurlara destek vermemiz zaruret. Başika’da çok ciddi zayiatlar verdirdik DAEŞ’a. TSK tarafından eğitilen Musul Vatani unsurları bazı yerleri DAEŞ’ın elinden kurtardı. Bunlar Türkiye’nin güvenliğinin sınır ötesinden başladığını gösteren olaylar.
CANLARI TATLI
Terörist bir örgütün kendi sembolleri ile herhangi bir meydanda gösteri yapmasına izin vermeyiz. Brüksel’de AB zirvesi yapılırken, çadırlar kalkacak dedim, kalktı. Maalesef, dediğiniz empatiyi Avrupalılar hâlâ yapamıyorlar. Bir kez de kendilerini bizim yerimize koyarak düşünemiyorlar. Taziye mesajları anlamında dayanışma gösteriyorlar ama hiçbir Avrupalının aklına Paris için şu kadar gün yas ilan ettik Ankara için de ilan edelim demek gelmiyor. PKK’lılar benim konuşma yapacağım yerin önünde hakaret ediyorlar, tehdit, şiddet sloganları atıyorlar. Avrupa’da maalesef empati kültürü yerleşmiş değil. Herkesin canı önemlidir ama Avrupa merkezindekilerin canı daha önemlidir gibi bir yaklaşımları var.
72 KRİTERDEN TEK HANEYE İNDİRDİK
VİZE muafiyeti şartları itibarı ile ciddi yol kat ettik. Junker ile de bunları konuştum, kimse bu kadar yüksek performans beklemiyordu. 72 kriter vardı şu anda tek haneye indi. Siyasi Etik Kanunu, Adli Suçluların İadesi Kanunu Meclis’te. 8 tane uluslararası sözleşmeyi bu hafta Komisyon’dan geçireceğiz. Volkan beyin elinde bir liste, devamlı check atıyoruz. Her bakanlar kurulunda neredeyiz diye soruyorum. Biz haziranda vize muafiyetini alacağız arkadaşlar. İnşallah. Birisi çomak sokar mı? Gayret sarf edenler olacak ama sürecin sağlıklı işlediğine en muhalif yaklaşım içinde olanlar bile yavaş yavaş bu işin olacağını kabul etmeye başladılar. Vize muafiyeti olmazsa sadece Türkiye kaybetmez herkes kaybeder. Herkesin kazanması tek yolla olur; onlar vize muafiyetini, biz de geri kabulü uygulayacağız.
/İsmet Berkan/Hürriyet