Tarih 6 Mayıs 1972
Bombalı bir eylem sırasında elleri ve ayakları kopan İbrahim Çenet adlı öğrencinin ifadesiyle başlayan soruşturma bir anda bambaşka gelişmelere neden oldu.
Türkiye gündeminden aylarca düşmeyen ve adına ‘Bomba davası’ adı verilen soruşturma kapsamında eski polis müdürlerinden doktorlara, avukatlardan üniversite öğrencilerine, bürokratlardan emekli askerlere kadar 57 kişi gözaltına alınıp, anayasa düzeni yıkmak iddiasıyla tutuklandı.
Bomba Davası sanıkları yapılacak bir askeri ihtilal amacıyla, soygun ve bombalı saldırılar düzenlemek ve Boğaz Köprüsü’nü havaya uçurmak gibi uyduruk iddialarla İstanbul’daki Ziverbey Köşkü’nde işkenceli sorgulamalardan geçirildiler. “Kontgerilla” adı ilk kez bu köşkte dile getirildi. Sorgulamayı yapanlar kendilerini ‘Kontrgerilla’ diye tanımlıyordu.
Ziverbey Köşkü’nden çıkan ifadeler doğruymuş gibi gazete manşetlerine taşındı. Bu yalan haberlerle kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı. Örneğin, güya sanıklardan Orhan Kabibay, gemi batırmak için Bülent Ecevit’ten 4.500 lira almıştı!
Peki, soruşturma neden birden bire büyümüş ve başka kanallara doğru gitmişti? Talat Turhan mahkemede şöyle diyordu:
“Yapılmak istenen Atatürkçülerin ve 27 Mayısçıların tasfiyesidir. Huzurunuzdaki sanıkların çoğu ve ben, o tarihte kuvvet komutanı olan Orgeneral Gürler, Orgeneral Muhsin Batur ve Oramiral Kemal Kayacan’ı suçlanmaya zorlandık. Bunu yapanlar, bazı hallerde bu en değerli komutanların kendilerine ve ailelerine açıkça küfrediyorlardı. Çünkü bizi bir iktidar kavgasında kullanmak isteyen gayri meşru bir örgüt esir almıştı; tabir benim değil onlarındır. ”
Bomba Davası büyük gürültülerle sürdü ama sessizce bitti. Yargısal süreç, beraat ya da mahkumiyetle son bulmadı. 1974 yılında çıkarılan afla dava düştü. Sanıklar davanın düşmesine itiraz ettiler; suçsuzluklarının mahkeme tarafından kabul edilmesini istediler. Dosya Askeri Yargıtay’a gitti ama karar değişmedi.
Peki, “Bomba Davası” siyasal amacı gerçekleşti mi? Evet, en önemlisi suçlanan Faruk Gürler Cumhurbaşkanı seçilemedi.
Bomba davası üzerine araştırmalar yapan rahmetli Uğur Mumcu şöyle diyordu. “Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Faik Türün üçlüsünde simgelenen emperyalistlerle bütünleşmiş işbirlikçi iç güçler, ulusalcı Faruk Gürler-Muhsin Batur- Kemal Kayacan üçlüsünü buna engel görüyorlar ve onları bertaraf etmek istiyorlardı.”
Bugünü anlamak için fazla söze gerek var mı?
Soner Yalçın