“Hilafet, mana ve mefhum olarak, TBMM’nin şahsı manevisinde mündemiçtir..” Yasa böyle diyor. Bu yasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez.. TBMM’nin varlık ve meşruiyetinin üssül esası budur. “Milli egemenlik” bu kurumda kendi ifadesini bulur...
Hal böyle olunca, son günlerde, hem yurtiçinde ve hem de yurtdışında, İslâm’a ve Müslümanlara karşı yapılan haksızlık ve saldırılar karşısında Meclis, görevini yapmamıştır. Bu sebeble, görevi ihmalden TBMM Başkanı Bülent Arınç hakkında suç duyurusunda bulunuyorum..
İslâm ümmetinin başı TBMM’dir.. Aksi halde İslâm ümmeti, yeryüzünde kendi hiyerarşisine sahip olmayan tek dini topluluktur.. Emaneti mukaddese’nin halen TBMM’ye emanet edilmiş olmasının anlamı da bu ulvi görev ve misyonla ilgilidir..
Bu olaylar karşısında TBMM’nin derhal toplanarak, konuyu müzakere etmesi gerekirdi.. Ve yine derhal, hem İslâm ülkelerine TBMM adına heyeti temsiliyeler gönderilmesi, Dışişleri Bakanlığı’nın, İslâm ülkeleri Dışişleri Bakanları’nı veya büyükelçilerini derhal Ankara’da toplayarak, konuyu müzakere etmesi gerekirdi.. İstiklâl Harbi’ne anlam ve derinlik katan, Kuvayı Milliye ruhu ve ilk Meclis’in kapısında asılı kelime-i tevhid bayrağında ifadesini bulan, Müdafayı Hukuk anlayışı ile aslında rücu etmelidir..
Bugün, 30’a yakın İslâm ülkesinin tapuları ve nüfus kayıtları, Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Asurilerin kayıtları İstanbul’dadır. Doğu Roma’nın tapusu bizdedir.. Osmanlı sultanları, Müslümanların halifesi olmalarının yanında, Türklerin hakanı, Arab’ın ve Acem’in padişahı, diğer halkların sultanı, Doğu Roma’nın imparatoru idi.. İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarının tapusu bizdedir. Arz-ı Mev’ud’un tapusu bizdedir.. Fütüvvetnameler, beraatler, eman mektupları, zimmet beyanları, birer insan hakları belgesi olarak, arşivlerimizde muhafaza edilmektedir...
Irmak, elbet bir gün ve mutlaka kendi yatağını bulacaktır..
Önceki gün Abdullah Gül, bu tapudan söz ediyordu. Her ne kadar bu manevi mirasın gerektirdiği güç ve misyondan bugün çok uzaklarda bulunsak da, bu geçmişin hatırlatılması bile bana anlamlı geldi..
Meş’al’ı konuk ettiğimizde, ona kendi inanç, tarih ve kültürümüzün emrettiği şeyleri değil, dünya egemenlerinin dayattıkları siyasetin gereklerini anlatmak zorunda kalmanın, bu tarihi derinliğe sahip ve bunun farkında bir insan için ne kadar ağır geldiğini tahmin edebiliyorum..
Biz, 3 kıtaya yayılmış, tarihin en uzun ömürlü uygarlıklarından birini kurmuş bir medeniyetin varisleriyiz. “Bir zamanlar biz de millet / Hem nasıl milletmişiz! / Gelmişiz dünyaya/ Medeniyet neymiş öğretmişiz”. Dünyanın en zengin coğrafyasında hesabsız zenginliklerin üzerinde otururken, “donumuzun lastiği için ABD’ye mahkûm, muhtaç ve mecbur” bırakıldık.. Gırtlağımıza kadar borca batırıldık.. Devleti borçlandırarak verdikleri şartlı kredileri, “our boys” dedikleri siyasiler eli ile bu ülkelerdeki işbirlikçilerine aktarıp, onlar eli ile bizden geri aldılar. Şimdi de “oltaya takılan balık, yem istemez” diyorlar arkamızdan. Nerede ise sokakta, “Green card / Yeşil Kart” dağıtacaklar. “Kaçamayanların ülkesi”ne çıkarttılar adımızı.. “Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülke” diyorlar.. Dünyanın en büyük nitelikli dolandırıcılığı gerçekleştirildi. Dünyanın en ağır vergilerini ödediğimiz halde, borcumuzun faizini ödeyemez duruma düşürüldük.. Bizi, bize kırdırdılar.
“Topyekun savaş” başlatarak, bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine, kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalıştılar..
İşte bunun için, bu gerçekler ışığında ve gelişen olaylar karşısında, üzerine düşen görevi yapmadığı için, Meclis Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunuyorum..
Biliyorum, hiçbir savcı bu yasanın gereğini yerine getirmeyecek.
Biliyorum, içinde CHP’nin olduğu, aynı zamanda bir “Hilafet Şûrası” mahiyetine sahip Meclis, bugün bu misyonuna çok uzak.. Biliyorum, laiklik, hilafet görevi, zorunlu din dersi ve başörtüsü yasağı ile bu iş, bugün tam anlamı ile bir çelişkiler yumağına dönmüştür..
Bülent Arınç bir hukukçudur.. Belki; o, en azından benim içinde bulunduğum karmaşık duyguları anlar ve bir hukuk adamı olarak, bu duruma bir açıklık kazandırır..
Abdullah Gül’ün sözünü ettiği bu tapular, neye yarar yoksa!..
Biz, Hazine kapısının anahtarının kulpuna taktığımız anahtarlık ve “don lastiği” bedeline, Hazinesi ipotek altına alınmış ve icra yolu ile satışa çıkartılmış bir servetin varisleriyiz..
Selâm ve dua ile.