Dinç Bilgin “esas işi gazetecilik olan basın patronu” kuşağının son temsilcisi. Bugünkü gazeteleri “1985 model” olarak nitelendiriyor ve ekliyor:
“Hayallerim var, planlarım var, kendimi çok hazır hissediyorum.”
Medyanın geleceğini, yeni aktörlerini masaya yatırırken, neden şu an medyada olmayan bir isimle, eski bir medya patronuyla bir araya geldik? Yanıtı basit aslında; çünkü Dinç Bilgin Türkiye'nin ikinci büyük medya grubunu yaratmış bir isim. Başına gelen “talihsiz” olayların ardından bir kenara çekilmek zorunda kalmış olsa da söyleyecek çok sözü var. Üstelik kulislerde medyaya döneceği de konuşuluyor. Bilgin, medyaya nasıl döneceğine dair soruları yanıtsız bırakmayı tercih etti ancak dönmek istediğini üstüne basa basa dile getirdi. Ve genç medya patronlarına mesaj niteliğindeki şu sözü de dikkat çekiciydi: “Bu röportaj danışmanlık niyetine. Alıp okusunlar.”
Size dair en çok merak edilen konuyla başlayalım. Dinç Bilgin, medyaya dönüyor mu, bunun için görüşmelere başladı mı ve ne zaman dönecek?
Şu sıralar yayın hayatına yeniden dönmek gibi bir temas trafiğim yok. Ama medyanın dışına itildiğimi kabullenemiyorum.
Dönmeniz için ortaklık teklifleri geliyor mu?
İhale sürecinden önce yabancı yatırımcılardan tekifler geldi. Ama ihaleden sonra temasım olmadı.
Bundan sonra teklif gelirse düşünmez misiniz?
Geleceğin ne göstereceği belli değil. Ama ben şu an satış sonrası işlerle ilgileniyorum. Para yattı, bu işlerle ilişkimin kesilmesini bekliyorum.
Ailenizin gazetesi Yeni Asır da satıldı. Ancak isim hakkının size verileceği ve bu yolla döneceğiniz konuşuldu. Bunlar ne kadar doğru?
Ablam isim hakkını istiyor, onun da payı vardı Yeni Asır'da. Miras yoluyla bize gelen bir gazetedir. Yargı sürecinde itirazım oldu ama kimseyle hukuk kavgasına girmeyeceğimi açıklamıştım.
Ama medyaya dair planlarınız devam ediyor değil mi?
Tabii ki; hayallerim var, planlarım var. Kendimi çok hazır hissediyorum medyada tekrar başlamak için. Uzun süre uzakta kaldığım için neyin doğru neyin yanlış olduğunu daha iyi gördüm. Ama şimdi şöyle noktalamak istiyorum; “erken öten horozun başını keserler.”
Medyaya dışarıdan bakınca, farklı neler gördünüz?
Daha çok konum olan gazetecilik üzerine konuşmak isterim. Gazetecilerin yapmak istediği, yaptığı gazete ile halkın okumak istediği gazete arasında fark var. Halk, faydalı bilgiler ve keyifli şeyler okumak istiyor. Ama şimdi elinize alıp baktığınızda gazetelerin hepsi birbirine benziyor. Birbirlerinden ayırt etmeniz mümkün değil. Medyadan uzakta kaldığım sürece özeleştiri yaptım; hatta bazılarına göre zalimce özeleştiri yaptım. Ama şimdi bakıyorum da kendime insafsızlık etmişim. Hoşuma gitmeyen şeyler var.
Röportajda Bilgin'in söylediği dikkat çekici sözler;
- Herkes kendi görüşüne göre haber yapmaya başladı. Okuyucularını buna göre motive etmek istiyor. Bu gazetecinin işi değildir. Haberin bir namusu var, ona dokunmamak gerek.Ama gazetecinin bir duruşu olmayacak mı, tabii olacak. Bu kadar çok politize olmuş basın doğru değil.
- Hürriyet farklılaşmaya çalışıyor. Format değiştirdi. Hürriyet'in değişikliği tam oturmadı ama hoşuma gitti. Eskiden bu değişiklikleri biz yapardık, bizi takip ederlerdi.
- Hafta sonu gazeteler ekleriyle birlikte 100 sayfanın üzerinde neredeyse. Ciddi şekilde endüstriyel maliyet artıyor. Bu şekilde gazeteciliğe devam edeceğine ben inanmıyorum.
- Gazeteler insansız çıkıyor; insan haberi yok. İnsan haberi yalnızca spor ve magazinde var. Bu türlü haber yapmayı da bilmiyorlar.
- Bana göre en doğru gazeteciliği yapan Hıncal Uluç var. Sergi, spor, sinema, politika ve hayatı yazıyor. İdeal gazete budur.
- Haldun Simavi'nin bir lafı vardır; "iyi gazeteci bana göre en az kağıda en az mürekkebi harcayan ve bunu en pahalıya satan kişidir"
- Sabah'ı Çalık'ın almasına çok üzüldüm. Kızgınlık, kıskançlık, bütün insani duyguları hissettim. Bu hisler hiç azalmadan devam ediyor içimde. Sabah, atv bedelinin çok altına satıldı.
- Daha demokrat, liberal, Avrupa birliği'ne üyelik kavgası veren bir gazete yapmak isterdim.
- Taraf'ı beğenerek okuyorum. Yasemin Çongar'ın yazılarını çok seviyorum. Ahmet Altan ve Etyen Mahçupyan'ı keyifle okuyorum. Kendilerini misyon sahibi sayıyorlar. Kafamdakileri yazdıkları için onlara teşekkür ediyorum. ama öyle bir gazete yapmam ben. O bir gazete değil, bir duruş.
- Gazetelerin hafta sonu ve magazin eklerinde canavar gibi kızlar var. Çok güzel söyleşiler yapıyorlar. Türkiye'nin geleceği de o olacak.Dünyayla barışık, kültürel arayışı olan arkadaşlar bunlar. Belki de işin kurtuluşu onlar olacak.
- Benim deneyimim, benim için gerekli, ülkem için gerekli, Türk basını için gerekli. Tabii ki dönmek istiyorum basına. Evet istiyorum, istiyorum.
Neslihan Akdaş, CNBC-e Business