Erdoğan, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Alman bir gazeteci Başbakan'a, "Çok doğrudan bir soru soracağım" diyerek, Ak Parti'ye oy vermeyen kesimin iradesinin demokrasiye katılımının nasıl sağlanacağını ve Gezi'de polisin göstericilere uyguladığı şiddetin, Türkiye'nin dış politikadaki insani hedefleriyle bağdaşıp bağdaşmayacağını sordu:
Çok doğrudan bir soru. Siz Türkiye’nin insani hedeflerinden bahsettiniz dış politikada. Bu Türkiye’de polisin, gezi parkındaki göstericilere karşı nasıl bağdaştırabiliriz? Siz demokrasinin seçimler sandık üzerinden geçer dediniz, fakat seçimler bir çoğunluğun, AK partili bir çoğunluk. Ama toplum içerisine onu seçmeyenlerin de dahil edilmesi gerekiyor. Bu güçlerin seçimler esnasında diyaloğa nasıl katmayı düşünüyorsunuz?
Demokraside şüphesiz ki azınlıkların haklarını korumak esastır. Ama orada çoğunluğun tek başına iktidar yaptığı bir yönetimi de azınlığa hiçbir zaman ezdirmemek en doğal haktır. Öyle kalkıp da biz çoğunluğun azınlığa egemen olmasını istemesek de, azınlığın da çoğunluğa baskıcı egemen, şiddete başvurmak suretiyle evet diyemeyiz.
"SİZ FRANKFURT'U HAMBURG'U NEREYE KOYACAKSINIZ?"
Şimdi Gezi olaylarını söylüyorsunuz. Siz Frankfurt’taki, Hamburg’daki eylemler yaşandı. Bizim polisimizde mukayese edilemeyecek şekilde görüntüler yaşandı. Bu görüntüler benim elimde var. Bunları nereye koyacaksınız? Orada gezi mezi olayı da değil. Bakın Taksim’de çok farklı düşüncelerim vardı. Türkiye’de, bir tane opera binası yoktur. Taksim’de bir kültür merkezini opera binası yapma hevesi vardı. Bunu bizim iktidarımız yapacak diye, dediler ki hayır yaptırmayız dediler. Burası deprem tehdidi altında bir yer. Gezi parkı denilen yeri, kışlaydı. Büyük şehirlerde müzeler vardı. Biz aynı kışlayı inşa edelim, bunun üzerine şehir müzesi haline getirelim istedik. Dediler ki hayır, istemeyiz. Şimdi bu özellikle geçmiş dönemlerde kominist rejimlerde olan yaklaşım biçimiydi. Yeni bir şey yapacaksanız buna her zaman karşı çıkarlardı. Biz bunları yapmak istiyoruz.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başlıkları şöyle;
'ARTAN NÜFUSA RAĞMEN İŞSİZLİK AZALDI'
"2014 yılı türkiye AB ilişkileri bakımından tarihi bir yıl olacak. Esasen dünyamızın son yıllarda şahit olduğu önemli hadiseler, Türkiye AB önemini, AB üyesi olmasının hayatiyetini net bir şekilde ortaya koydu. Küresel arap krizi, Suriye ve Mısır meseleleri gibi çok daha gelişme, AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını hepimizin görmesini sağladı. Artan nüfusa rağmen işsizlik azaldı.
'DEMOKRATİKLEŞMENİN EN BÜYÜK ENGELİ TERÖR MESELESİYDİ'
Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından olan yüksek enflasyon artık geride kaldı. Borçlanma faizleri düştü. Borçluluk oranı ciddi şekilde azaldı. Bütçemiz sarsılmaz bir disipline kavuştu. Bankacılık mali alanda yapısal reformlar gerçekleştirdik. Türkiye’deki demokratikleşmenin önündeki en büyük engellerden biri terör meselesiydi. Sosyal maliyeti kadar bir de ekonomik maliyeti vardı. Ayrıca terör sağlıklı bir ortamda reform yapılmasını da engelliyordu. Yoğun gayretlerimiz neticesinde terör meselesi bir çözüm yoluna girdi diyebilirim. Son bir yıl içerisinde Türkiye terör nedeniyle kayıplar yaşanmıyor. Bir başka engel de vesayet sistemi, devlet içine sirayet eden çete ve örgütlerdi. 11 yıl verdiğimiz yoğun mücadelede sorunların çözümü için önemli adımlar kaydettik.
'TÜRKİYE SİYASETİ YENİDEN DİZAYN EDİLMEK İSTENDİ'
17 Aralık’ta ekonomiye demokrasiye yeni bir saldırı yapılmak istendi. Devlet kurumlarına sirayet etmiş bir örgütlü yapı kullanılarak Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilmek istendi. İstikameti değiştirilmek istendi. Kararlı ve dik duruşumuz sayesinde, halkımızın desteğiyle bu saldırıyı da etkisiz hale getirdik. Açıkçası 30 Mart’ta demokrasinin istikrarın özellikle de siyasetin çok büyük bir zafer elde edeceğine, eski Türkiye’yi artık kapatıp yeni türkiye çağını başlatacağına inanıyorum.
YENİ TÜRKİYE ÇAĞI
2023 için çok büyük hedefler belirledik. Önümüzdeki 9 yıl içinde büyüyen ekonomiyle, barışçıl dış politikamızla AB katılım sürecimizle 2023 hedeflerimize ulaşacağımızdan hiç şüphem yok. Türkiye AB ilişkilerinin, yada Türkiye Almanya ilişkilerinin dar bir çerçevede ele alınmasına biz her zaman itiraz ettik. AB ile Almanya’nın Türkiye ile ilgili ilişkileri varolan olaylarla değerlendirilemez. Bunun öncesinde tarihi bir boyutu vardır. Meseleyi sadece göç inanç ekonomi boyutuyla ele almak, bunu da popülizmin malzemesi yapmak tarihe ve geleceğe haksızlık olur.
'21'İNCİ YÜZYIL MAALESEF SAVAŞLAR YILI OLDU'
Bakınız şu anda 77 milyona yaklaşan nüfusuyla, dev ekonomisi ve potansiyeliyle, coğrafi konumuyla Türkiye 21’nci yüzyılın şekillendirilmesinde varlığını mutlaka hissettirecek bir ülkedir. 21’nci yüzyıl maalesef bir savaşlar yılı oldu. ilk 14 yılında, lokal kalmakla birlikte çatışma savaş ve terörün dünyayı rahatsız ediyoruz. Ancak 21’nci yüzyılın, küreselleşmenin de etkisiyle, işbirliği ve dayanışma arayışlarının öne çıktığı yeni bir döneme işaret ettiğini görmemiz lazım. Savaşların, çatışmaların, terörün belli ülkelere ağır kayıplar verdirdiği, belli ülkelere de önemli kazançlar sağladığı çağ artık kapandı.
'YEREL SORUNLAR ŞU ANDA TÜM DÜNYAYA TEHDİT'
Yerel sorunlar da şu anda tüm dünyaya tehdit teşkil edebiliyor. Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin yaşadığı sorunlar, artık sadece o ülkenin sınırları içinde kalmayıp tüm dünyanın başını ağrıtabiliyor. Örneğin; Filistin meselesi, Ortadoğu’dan başlayarak tüm dünyayı etkileme potansiyelini içinde barındırıyor. Böyle bir çağda, iş birlikleri, dayanışma platformları, daha fazla hayatiyet arz ediyor. Bu anlamda özellikle de Türkiye, bölgesel ve küresel meselelerde tecrübesinden istifade edilebilecek bir ülke özelliğiyle öne çıkıyor."VATAN