SABAHATTİN ÖNKİBAR
Sadaka hortumculuğunu, Hilton'a imar hikâyesiyle örtmek!
Ergenekon soruşturması haham adayı Tuncay Güney’in evinde bulunan arşiv evrakıyla başlatılmamış mıydı?
Bu olaya aylardır manşet çekip ortalığı ayağa kaldıranlar için ifadesi bile alınmayan bir uçuk ve tuhaf adamın evinde bulunan kâğıt parçaları delil olabiliyor da, Alman mahkemesinin somut verilerle yürüttüğü bir inanç soygunculuğu yargılaması nasıl delil olamıyor?
Almanya’da Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş sadaka ambalajıyla toplanan milyonlarca euro’nun hortumlanması bağlamında tutuklu değil mi? Tutuklu.
Peki kimdir bu tutuklular?
Mehmet Taşkan Deniz Feneri Derneği Başkanı’dır.
Mehmet Gürhan Euro 7 Genel Müdürü’dür.
Firdevsi Ermiş muhasebe sorumlusudur.
Bu bilgilere itiraz edebilen var mı?
Yoksa bu insanların polis ve mahkeme huzurunda verdiği ifadelerin bir anlamı yok mudur?
Soruyorum; Almanlar sorguda bu isimlerin uzuvlarına cereyan veremeyeceği ve işkence yapmayacaklarına göre demek ki imzalı beyanlı, yani iradeli olarak yapılan bu itirafların bir anlamı vardır.
Bu adamlar diyorlar ki Almanya’da Allah (cc)’ın ismini kullanarak ve inanç istismarı yaparak toplanan paraların önemli bir bölümü başka yerlere aktarıldı.
Mesela nerelere mi?
Kanal 7’nin sahibi de olan Zekeriya Kahraman’a ait Beyaz Holding’e, yani dolayısıyla Kanal 7’ye.
Sözü edilen para da az boz değil, onlarca milyon euro.
Böyle bir tabloda sorarım size medyanın ortalığı ayağa kaldırması gerekmiyor mu?
Daha da önemlisi siyasi iktidar bu inanç ve sadaka hortumcularının Türkiye’de izini sürüp onların gırtlağını sıkması gerekmiyor mu?
Gerekmesine gerekiyor, ama Türkiye’de tersi şeyler oluyor.
İslamcı, pardon haşa dinci medyada bu rezil hortum, yani sadaka soygunculuğuna dair tek bir satır yok.
Pardon pardon haksızlık etmeyelim, var!
Alman mahkemelerinde hortumu itiraf edenlerin beyanlarından ortaya çıkan hadisenin Türkiye ayağındaki isimlerin yaptığı tekzip açıklamaları manşetlere çekiliyor.
Evet olayla ilgili tek bir satır verilmiyor, ama yalanlamalar manşetlerde.
Sorarım size bunun adı Allah ile aldatma, yani hortumlamaya ortak olmak değil de nedir?
Gelelim hükümet ve onun başkanı Sayın Erdoğan’ın tutumuna?
Başbakan sadaka hortumcuları ve onu haber yapmayanlara değil, haber yapanlara saldırıyor.
Sanki o rezillikler haber olmasın istiyor!
Neymiş efendim bu haberler Doğan medyasında Hilton arazisine imar izni verilmediği için büyütülüyormuş!
Haber yalan demiyor ve konuyu başka bir mecraya çekerek hedef şaşırtıyor.
Tayyip bey, Tayyip bey hikâyeyi bırakınız, bizim konumuz sadaka soygunculuğudur. Deniz Feneri’ndeki korkunç hortum için ne düşünüyor ve ne yapıyorsunuz onu söyleyin!
Çıkan haberler yalan mı, doğru mu ona cevap verin!
Bir Başbakan Ergenekon bağlamında soyut fısıltılarla TSK kurumsal olarak hedef alınırken susacak, ama mahkemelerde hesabı görülen bir soygunu haber yapanlara karşı cihat ilan edecek, bu olacak şey midir?
Bu mübarek ayda inanç adına yapılan böyle bir rezilliği Hilton’la ya da başka şeylerle de örtmeye çalışmak ancak tek bir şeyle izah edilebilir?
Onun ne olduğunu da siz tahmin edin efendim.
FREN...
Aydın Doğan ne yapacak?
Dün gün boyu çok sayıda telefon aldım ve Aydın Doğan ne yapar sorusuyla karşılaştım. Verdiğim cevap netti: “Hiçbir şey yapmaz ve yapamaz. Değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse devletle boğuşamaz. Onlarca şirketi olan Aydın beyin kılıcını çekip saldırıya geçmesi harakiri gibi bir şey olur. Devletin gücü herkesi batırmaya yeter. Dolayısıyla Doğan medya patronu durumu idare edip bekleyecektir. Kinini içine akıtacak ve hesaplaşma gününe geri sayım yapacaktır. Bu arada belki gizliden gizliye AKP’ye karşı yeni bir siyasi oluşum için eskinin aksine fiili olarak kollarını sıvayacaktır. Bir başka ihtimalse Erdoğan’la pazarlık olamayacağını görüp ona kamuflajlı biat yolunu seçecektir...” Verdiğim bu karşılıktan sonra bir parantez açıp medya bağımsızlığı bağlamında edilen bazı sözlerin bu olayda da görüldüğü gibi iflas ettiğini söylemek durumundayız. Neymiş efendim medya gruplarının medya dışı ticaret yapmaları bağımsızlığını etkilemez, tersine genişletirmiş!.. Hadi oradan. Doğan Medya Grubu ticari imparatorluk oldu. Medyadaki amiral gemisi Hürriyet gazetesi Erol Simavı dönemindeki bağımsız yayını yapabiliyor mu?Yapamıyor ve yapamaz, zira Erol beyin gazete dışında tavuk beslemenin ötesinde bir işi yoktu... Evi camdan olanlar mahalle muhtarının evine taş atamazlar. Aydın beyin frene basacağına dair ilk karine Hürriyet’in Tayyip beyin tanımıyorum dediği Almanya’da yargılananlardan biriyle olan sarmaş dolaş fotoğrafını birinci sayfaya koymamasıdır...
TIRPAN
Erdoğan, Aydın Doğan’ın kalemini kırdı mı?
Başbakan ile Aydın Doğan arasındaki son restleşmenin ardından birkaç günlük şekli tavırlar olacak, ama akabinde Aydın bey frene basıp kabuğuna çekilecek, lakin aynı şey Tayyip bey için geçerli olmayacak. Bu sütunu izleyenler AKP kapatılmazsa Aydın Doğan’ın tasfiye sürecine sokulacağını okumuşlardır. Evet Erdoğan’ın Aydın beyi açıktan hedef alışı korkutmadan öte, aldığı tasfiye kararının bürokrasi dahil etkisinde olan bütün merkezlere yaptığı bir duyurudur. Göreceksiniz bundan böyle Doğan Grubu’nun rutin işleri bile yürümeyecek ve çeşitli engeller çıkarılacaktır. Dahası, seçim karşılığı destek için düşük tutulan vergi cezaları bile misliyle kesilecektir. Hayır tahminimiz olan bu süreç Tayyip beyin anlık kızgınlığı değil, aslında uzun vadeli hedefidir. Kızgınlık bu stratejiyi deşifre etmiştir. Sabah-atv olayından sonra medyada Erdoğan’ın tek amacı Doğan’ı çökertmek ve bütün matbuatı bu şekilde kontrol etmektir... Peki Doğan’ın kesin tasfiyesi mümkün müdür? Elbette değildir, ama gücünü büyük ölçüde yitireceği ortadadır.
ALKIŞ...
Arınç’ın şu sözleri Tayyip beyi telaşlandırdı!
Tayyip Erdoğan telaşta ve hatta panikte?
Nedeni sadece Hürriyet ve Milliyet’in Deniz Feneri yayınları mı? Değil...
AKP tavanı ve tabanı yolsuzluklara tepki vermeye başladı da ondan. Aydın Doğan’ı Hilton bahanesiyle vurmak istemesi aslında hedef şaşırtma ve grubunu manipüle amaçlı. Peki AKP tabanı ve tavanında nasıl bir kaynama var?
AKP’nin son MKYK toplantısından bir sahne:
Başbakan bütün yakınlarını olduğu gibi Şaban Dişli’yi de korurken Bülent Arınç araya giriyor ve şu sözleri ediyor: “Ben 25 yıllık hukukçu ve siyasetçiyim. Yıllar yılı genele kıyasla çok yüksek olan milletvekili maaşını alıyorum. Benim 25 yıllık tasarruf birikimim 61 milyar. Sağlam bir arabam olsun istedim ve 105 milyara bir arabayla pazarlık ettim. Eksik olan 44 milyarı ben ve eşim bankaya gidip kredi alarak karşıladık ve her ay maaşımdan 2.5 milyar geri ödüyorum. Sorarım size asla müsrif olmayan ben, 25 yılda 60 milyar biriktirebilirken geçmişlerini bildiğim bazı arkadaşlarımın milyon dolarlık servetleri beni çok düşündürüyor... Nereden geliyor bu paralar?Biz AKP’yi yoksulluğu ve yolsuzluğu bitireceğiz diye kurmadık mı? Gördüğüm bazı şeylerden hicap duyuyorum.”
Bu sözleri dinleyen Tayyip bey, isterseniz parti yönetiminden istifa edeyim diyen Şaban’a sahip çıkamıyor... Telaşı ve paniği de kralın çıplaklığının artık kendi mekânında bile haykırılmaya başlanmasıdır.
Gelin bugün bu sözleri eden Bülent Arınç’ı ayağa kalkıp hep beraber alkışlayalım...