İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Kadına yönelik şiddet asla kabul edilemez. Bu ihanetin içine giren herkes cezasını çekmelidir. Lise mezunu her 4 kadından birinin, üniversite mezunu her 5 kadından birinin maalesef aile içi şiddete maruz kaldığını gösteriyor.
Asıl mesele insana verilen değer meselesidir. Bizim medeniyetimiz, her işin başına insanı koyar. İnsana bakışımızın bozulduğu bir yerde kadına bakışın sağlıklı olması mümkün değil. Her kim kadınlarla ilgili şiddeti öven bir söz söylüyor, bir tavır içine giriyorsa bilin ki onun zihin kodlarında bir sorun vardır. Bu kişinin bir çoban olması, bir üniversite hocası, bir ateist olması arasında hiçbir fark yoktur. Her birine ayrı ayrı övdüğü 4 kız çocuğu sahibi bir peygamberin ümmeti… Ne buyuruyor? “Cennet; annelerin ayakları altındadır”
Annelerin konumu çok farklı. Ayakların altına annenin cenneti seren bir inancın mensupları olarak kadınlarla ilgili yanlış algıların dinimizle ilişkilendirilmesini asla kabul edemeyiz. Topraklarına, bizi kast ediyorum, ecdadımızı kast ediyorum. Ne demişiz? Anavatan demişiz. Kadını yar olarak, canan olarak tarif eden bir kültürün şiddet üretmesi de işin tabiatına aykırıdır. Ülkemizde insana ve özellikle kadına dair yanlış algılar, kabuller, yanlış uygulamalar varsa bunun sebebini dinimizde veya kültürümüzde değil daha derinlerde aramak durumundayız.
“KADIN YOKSA, TOPLUMUN YARISI YOKTUR”
Kadınların hak ve adalet temelinde sahip oldukları, eğitim, çalışma, ayrımcılık, şiddet gibi sorunlarını çözememiş toplumun hedeflerine ulaşamayacağını da biliyoruz. Çünkü kadın yoksa, toplumun yarısı yoktur. Kadının olmadığı bir toplumun kalan yarısı da zaten yok oluşa doğru gidiyor demektir.
Siyaset hayatım boyunca, kadınları hem siyasetin hem hayatın her alanında hak ettikleri şekilde temel taşıyıcısı haline getirmenin mücadelesini verdim. Cumhurbaşkanı olarak da aynı mücadeleyi veriyorum. Bugün burada sizlerle birlikteliğim, sadece bir protokol görevi değil, kadınların mücadelesine verdiğim samimi desteğin bir nişanesidir.
AK Parti iktidara geldiği günden beri kadınlarımızın önündeki engelleri kaldırmak için tarihi reformlar gerçekleştirdik. 2012 yılında çıkardığımız Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi’ne dair kanundur. Bu kanunun çıkması, şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili tarihi bir dönüm noktasıdır. Şu ana kadar şiddete uğramış 20 bin kadının davasına müdahil olarak mağdur kadınlarımızın yalnız olmadığını göstermiştir.
“İNŞALLAH YILBAŞINDAN İTİBAREN UYGULANMAYA BAŞLANACAK YENİ BİR EYLEM PLANI HAZIRLANDI”
Kadına yönelik şiddetle mücadele için hazırlanan eylem planlarını hassasiyetle uyguluyoruz. Eğitim çalışmalarında yüzbinlerce kamu görevlisine ve askerimize ulaşıldı. Şiddeti önleme merkezlerini, kadın konuk evlerini 81 ile yaygınlaştırdık. Aynı şekilde kadınların, hak fırsat ve imkanlardan eşit şekilde yararlanarak ekonomik ve sosyal hayattaki etkinliklerinin artırılması konusunda çok önemli adımlar attık. İnşallah yılbaşından itibaren uygulanmaya başlanacak yeni bir eylem planı hazırlandı.
Erken yaşta ve zorla evlilik artık geride bırakmamız gereken bir başka sorundur. Günümüz şartlarında erken sayılabilecek 14-15-16 yaşlarındaki evlilik oranı toplam evlilikler içinde yüzde 4’lere kadar geriledi. Ortaöğretim kademesindeki kız çocukları oranının yüzde 45’ten yüzde 83’e çıkmasının çok önemli katkısı bulunuyor.
24 Kasım dünya öğretmenler günü değil mi? ana muhalefetin başındaki zat çıkmış konuşuyor. Bak ortaöğretimde neredeydik, nereye geldik? Okuma yazma oranlarının yüzde 100’lere yürümesi iktidarımız döneminde oldu. Kadınların okumasının yazmasının artması bu dönemde oldu. Eşimin Şanlıurfa’da başlatmış olduğu “Haydi Kızlar Okula” kampanyası bu dönemde oldu.
“EY KILIÇDAROĞLU BURAYI İYİ DİNLE”
Bizim ordumuzun bayanlar ağayı da çok sağlamdır. Bizim ordumuzun Nene Hatun’ları var, Hatçe bacıları var. Eğitim hayatına devam eden kız çocuklarımız evliliğe zorlanmıyor. Ey Kılıçdaroğlu burayı iyi dinle. Yüksek öğrenim oranının yüzde 13,5’tan yüzde 44,5’a çıkmış olması da sevindiricidir. Eğitimin her kademesinde kız öğrencilerimizi teşvik etmek için pek çok proje uyguluyoruz.
İstihdamdaki kadın oranının 2005 yılındaki yüzde 23 seviyesinden, bu yılın Temmuz ayı itibariyle yüzde 34’e çıkması bana göre gerçek bir devrimdir. Hedefimiz 2023 yılında bu oranı en az yüzde 41’e ulaştırmaktır. Esasen 2005’ten bugüne kadar istihdam sayımızı 9 milyon 200 bin artırmış olmamıza rağmen işsizliğin hale çift haneli rakamlarda gezmesinin sebebi kadınlarımızın işgücüne katılımındaki artıştır. Demek ki daha çok istihdam oluşturmamız gerekiyor. inşallah onu da başaracak, erkeğiyle kadınıyla genciyle herkesin çalışabileceği bir ekonomiyi inşa edeceğiz. Sadece mikro kredi uygulamasından 160 bin kadın yararlanmıştır. Kadınlarımızı hayatın her alanında desteklemeye yönelik daha yüzlerce örnek sayabilirim.
Burada önemli olan şiddet başta olmak üzere, tüm meselelerin çözümüne yönelik bir iradenin bulunuyor olmasıdır. Türkiye’nin sadece cumhurbaşkanı değil, başbakanı, bakanı, bu iradeye sahiptir. Kadınlardan isteğimiz bizim bu mücadelemize destek olmalıdır.
Bizim şu veya bu ideolojiye değil, sadece ve sadece kadınların haklarını savunmayı amaçlayan herkese yüreğimiz ve kollarımız açıktır.
Ama diğer pek çok konu gibi kadın meselesini silah gibi kullananlara da hiç kimse kusura bakmasın eyvallah etmeyiz. Biraz önce benim ve arkadaşlarımın, kadınların sorunun çözüm
“BAY KEMAL. BÖYLE ÇARPIK BİR ZİHNİYET OLUR MU YA?”
Maalesef aksi yönde örnekler bulunduğunu da belirtmek durumundayım. Mesela, ana muhalefetin başındaki zatın, geçtiğimiz günlerde skandal ifadeleri bunlardan biridir. Üstelik de kadınlara yönelik toplantıda bu zat aynen şöyle diyor. “Erkek işsizse, eve para gelmiyorsa, akşam tencere kaynamıyorsa. Bu erkek de gelir hıncını karısından alır” bunu diyen kim? Bay Kemal. Böyle çarpık bir zihniyet olur mu ya? Bu kadına şiddeti insanlığa ihanet değil, alanen meşru gören
Her seçim yenilgisinden sonra evde neler yaptığını düşünmek bile istemiyorum. E ne olacak? Az önce bakanımız da söyledi. Çanakkale’de AK Partili bir meclis üyemiz. Bu seçimle gelmiş, seçimle gelmiş bir meclis üyesi orada kendi konuşmasını yapıyor. Belediye başkanının işine gelmediği için o ifadeler sebebiyle o bayan üyeyi, susturmak için sürekli olarak ona şiddet uyguluyor. “Sus, sus, sus” diyor. Mikrofonu kesiyor, Meclis’i terk etmesini söylüyor. O bayan AK Partili bir meclis üyesi. Demokratik yollarla halkın oylarıyla oraya gelmiş bir bayan. Arkasından ne oldu? Bir de baktık ki CHP’nin kadın mensupları gelip gösteriler yaptılar. Kime? Kendi belediye başkanlarını alkışlıyor. Bu nasıl bir kadına saygıdır?
Sen napıyorsun ya? Sen böyle bir saygısızlığı nasıl yaparsın deyip yuhalamaları gerekirken tam aksine bunu alkışlıyorlar. Bu da CHP’deki kadın zihniyetinin nerede olduğunu gösteriyor. Ben de dedim, bak şimdi yine söylüyorum. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Yıldönümü. Talimatı verdim, o gün Çanakkale belediye başkanı’na orada söz vermeyeceksin.
“KESİNLİKLE ASLI ASTARI OLMAYAN YALANLAR ÜRETİR”
Bu zat aynı zamanda müfteridir. Çünkü bu zat eskiden beri şahsım ve ailem hakkında kesinlikle aslı astarı olmayan yalanlar üretir.
İftiraları ardı ardına sıraladı. Neymiş efendim, çocuklarım, kardeşim, eniştem, dünürüm, eski özel müdürüm.. Yurtdışına milyonlarca dolar para göndermiş. Daha önce de benim 3 milyar dolar param olduğunu iddia etmişti. Bu iftiraların müşterisi de çıkıyor. Medyada, sosyal medyada pek çok karanlık mahfil de bu iftiralar döndürülüp dolaştırılıyor.
“Müddei iddiasını ispatla mükelleftir” Yani bir şeyi iddia ediyorsan, senin ortaya koyman gerekir. Ben buradan ismini anmaya tenezzül etmediğim bu zata soruyorum. Öne sürdüğün iddiaların belgesi var mı? Varsa çıkart milletin önüne. Ben hemen gereğini yapayım. Tüm milletime sesleniyorum. Yoksa çık iftira ettiğini söyle. Aksi takdirde iftiracı konumuna düşeceksin.
Azıcık onuru şerefi olan, yüreğinde utanma duygusu olan birisi ifade ettiğim iki yoldan birini seçer. Fakat biliyorum ki bu zat ne belge koyabilecek, ne de çıkıp özür dileyebilecek. Üç gün sonra yine anyı şeyleri yalanları tekrarlamayı sürdürecek.
Şimdi ben buradan bir şey söylüyorum. Tayyip Erdoğan’ın, yurtdışında bir kuruş parası varsa herhangi bir bankada, çıksın bunu ispat etsin. ispat ettiği anca cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın taahhüdünü veriyorum. Bunu ispat edemeyen Kemal acaba o makamında duracak mı? O da bunun bana taahhüdünü versin.
“KAYBEDE KAYBEDE YÜZÜ YERDE SÜRÜKLENEN KEMAL”
9 seçimdir hep kaybede kaybede yüzü yerde sürüklenen Kemal. Millet senin ne olduğunu gördü. Bu zatı ta 90’lı yıllardan SSK’yı batırdığı günlerden beri tanırız. Daha bir yaşına girmemiş torununu SGK’lı yaptığı günlerden biliyoruz. SSK’ya üye yapıyor. Dün SSK’yı batırmıştı bugün CHP’yi batırıyor. Rahmetli Savaş Ay’ın programında bu zatın beceriksizliğini tüm dünyaya göstermişti. Dünyada arsız bir insana laf atlatmaya çalışmak kadar zor bir iş olmadığını bu zat sayesinde öğrendik.
“DERLER YA “YÜZÜNE TÜKÜRSEN YAĞMUR YAĞIYOR” DİYE. İŞTE BU TAM ÖYLE BİR TİP”
Hani derler ya “Yüzüne tükürsen yağmur yağıyor” diye. İşte bu tam öyle bir tip. Biz o seviyeye inmeyecek hakkımızı hukuk yoluyla aramaya devam edeceğiz. Bu müfteri hakkında gereken hukuki işlemleri başlattılar. İtham ettiği, eniştem, çocuklarım, kardeşlerim hep birlikte bu zata iftiraların bedelini ödetmek amacıyla, manevi tazminat davasını 1,5 milyon olarak talep ediyoruz, açtık.
Milyoner olamadık belki ama alacağımız tazminatlar sayesinde herhalde olacağız.
Biz cevap vermedikçe sanıyorlar ki attığımız çamurlar iz tutuyor. Güneş balçıkla sıvanmaz bunu böyle bilesin. Bunların ağızlarının payını vermediğimiz sürece bu tür iftiraları sürdüreceklerini biliyoruz. Hem teşhir ederek, hem hukuki haklarımızı kullanarak meydanın boş olmadığını göstermek durumundayız. Kısır ana muhalefet sorunu, bir üslup ve ahlak boyutu da kazanmıştır.
“İSPATLARSAN, BEN HEM SİYASETİ, HEM CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINI BIRAKACAĞIM”
Yurtdışında hangi bankada Tayyip Erdoğan’ın hesabı var. Bunu ispatla. İspatlayamadığın takdirde siyaseti bırakman lazım. İspatlarsan, ben hem siyaseti, hem cumhurbaşkanlığı makamını bırakacağım. Hodri meydan.
Seçimlerde oy kullanacağı sandığı bulamayan, neye hayır dediği bilmeden kampanya yürüten, bir dediği diğerini tutmayan, verdiği tüm sözleri yutan bu zata, hakkettiğinden fazla süre ayırdığımın farkındayım. Bu zatı milletimize, özellikle kadınlarımıza havale ediyorum.
Artık 16 Ay var yerel seçimlere, Mart 2019. Kasım 2019 biliyorsunuz cumhurbaşkanlığı seçimi. Diyorum ki, kapı kapı dolaşarak Allah’ın izniyle, gerek Mart yerel seçimlerinde gerek Kasım 2019 cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi seçiminde bu müfterilere demokratik cevabı en üst düzeyde vermeye hazır mıyız?